Akkonak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Akkonak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Aralık 2024 Pazartesi

FIRTINADA DENİZE DOĞRU

Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden Bartın için kuvvetli sağanak yağış ve fırtına uyarısının yapıldığı bir pazar günü sabahına uyandık. Evden çıktığımızda etrafta fırtına öncesi sessizlik hakimdi. Yağmur hafiften çiselemeye başlamıştı. Hava soğuktu ancak yeni rotamız için içimizi ısıtan o heyecanla durağa kadar yürüdük. Yola çıktığımızda Amasra tarafından kapkara bulutlar üstümüze üstümüze geliyordu ya da biz onlara doğru gidiyorduk. Biraz sonra ıssız ormanın derinliklerinde çamurlara bulanıp şelalelerin böldüğü sis çökmüş köy yollarına varacaktık. Bu hikaye her zaman güneş açmaz. Gümüş renkli yağmurlu bir günde yürümeyi herkes sevmez. Giydiği botun tabanı düşer de bu yola revan olan durmaz. Rüzgarın çaldığı ıslığı dinleyenin aklında hiçbir soru kalmaz. Tepede bir bankın üzerinde uzanıp gökyüzüne bakarken kurduğun hayallerini bile ıslatan bu yağmur her zaman yağmaz. 



Gürcüoluk Mağarası'nın girişindeki alandayız. Köy yollarının zikzaklarında bir sağa bir sola döne döne ilerlerken hafif sarhoşluk yaşadık. Araçtan inince temiz havayı derin derin içimize çekmek iyi geldi. Tozluklarımızı giyip yürüyüşe başlamak için son hazırlıklarımızı yaptık.



Yağmur nedeniyle adeta bataklığa dönen taşlı ve kırmızı renkteki topraklı patikadan ilerlemek kolay değildi. Konfor alanımızdan çıkıp normal zamanlarda üstümüz başımız çamur olacak diye imtina ettiğimiz su birikintilerinden geçmek ne kadar güzel.


Attığımız her adımda daha da battığımız orman yolunda çamur deryasında yüzer gibiydik. Ayaklarımız botlarımıza yapışan kalın çamur tabakasından dolayı sanki her birine 5'er kiloluk dambıl bağlanmış gibi ağırlaştı. Böyle bir günde böyle yağmurda olacak o kadar. Hem bacaklarımız güçleniyor fena mı?



Keyfimizi kaçıran hiçbir sorun yoktu. Kısa molalarda yol kenarlarında istif edilmiş ağaç kütüklerini masa olarak kullanıp yağmurun altında ve soğukta sıcak bir kahve içmekten başka o anda daha keyifli ne olabilirdi ki?



Dik yamaçlardan geçerken denizden doğru deli deli esmeye başlayan rüzgar fırtınanın başlangıcını haber verdi. Sanki yağmur damlaları değil deniz suyu yağıyor gibi hissettim bir an, ağzımda tuz tadı vardı.



Fırtına yükseldikçe biz de dağlara doğru yükseldik. Çamur iyice derinleşti. Botlarımız saplanmaya başladı. Bağcıklarını sıkı bağlamasak botlarımız bastığımız yerde kalacaktı. Bu orman kuyu gibi bizi içine çekiyordu.



Kamyonlar geçmeye başladı birbiri ardı sıra... Kum çekiyoruz dedi şoför çimentoya. Ağaçlardan eser kalmamıştı. Rüzgar bile esmiyordu kum çıkartılan alanda. Kum kamyonlarının damperlerinin rengine döndü çamur bile. Her yeri kendimize benzetiyoruz, aslında kendi kuyumuzu kazıyoruz.



Bir yere geldik ki orada sadece ağaçlar konuşuyordu. Biz sadece dinledik. Ve kütüklerin üstündeki kav mantarlarının faydalarını öğrendik. Ormanda ansızın çıtırdayan ağaç dallarının sesleriyle irkildik. Bizi uzaktan takip eden yaban domuzu yavrularını gördük.:)



Bu çamurlu botlarla araca binemezdik. Köydeki caminin bahçesindeki çeşmede başladı temizlik. Yağmur yağdıkça yağdı. Rüzgar estikçe esti. Musalla taşının üstünü kapatan derme çatma sundurmanın altında dizildik. Yukarıdakine "O gün bugün değil bizi bekleme. Bugün son durak deniz" dedik. :)



Akkonak Köyü'ne geldiğimizde ilk durağımız Akarsu Camping'deki Barış Bahçesi'ydi. Sevgiyle andık Barış Akarsu'yu. "Hava ile bütün su ile bütün güneş ile bütün şehrin bıraktığı zamanki gibi" olmadığını O'na söylemedik.



Fırtınada denize doğru geldik. Küçük bir kulübede içimiz ısınsın diye sıcak bir şeyler içip biraz dinlendik. Karadeniz'in dalgalarından dolayı Delikli Şile'den geçemediğimiz için de dileklerimizi başka bir güne erteledik.       



"Kalbinizden sevgiyi hiç eksik etmeyin; çünkü sevgi her şeyin anahtarıdır ve paylaştıkça çoğalır."  Barış Akarsu




Teşekkürler Dünya!     

    


KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...