Gömü Köyü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gömü Köyü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Mayıs 2025 Pazar

ANADOLU'DA TEK: KUŞ KAYASI YOL ANITI

Amasra Tüneli açıldığından bu yana Bartın ile Amasra’yı birbirine bağlayan eski yol sessizce unutuldu. Kazpınarı Köyü’nün içinden geçip tarihi Kuş Kayası Yol Anıtı’nın yanından kıvrılarak devam eden bu güzergah, yıllarca Amasra’ya ulaşmanın en doğal, en yeşil ve aslında tek yoluydu. Virajları ve engebeleriyle meşhur olan bu yol, köylerin arasından, bahçe ve tarlaların kıyısından geçerken sunduğu manzaralarla herkesin hafızasında iz bırakmıştı. Geçtiğimiz hafta sonu, çok uzun bir aradan sonra bu eski yola yeniden saptık. Eskiden yolumuzu kahverengi Amasra tabelası gösterirdi, şimdi ise o tabela yalnızca yeni yol için, mavi renkte yön gösteriyor. Eski yolun girişinde ise artık sadece kahverengi Kuş Kayası Yol Anıtı tabelası göze çarpıyor. Biz de direksiyonu Yol Anıtı’na doğru kırdık ve ilginç izlenimlerle günü noktaladık.




Kaderine Terk Edilmiş Bir Yol

Eskiden de dar ve zorlu olan bu yol, şimdi adeta kaderine terk edilmiş durumda... Asfalt neredeyse tamamen bakımsız ve yeni doğal gaz hattının geçtiği yerlerde oluşan çukurlar yüzünden araç içinde savrulmamak imkansız. Yolda rastladığımız araç sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Minibüslerin ara durak olarak kullandıkları ve önlerinde yolcu indirip bindirdikleri köy kahvehanelerinin ise kapısına çoktan kilit vurulmuş. 




Doğa ise hala zarif ve cömert; bu dar yolun sağından ve solundan sizi tüm güzelliğiyle kuşatıyor. Manzara gerçekten etkileyici ama artık bu yoldan gitmek eskisinden çok daha zahmetli. Kuş Kayası gibi eşsiz bir tarihi anıtın ve yemyeşil doğanın içinden geçen bu güzergahın tamamen unutulması gerçekten üzücü... İster istemez akıllara "Neden bu yol, alternatif yeşil bir rota olarak yeniden düzenlenip canlandırılmıyor?" sorusu düşüyor. Üstelik bu yol, yalnızca bizim gibi nostalji sevenler için değil, çevresindeki köylerde yaşayanların daha rahat ulaşımı için de büyük bir önem taşıyor.



Küçük Bir Çay Bahçesi ve Park Alanı

Kuş Kayası Yol Anıtı'na çıkan merdivenlerin bulunduğu alanın karşısında aracınızı park edebileceğiniz çok kısa ve dar bir cep vardı eskiden. Şimdi ise burada bir çay bahçesinin tahtadan yapılmış masa ve sandalyeleri deniz manzarasına doğru dizilmiş. Çay bahçesi  yaz sezonunda hizmet veriyor ki şimdilik ortalıkta kimsecikler yok. Araç parkı için de bu alan biraz daha genişletilmiş ve birkaç aracın yan yana park edebileceği bir hale getirilmiş. 



Ahşap Merdivenlerden Doğanın Kalbine Giderken

Yolun karşısına geçip Kuş Kayası'nın ahşap merdivenlerine doğru yöneliyoruz. Olağanüstü güzellikteki rengarenk çiçeklerin ve yeşilin bin bir tonunu üzerine giyinmiş ağaçların arasından adım adım çıkmaya başlıyoruz. Her basamakta doğanın büyüsüne kapılmamak imkansız. Bu yüzden fotoğraf çekmek için sık sık duraklıyoruz. Merdivenler oldukça dik bir yamaca kurulmuş.






