Bakü’nün Kalbinde Bir Tarih Adası: İçerişehir
İçerişehir, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde
yer alan tarihi bir yerleşim alanı ve Bakü’ye gelen turistlerin en çok ziyaret
ettiği noktalardan biri.
Tarihi oldukça eski. Şirvanşahlar döneminden kalma
yapılar, camiler, taş evler ve kale surlarıyla çevrili dar
sokaklarıyla, şehrin tam merkezinde modern zamandan tarihin başka bir
dönemine geçiş hissi veriyor. İçerişehir, Bakü’nün kalbinde yer alan;
kültürel derinliği, mimari dokusu ve yaşayan tarihiyle adeta bir açık hava
müzesi gibi…
Eski şehrin sokaklarında dolaşmak gerçekten çok keyifli. Dükkanlarda
en çok göze çarpan eşyalar rengarenk desenleriyle dikkat çeken Azerbaycan
halıları. Sanki görünmez bir uçan
halı sizi tarihin başka bir sayfasına taşıyor ve attığınız her adımda,
fotoğraf karesine yeni anılar eklemek için sık sık durma isteği duyuyorsunuz.
Burada da Bakülüler’in o dostane ve sıcak
karşılamalarıyla yeniden karşılaşıyorsunuz. Türkiye’den geldiğinizi
anladıkları anda yüzlerinde beliren gülümseme, sizi ne yabancı ne de misafir
gibi hissettiriyor; adeta evinizdeymişsiniz duygusunu veriyor.
İçerişehir’de dilerseniz günlük tur satın alıp rehber
eşliğinde gezebiliyorsunuz. Hatta küçük buggy tipi
araçlarla tarihi sokaklarda dolaşmak da mümkün. Tur satıcıları size
genellikle yalnızca şehir içi değil, Bakü dışındaki bölgeleri kapsayan
turları da öneriyorlar. Ancak planınız olduğunu söylediğinizde asla
ısrarcı davranmıyorlar, bu da şehirde karşılaştığımız nazik ve anlayışlı
iletişim kültürünün güzel bir örneği.
İçerişehir sadece bir turistik alan değil; buradaki
eski evlerde yaşam hala sürüyor. Tarihi dokusunu koruyarak
yenilenmiş, mimari açıdan oldukça zengin ve estetik yapılar; müzeler,
ibadethaneler, hamamlar, kervansaraylar ve küçük dükkanlar adeta koca bir
dairenin içerisine kümelenmiş durumda.
Biz yürüyüşümüze kale kapılarından giriş
yaparak başladık. Dar sokaklardan geçerken her köşe sizi farklı bir döneme
götürüyor. Unutmadan söyleyelim, İçerişehir’e girişler tamamen
ücretsiz. Şehrin merkezinde böylesine korunmuş bir tarih alanını
dilediğiniz gibi gezebilmek, Bakü’nün kültürel zenginliğini daha yakından
hissetmenizi sağlıyor.
Şirvanşahlar Sarayı
Şirvanşahlar Sarayı’na geliyoruz. Burası, İçerişehir’in en etkileyici tarihi yapılarından biri ve gezmesi oldukça geniş zaman alıyor. Sarayın içerisinde camiler, türbeler, dönemin idari yapıları ve günümüze ulaşmış kültürel eşyalar sergileniyor.
Ayrıca İçerişehir’in minyatürü ve Azerbaycan’ın önceki Cumhurbaşkanı Haydar
Aliyev’in kültürel mirasa verdiği önemi yansıtan
fotoğrafların yer aldığı özel bir sergi alanı da bulunuyor.
Azerbaycan’da yaklaşık 700 yıl hüküm süren Şirvanşahlar Devleti tarafından 12–15. yüzyıllar arasında inşa edilen saray, bugün UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Yaklaşık 50 odadan oluşan bu yapıda hükümdarların divanhanesi, camiler, türbeler, su deposu ve hamam yer alıyor.
İki katlı sarayın alt katının hizmet alanı, üst katının ise şah ve ailesinin yaşam alanı olduğu düşünülüyor. Şirvanşahlar Sarayı, günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Müzeye girişler ise ücretli.
