16 Kasım 2024 Cumartesi

TENİS DENİZ İHTİSAS

Başlığı mırıldanarak birkaç kez tekrarladığınızda kendi ritmini bulup bir slogana dönüşmeye başlıyor ve insanda ister istemez bir sempati oluşturuyor. Elbette ki bu başlık tesadüf eseri buraya yazılmadı. Türkiye'nin en eski vilayetlerinden biri olan ve kömür denilince, maden denilince, işçi ve emek denilince akla ilk gelen şehir Zonguldak'ta çok eski zamanlarda kurulmuş olan bir spor tesisinin adını taşıyor bu yazının başlığı. Kurulduğu dönemlerde Anadolu'nun pek çok kentinde bırakınız tenis sporundan bahsetmeyi daha henüz spor tesisleri dahi bulunmuyorken bu tesis Zonguldak'ı kendi kabuğundan çıkarmış ve kurulu olduğu mahallenin adı gibi kent bilincinin ve  kültürünün oluşmasında bir "Fener" gibi ışığını yansıtmıştır.




Yaz güneşinden bir türlü ayrılmak istemeyen bir sonbahar yaşanıyor Batı Karadeniz kıyılarında. Gündüzleri hava oldukça ılık seyrediyor. Gökyüzünde neredeyse tek bir bulut dahi yok. Deniz kıpırtısız, anlayacağınız rüzgardan da eser yok. Boyaları dökülmüş, üstleri başları pas içinde kalmış gemiler sırtlarına atılacak yeni yüklerini bekliyor Zonguldak Limanı'nda. Karabük'ten çıkıp limana gelecek ve yükünü boşaltacak bir katarı bekliyorlar belki de sessizce... Uzun Mehmet'in ocağına attığı kara taşların maden işçilerinin kara yazgısına dönüştüğü bu coğrafyada birilerinin payına Karaelmas'ın hep 'Kara'sı mı kalmış 'Elması'nı kim çalmış diye düşünürken, bir martının kopardığı ani çığlığı çıkarıverdi beni dalıp gittiğim kafamdaki madenin derinliklerinden...




Liman'daki köfteciden ekmek arası alıp şehre nazır çayımızı da içtikten sonra yarım günlük kısa şehir turumuza başladık. İlk olarak Karaelmas Jeoparkı diye adlandırılan bölgenin içerisinde yer alan limanın arka kısmına doğru yürüdük. Burada kayalıkların arasında küçük tüneller karşımıza çıktı. Günün belirli saatlerinde yaya geçişine izin verilen ve Zonguldak limanına açılan sahil boyu ile Fener Mahallesi'ni birbirine bağlayan Varagel Tüneli'nin denize açılan karanlık kapılarından içeriye girdik. Bu kısım nedense oldukça bakımsız haldeydi ve aydınlatma ışıkları da çalışmadığından telefonlarımızdaki fenerle sanki bir korku tüneli oyununda ilerliyormuşuz gibi yürüdük. Fener Mahallesi çıkışına doğru yaklaştıkça ışıklandırılmış ve iyi düzenlenmiş kaldırımlı kısma geldik. Burada birbirinden güzel fotoğraf kareleri çekip kayaların serinliğini üzerimizde hissederek yürümenin keyfini çıkardık.




Varagel Tüneli aslında yaya ulaşımı için değil endüstriyel amaçla inşa edilmiş. Tünelin denize açılan kapılarının girişinde tünelin hangi amaçla yapıldığı ve kullanıldığına dair detaylı bilgilerin yer aldığı levhalar yerleştirilmiş. Yaklaşık 200 metre uzunlundaki bu tünel limanın arkasından başlayıp Fener Mahallesi'ne çıkıyor. Varagel Tüneli, kömür atık taşıma konveyörleri için özel olarak yapılmış olsa da günümüzde tamamen turistik amaçlı olarak yaya ulaşımına açık şekilde kullanılıyor.



Adını burada bulunan büyük deniz fenerinden alan Fener Mahallesi'nde 100. Yıl Gezi Yolundan anıt ağaçlarının ve sonbahar yapraklarının arasında yürümek hem çok dinlendirici hem de çok keyifliydi. Bir tarafımız masmavi deniz bir diğer tarafımızsa sonbahar yapraklarıyla örtülü eski beton çitlerle çevrili park alanı. Koruma altındaki falezlerin üzerinde yükselen bu mahalle ta 1800'lü yıllarda Fransızlar tarafından inşa edilmiş konut ve sosyal tesisleri içerisinde barındırıyor. 