Bu nedenle çıkış esnasında kısa molalar vermek için yapılmış birkaç dinlenme alanı bulunuyor. Ancak, yola yakın olan bu alanların bir kısmı heyelan ve çökme tehlikesi nedeniyle kapatılmış durumda. Üzerlerinde tehlike uyarı yazıları yer alan güvenlik bariyerleri mevcut ama doğrusu pek caydırıcı bir etki bırakmıyor. Neyse ki merdivenlerin kendisinde şimdilik bir sorun görünmüyor. Her adımda biraz daha yükselirken hem etrafımızın sessizliği hem de doğanın büyüleyen güzelliği insanda hayranlık uyandırıyor.




Kuş Kayası Yol Anıtı'nda Zamanın İzleri

Amasra’ya dört kilometre mesafede, kelimenin tam anlamıyla doğanın koynuna gizlenmiş bu etkileyici anıta ulaşıyoruz. Üç bin yıllık tarihi geçmişe tanıklık eden bu yapı, Roma İmparatoru Tiberius Germanicus Claudius adına Gaius Julius Aguilla tarafından M.S. 41–54 yılları arasında yaptırılmış. Anadolu’da benzeri olmadığı bilinen bu anıt; kayalara oyulmuş insan figürlü başsız bir heykel, hakimiyeti simgeleyen bir Roma kartal figürü ve iki kitabeden oluşuyor.




Buraya vardığımızda, ister istemez binlerce yıl öncesini hayal ediyoruz. Nereden geldik, nereye gidiyoruz; bu kayalardaki kabartmaların yapıldığı o anı, artık yerinde olmayan çeşmeyi ve heykellerin ilk hallerini merak ediyoruz. Tüm bu düşünceler, çektiğimiz birbirinden güzel fotoğraflarla birlikte binlerce yıl sonrasına aktarılacak yeni sorularla harmanlanıyor.


Kitabelerde “Devletlerarası barış ve dostluk adına ve İmparator Germanicus’un hakimiyeti anısına, Gaius Julıus Aquila dağı yardı ve bu dinlenme yerini kendi özel ödeneği ile yaptırdı” ibaresi bulunuyor.




Anıtın önünden geçen ve zamanında atılmış her bir adımı tarihi bir sırla mühürleyen taşların oluşturduğu Roma Yolu, yaklaşık 1 kilometre aşağıda Cevizlik Vadisi'nde yer alan Kemerdere Köprüsü'ne kadar uzanıyor.



Heykellerin ve figürlerin yanından ayrılıp, kayaların üzerinden akan suların sesini takip ediyoruz. Tarihi yoldan günümüze kalan kısımlarda, yemyeşil ağaçların dallarıyla kaplı bir gökyüzü altında, ilginç kaya biçimlerinin bulunduğu bir alana ulaşıyoruz. Buradan sonrası tehlike arz ettiğinden daha fazla ilerlemeden geri dönüyoruz. Yaprakların arasından süzülen güneş ışıkları eşliğinde bir parça deniz, bir parça mavi bize gülümsüyor. Ancak kayaların arasında gözümüze çarpan çöp ve atıklar keyfimizi kaçırıyor. İçimden, “Bu coğrafyada bu güzelliği hak etmeyen insanlar yaşıyor” demekten kendimi alamıyorum.




Doğanın rengine uyum sağlayan o zarif ahşap merdivenlerden yavaş yavaş inmeye başlıyoruz. Birden, Yol Anıtı'nın heykel ve figürlerinin yüzyıllardır seyrine doyamadığı o deniz manzarasına gitmek geliyor içimizden. "Hadi!" diyoruz ve adım adım yol kenarına kadar iniyoruz. Merdivenlerden inerken zihnimizde yeni bir rota oluşuyor; arkamızda sessiz ve masalsı bir ormanın içinden geçen o tarihi yoldan Amasra’ya ya da denize doğru yürüyebilmenin hayali peşimizi bırakmıyor.

Asker Suyu’ndan Bakacak ve Tarlaağzı’na

Bir zamanlar en güzel Amasra manzarası fotoğraflarının çekildiği, küçük bir pazarın kurulduğu ve şimdilerde kimselerin uğramadığı Bakacak'ta bir süre duraklıyoruz. Ondan önce, aynı yol güzergahında bulunan ve bir zamanların meşhur Asker Suyu Çeşmesi'ne bir selam veriyoruz. Asker Suyu, 1980'li yılların sonunda Amasra Taş Kömürleri İşletmesi'nin kömür çıkarma faaliyetlerinden nasibini almış ve su kaynağı yer altının derinliklerinde kaybolmuş...