Minyatür Kitap Müzesi
Bu etkileyici mimari kompleksten çıkıp, İçerişehir’de görülmesi gereken en önemli müzelerden biri olan Minyatür Kitap Müzesi’nde soluğu alıyoruz. Bu müzeyi ücretsiz bir şekilde ziyaret edebiliyorsunuz.
Buradaki edebi eserler, yayınlandıkları dillere göre ülke ülke
isimlendirilmiş ayrı raflarda sergileniyor. Azerbaycan’ın yazılı kültüre verdiği değeri orijinal
bir biçimde yansıtan bu müze, Bakü’yü
ziyaret eden herkesin mutlaka görmesi gereken özel bir
mekan.
Kısa Bir Mola
Yazdan kalma havanın tadını çıkararak Eski Şehir’deki yürüyüşümüze kısa bir
soluklanma molası vermek istiyoruz. Biraz serinlemek ve
tarihi dokunun atmosferini aynı ölçekte hissettirecek otantik bir mekanda keyif
yapıyoruz.
Buradaki tüm kafe ve restoranlarda alkollü içecek menüsü de yer alıyor. Tatilimiz boyunca gittiğimiz restoranlarda, bizdeki meyhane kültüründen farklı olarak yemek yerken içki içme alışkanlığının yaygın olduğunu gözlemledik.
Şef garson, menüden Xırdalan ve Efes biralarını göstererek, “İkisi de bizim biramız, farkı yok,” diyerek aynı kimlikten olduğumuza dair ince bir gönderme yapıyor. Elbette merakıma yenilip, serinlemek için Xırdalan’ı tercih ediyorum. Oldukça soft, yani yumuşak bir içimi var ve rahatsız etmiyor. Bizim biralarda alışık olduğumuz o yoğun tat ve gazlı yapı bu birada yok; daha dengeli, daha ferahlatıcı bir lezzet sunuyor.
Sevgili eşim Özgenaz ise tercihini kompottan yana kullanıyor yani bildiğimiz kompostodan. Ancak burada kompotlar biraz farklı; içinde iri meyve parçalarının yüzdüğü, Azerbaycan’da oldukça popüler olan feijoa (kaymak ağacı meyvesi) ile hazırlanmış soğuk bir içecek. Bu tropik meyvenin aroması, hem ferah hem de egzotik bir tat bırakıyor.
Bakü’nün Simgesi: Kız Kulesi (Qız Qalası)
Bir sonraki durağımız, Bakü’nün bir diğer simge
yapılarından Kız Kulesi oluyor.
Kule’nin dışındaki küçük satış noktasından giriş biletlerimizi alıp bu tarihi
yapının içine giriyoruz. İç kısımdaki dar taş merdivenlerden kulenin zirvesine doğru
çıkmaya başlıyoruz.
Merdivenlerle çıkılan her katta ayrı bir sergi alanı bulunuyor;
burada döneme ait tarihi
ve kültürel eserler sergileniyor. Oldukça dik şekilde
yükselen merdivenlerden çıkarken, taş duvarlarda açılmış geçitlerden geçerken
başımızı korumak ve dikkatli olmak gerekiyor.
Kulenin tarihlendirilmesi tartışmalı. Bazı kaynaklar yapıyı Sasani dönemine (6–7. yüzyıl), bazıları ise Şirvanşahlar dönemine (1192) ait kabul ediyor. En yaygın görüşe göre kule 12. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş. Bakü’nün güneydoğusunda, sahil parkının yakınında yer alan bu yapı, savunma amaçlı olarak inşa edilmiş bir tarihi kale. 28 metre yüksekliğinde ve 8 kattan oluşan kulenin duvar kalınlığı alt katlarda 5 metreye kadar ulaşıyor.
Her kat yontma taşlarla inşa edilmiş ve kubbe biçiminde tavanlarla kaplanmış. 1964 yılından itibaren müze olarak hizmet veren Kız Kulesi, 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış. Azerbaycan’ın en tanınan sembollerinden biri haline gelen bu yapı, ülkenin banknotlarında da yer alıyor.