Fransız sermayeli Osmanlı Bankası, 1896 yılında Ereğli Şirket-i Osmaniyesi’ni kurarak havzadaki kömür üretim imtiyazını alınca, önce tek mendirekten oluşan liman inşaatına başladı, sonra da limanın üst kısmındaki yarımadayı “Fransız Mahallesi” olarak kurdu. Buraya yapılan konutlara şirket mensubu aileler yerleştirildi. Liman mendireğinin hemen kuzeyindeki kayalık bölgeye ise, 1908 yılında denizden yetmiş metre yükseklikte bir fener kulesi yapıldı.(1) 




Fener Mahallesi'ni bir çember olarak düşünebilirsiniz. Bu çemberin içinde geçmişte işçi, teknik personel ve yönetici kademesinin konut ve sosyal ihtiyaçları için dizayn edilmiş yapıların günümüze dek ulaştığını görebilirsiniz. Ayrıca burada dilerseniz deniz manzaralı dilerseniz de asırlık ağaçların içerisinde yer alan park ve mekanlarda keyifle vakit geçirebilirsiniz. Bunun yanında etrafı asırlık ağaçlarla çevrili spor yapabileceğiniz alanlar ve tenis kortları da mevcut. Burada çok eski tarihlerde temelleri atılan bir şehrin ve o şehrin oluşturduğu kendine has kültürünün etkilerini gözlemlemek hiç de zor değil. Bir zamanlar Zonguldak'ın kömür işletmeleri ve limanı sayesinde kabuğundan sıyrılmış bir kent olduğunu ve bürokratik yapının varlığı sayesinde döneminin epey ilerisinde bir şehir kültürünün kente hakim olduğunu hissedebiliyorsunuz.  




Ve işte şimdi geldik en sevdiğim yere... 'Tenis Deniz İhtisas Kulübü'ne geldiğimizde hemen üst kısımda paylaştığım tesis girişinin fotoğrafını çektim. Sonbahar esintisi kulübün giriş tabelasındaki 1950'li yılların nostaljik havasını adeta üzerimize boca etti. Acaba içeriye girip bir bakıp çıksak mı diye düşünürken girişte karşılaştığımız bir beyefendinin davetiyle kendimizi bir anda içeride bulduk. Bahçesinde keşif turu attıktan sonra salon kısmında bir süre tenis maçını izledik. Bugüne dek çok sayıda başarılı sporcunun yetiştiği Tenis Deniz İhtisas Kulübü'nün atmosferinde Zonguldak'ın tarihine ve kent belleğine ev sahipliği yapan özel bir mekanda olduğunuzu hissetmemeniz mümkün değil. Kulübün kapıları herkese açık.



Zonguldak Tenis Deniz İhtisas Kulübü 19 Temmuz 1951 tarihinde kurulmuş ve bir ihtisas kulübü olarak binlerce sporcu yetiştirmiş. Kulüp sportif başarılarının yanısıra kentin kültür ve eğitim alanındaki en önemli kuruluşlarından biri olarak ön plana çıkmış.




Şimdi de sıra Deniz Kulübü'nü keşfetmeye geldi. Eskiden birbirlerine patikalarla bağlanan kulüpler günümüzde birbirinden farklı işletmeler olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Deniz Kulübü'nün kapısından içeriye girdiğinizde sizi oldukça güzel bir peyzaj düzenlemesi ve denize doğru inen merdivenler karşılıyor. Deniz Kulübü'nün kıyıya yanaşmış bir gemi gibi tasarlanmış binası restoran olarak hizmet veriyor. Ayrıca burada çeşitli etkinlikler de düzenleniyor.



Ana binada ve hemen karşısındaki eski binada teraslar yer alıyor. Bu teraslarda yaz sezonlarında çeşitli etkinlikler gerçekleştiriliyor. Aşağıda yazın tıklım tıklım olan bir sosyalleşme alanı ve küçük bir kumsal var. Üstünde Deniz Kulübü 1950 yazılı barı gördüğümüzde retro müziklerin çaldığı ve insanların keyifle eğlendiği bir mekan canlandı gözümde. Kayaların üzerinde yer alan ve atlama yeri olarak merdivenle çıkılan yerden Deniz Kulübü'nün ve kayalıkların çevrelediği bu küçük koyun güzelliğini keşfediyorsunuz.




Zonguldak'a geldiğinizde iki parçalı bir şehirde olduğunuzu unutmayın. Bu şehrin bir yer üstü bir de yer altı var. Biz yer üstünde keyifle vakit geçirilebilecek Fener Mahallesi'nde küçük bir keşif turu yaptık. Fener'e geldiğinizde uçsuz bucaksızmış gibi görünen Karadeniz'e doğru derin bir nefes çekin. Yüzünü Romanya'ya dönmüş bu kıyılardan denize bakarken zihninizin karmaşıklığının geride kalmaya başladığını ve ufkunuzun genişlediğini fark edeceksiniz.


Teşekkürler Dünya! 


Kaynak:

(1) https://www.zonguldakgeopark.com/mekan/fener-eski-yerlesim-alani

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...