Ana yoldan ayrılıp 5 kilometre mesafede Tarlaağzı Limanı'na giden yolda ilerliyoruz. Solumuzda yemyeşil ekili bahçeler ve ormanlık alana doğru uzanan engebeli araziler; sağımızda ise deniz manzaralı evler ile son yıllarda artış gösteren turistik faaliyetlerin etkisiyle ortaya çıkan bungalov oteller ve teraslar sıralanıyor. Parke taşlı yolda ulaşım oldukça rahat. Rahat olmasının nedeni ise hemen yakında, doğanın bağrına saplanmış kırmızı bir hançer gibi yükselen kulesiyle HEMA'ya (Hattat Enerji ve Maden A.Ş.) ait maden tesisinin bu bölgede faaliyet göstermesi...




Yakın zamanda yenilenen Tarlaağzı Limanı'na varıyoruz. Burası özellikle Amasra ve çevresindeki kalabalıktan kaçanlar için alternatif bir denize girme noktası. Liman içi, yaz aylarında belirli bir yoğunluğa ulaşsa da şu günlerde sakinlik arayanlar için ideal bir durak. Olta atmak isteyenler, limanı çevreleyen beton zemine masa ve sandalyelerini kurup manzaranın keyfini çıkarıyor. 




Limanda sıralanmış balıkçı tekneleri ve barınaklar ise gelecek av sezonunu beklemek üzere dinlenmeye çekilmiş durumda. Tarlaağzı Limanı'nın hemen dışında bir kum plaj yer alıyor. Bu doğal oluşumun bir kısmı çeşitli müdahaleler nedeniyle bozulmuş olsa da sessizliği ve huzurlu kıyı ortamını arayanlar için hala cazip.






Doğa Alarm Veriyor

Uzun sayılabilecek ve yer yer taşlarla kaplı plajda yürüyüş yapmak oldukça keyifli olsa da, doğal oluşumların ve ilginç şekillerdeki kayalıkların bulunduğu bu sessiz koydaki çöp ve atıkların varlığı bir o kadar moral bozucu... Dalgaların kıyıya vurduğu atıklar ve bu küçük koyla buluşan derenin kirliliği, yalnızca ilgili kurumların değil, aynı zamanda yörede yaşayanların ve özellikle yaz aylarında gelen ziyaretçilerin duyarlılığıyla çözülebilecek bir sorun. Bu güzel coğrafyadaki çöp ve atık sorunu geçmiş yıllara nazaran gözle görülür derecede artış göstermiş durumda. Asıl beka meselesinin bu olduğuna dikkat çekecek bir farkındalık geliştirilmesi ve geniş kapsamlı bir sosyal sorumluluk seferberliği başlatılması şart gibi görünüyor.





Acil Eylem Şart

Tarlaağzı Plajı’ndan ayrılıp aynı yoldan geri dönmeye başlıyoruz. Bu kez son durağımız olan Gömü Köyü yönüne doğru sapacağız. Köy, geçtiğimiz yıllarda halkın büyük tepkisi sonucu durdurulan termik santral projesi sırasında kesilen zeytin ağaçlarıyla gündeme gelmişti. Tertemiz sokakları ve mis gibi havasıyla batı yönünden Amasra'ya yaklaşanlara adeta bir müjde gibi karşılık veriyor. Köyün yakınlarında, yaya olarak ulaşılabilen ve kamp alanı da bulunan Siyah İnci Plajı yer alıyor. Biz ise bu kez plaja inmeyi başka bir güne erteleyip köyün içinde biraz turladıktan sonra buradan ayrılıyoruz.







Kuş Kayası Yol Anıtı ile başlayıp Gömü Köyü’nde sonlandırdığımız bu kısa hafta sonu turunda, hem tarihle hem de doğayla iç içe olmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşadık. Ancak bir yandan da çevre kirliliğinin ulaştığı tehlikeli boyutları tüm çıplaklığıyla gözlemledik. Son söz: Bu doğal güzellikleri kirletip kaybetmenin bir telafisi yok! Acil eylem şart.



Teşekkürler Dünya! 





KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...