Hazar Denizi’nin sonsuz maviliği, modern şehir dokusuyla
tarihi yapıları bir araya getiriyor. Eski şehrin taş renkleri, yeni Bakü’nün
cam cepheleriyle iç içe geçmiş halde ve tüm bu görüntü, sanki Azerbaycan halılarının desenlerinde
birbirine karışan renkler gibi göz alıcı bir uyum
oluşturuyor.
Bakü’nün Hafıza Mekanları
Eski şehirdeki turumuz yavaş yavaş sona ererken, bir
dönem Bakü’de yaşamış
önemli kişilerin isimlerinin ve anıt heykellerinin yer
aldığı binaların fotoğraflarını çekiyoruz. Şehrin merkezi caddelerindeki pek
çok yapı, geçmişin izlerini taşıyor.
Dönemin ressamları, edebiyatçıları, askerleri ve siyasi figürleri gibi birçok önemli ismin bir zamanlar ikamet ettiği bu binalar, bugün birer hafıza mekanı olarak korunuyor. Her biri, Bakü’nün kültürel belleğini yaşatan sessiz tanıklar gibi… Tıpkı bu fotoğraflarda olduğu gibi...
Hazar’ın Mavisi ve Rüzgarın Sesi
Hazar’ın maviliği, bir mıknatıs gibi bizi yeniden kendine doğru
çekmeye başladı. Bu koca göl, Azerbaycanlıların hayatında, ruhunda, edebiyatında ve
müziğinde derin, romantik izler bırakmış durumda.
İnsanların güler yüzlülüğünde, yumuşaklığında, nezaketinde bu denizin ılımanlaştırıcı etkisinin payı
var gibi… Ama belki de bu zarafetin içinde, toprağın altını alev alev
yakan gazların
enerjisinin de payı vardır diye düşünmeden edemiyorum.
Bugün deniz kıyısına geldiğimizde rüzgar şiddetini artırmış vaziyetteydi. Ancak hızla esen bu rüzgar, Karadeniz’den alışkın olduğumuz hırçın dalgaları ya da şamar gibi çarpan havayı hissettirmiyor. Sadece saçlarımızın dağınıklığı kalıyor geriye…
Deniz Mall: Hazar’ın Kıyısında Modern Bir Yaşam Alanı
Kıyıda, modern mimarinin en dikkat çekici tasarımlarından
biri olan Deniz Mall yükseliyor.
Hazar’ın kıyısında konumlanan bu alışveriş merkezi, şehrin çağdaş yüzünü en iyi
yansıtan yapılardan biri. Hem bir şeyler atıştırmak hem de ürün fiyatlarına göz
atmak için kısa bir gezinti yapıyoruz içinde.
Hafta sonu olması nedeniyle, tıpkı Türkiye’deki alışveriş merkezlerinde olduğu gibi, özellikle gençler Deniz Mall’deki denize nazır kafe ve restoranlarda vakit geçiriyor. Türkiye’den aşina olduğumuz pek çok yeme-içme markasının burada da şubesi bulunuyor.
Market fiyatlarına gelince, pek çok ürün Türkiye’yle benzer seviyede.
Ancak bazı yiyecek
ürünleri ve özellikle alkollü içeceklerin fiyatları Türkiye’ye
göre belirgin şekilde daha uygun. Bu arada yeri gelmişken belirtelim: 1 Azerbaycan Manatı yaklaşık 25 TL.
Bakü, ülkenin başkenti
ve en büyük kenti olmasının yanı sıra, yaşam maliyetinin
de en yüksek olduğu yerlerden biri. Dolayısıyla, bu görkemli yapılar ve
parlayan vitrinler arasında, Azeriler
için yaşamın hiç de ucuz olmadığını hissetmemek mümkün
değil. Ayrıca bunun yanında sosyo-ekonomik anlamda zengin ve elit bir kesimin varlığı,
şehirdeki lüks
rezidansların ve pahalı araçların sayısındaki fazlalıkla
hemen göze çarpıyor.
Hazar Kıyısında Yürüyüş: Bakü’nün Gözü ve Devlet Bayrağı
Meydanı
Deniz Mall’den çıkıp, Bakü’nün Gözü olarak adlandırılan dev dönme dolabın bulunduğu
alana doğru kıyı yürüyüşümüze devam ediyoruz. Hazar kıyısında uzanan bu yürüyüş
yolu, denizle şehrin modern siluetini birleştiren en güzel noktalardan biri.
Aslında hedefimiz, ülkenin en büyük bayrağının dalgalandığı
ve Bakü’nün birçok noktasından rahatlıkla görülebilen Devlet Bayrağı Meydanı’na
kadar yürümekti. Ancak rüzgarın
şiddetini artırması ve hava sıcaklığının düşmeye başlaması nedeniyle
planı biraz değiştiriyoruz. Yine de meydanı uzaktan izleyip birkaç güzel kare
yakalıyor, o devasa bayrağın dalgalanışını Hazar’ın fonunda fotoğraflarla
ölümsüzleştiriyoruz.
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki Devlet Bayrağı Meydanı’nda dalgalanan 36 metre genişliğinde, 72 metre uzunluğunda ve 500 kilogramdan fazla ağırlığa sahip olan dev bayrak, 6 Kasım 2024’te resmen Guinness rekoru olarak tescillenmiş.
Halı Müzesi
Kıyıda
geldiğimiz noktadan geri dönüp, günün son duraklarına doğru ilerliyoruz.
Bulunduğumuz bulvar üzerinde yer alan ve Azerbaycan’ın dünyaca ün kazandığı halıcılık ile dokumacılık
eserlerinin sergilendiği, mimari tasarımı halı şeklinde olan
ülkenin en önemli müzelerinden Halı
Müzesi’ne geliyoruz.
Küçük
Venedik Parkı’nda Kısa Bir Mola
Müzenin
dışından birkaç kare fotoğraf çekip, hemen yakındaki Küçük Venedik Parkı’nı turluyoruz.
Burası, yakın dönemde yenilenmiş mimarisi ve Venedik sandalı tarzındaki kayıklarıyla,
hem Bakülüler’in hem
de turistlerin keyifle vakit geçirdiği popüler bir eğlence alanı.
Fünikülerle Bakü Türk Şehitliği’ne Yolculuk
Caddenin
karşısına geçip, şehre hâkim bir tepe üzerine kurulu olan Bakü Türk Şehitliği Anıtı’na gitmek
için Bakü Füniküleri’ne yöneliyoruz.
Girişte biraz sıra var. Hemen önümüzde duran aileye bilet almamız gerekip gerekmediğini
soruyoruz. Ayrı bir bilet gişesi bulunmadığını ve fünikülere binmeden
önce istasyon
görevlisinden bilet alacağımızı öğreniyoruz.
Sıra
bize geldiğinde ise önümüzdeki ailenin sürpriz bir jestiyle
karşılaşıyoruz: bizim
biletlerimizi onlar satın almış. Yine o güler yüzlü, sıcak
tavırla “Kardeşiz, bizden
olsun,” ifadesini duyuyoruz. Çocuklarının Ankara’da öğrenci olduğunu
ve Türkiye’de çok yardım severlik gördüklerini anlatıyorlar. Daha önce de belirttiğim
gibi, bu tür samimi
jestlerle burada çok sık karşılaşıyorsunuz.
Bakü
Türk Şehitliği
Fünikülerle kısa süren bir yolculuğun ardından Bakü
Türk Şehitliği’nin bulunduğu alana ulaşıyoruz.
Burası, Alev Kuleleri ve Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi’nin de
yer aldığı oldukça geniş bir meydanı kapsıyor.
Ateşler Ülkesinde olduğunuzu hatırlatan yanan dev meşale,
dalgalanan Azerbaycan
bayrakları ve özenle düzenlenmiş peyzaj alanlarıyla çevrili
bu yer, hem şehit
mezarlarını hem de anıtı barındırıyor. Sessizliğiyle de iki
ülke arasındaki derin dostluğun ve tarihsel kardeşliğin simgesi gibi…
Bakü
Türk Şehitliği, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de, şehre hakim bir noktada Şehitler Hiyabanı (Şehitler Yolu) olarak adlandırılan alanda yer
alıyor. Bu anıt, 1918 yılında Kafkas İslam Ordusu’nda görev yaparken
Bakü’nün kurtuluşu için şehit düşen Osmanlı askerlerinin anısına inşa
edilmiş...
Hazar
Denizi’nin üzerinden Asya’ya çoktan çökmüş akşam karanlığı siyah bir perde gibi şehrin
üzerine doğru çekiliyorken, Bakü
Panoramik Parkı’nda şehri bir süreliğine sessizce seyrediyoruz. Göz
alabildiğine uzanan ışıklar, denizin karanlık yüzeyinde yankılanıyor. Elbette
bir yandan da fotoğraf
ve video arşivimize yeni kareler ekleniyor.
Park
oldukça kalabalık; insanlar yürüyüş yapıyor, sohbet ediyor, manzaranın tadını
çıkarıyor. Manzara
Restaurant’ta akşam yemeği için masalarına oturanlar ise Bakü siluetine karşı kadehlerini
kaldırıyor.
Alev Kuleleri
Hava karardığında Alev Kuleleri'nin ışık gösterisi de hemen
başlıyor. Bulunduğumuz alandan kulelerin bu şovunu rahatlıkla ve en güzel şekilde görüntüleme
şansını yakalıyoruz.
Alev Kuleleri (Flame Towers), 2013 yılında tamamlanan ve Bakü’nün modern yüzünü simgeleyen üç gökdelenden oluşan etkileyici bir yapılar topluluğu. “Ateşler Ülkesi” olarak bilinen Azerbaycan’ın doğal gaz alevlerinden ilham alınarak tasarlanan kuleler, 2007’de bir Azerbaycan-Türk ortaklığıyla inşa edilmiş. Toplam maliyeti yaklaşık 350–400 milyon dolar olan kompleks; biri 39 katlı otel, diğeri ofis, diğeri ise konut olmak üzere üç ayrı gökdelenden oluşuyor. Tamamı LED ekranlarla kaplı olan kuleler, geceleri Azerbaycan bayrağı ve alev temalı ışık gösterileriyle şehrin siluetini aydınlatıyor.
Bakü
akşam olunca yine o ihtişamlı ışıklarını yeniden yansıtmaya başlıyor. Parktan
şehir merkezine doğru ilerlerken Panaromik Park'tan inen
merdivenlerin gösterişli yapısı oldukça dikkat çekici görünüyor.
Şehrin en işlek caddesinde bulunan ve akşam yemeği için gitmeyi planladığımız restorana doğru yürürken, kendimizi bir anda şehrin en ünlü parklarından biri olan Filarmoni Parkı’nda buluyoruz. Adını hemen önünde yer alan Filarmoni Orkestrası binasından alan bu park, düzenli peyzajı, süs havuzları ve tarihi dokusuyla oldukça etkileyici bir atmosfere sahip.
Yürüyüşümüz sırasında, kulağımıza bir piyano sesi tınlamaya başlıyor. Parkın
ortasında, müzisyelerin canlı performansı adeta havayı dolduruyor. Melodiler,
ağaçların arasından yankılanarak bizi kendine doğru çekiyor. Güne sakin ve
keyifli bir kapanış yapmak için bundan daha güzel bir tesadüf olamazdı.
Gün Biterken...
Ve
şimdi günün son durağı olan Firuze
Restaurant’a geliyoruz. Qaynana Restaurant’tan sonra
merkezdeki en popüler turistik yeme-içme mekanlarından biri olan bu otantik restoranın
dışarıdan oldukça gösterişsiz
bir girişi var; çünkü mekana ulaşmak için caddenin
seviyesinden merdivenlerle
bir kat aşağıya iniyorsunuz.
Güler yüzlü bir karşılama sonrası, o leziz Azerbaycan yemeklerini tatmak
için sabırsızlanıyoruz. Yeraltında olmasına rağmen içerisi geniş, ferah ve sıcak bir atmosfere sahip.
Burada, Azerbaycan
mutfağının geleneksel lezzetlerinden seçtiğimiz yemeklerin
keyfini çıkarıyoruz.
Dolu
dolu geçen bir günün ardından, enerjimizi yeniden toplamak için yemekten sonra
dinlenmeye çekiliyoruz. Çünkü ertesi sabah biraz erken kalkacağız, Bakü’den biraz
uzaklaşacağımız, gün
boyu sürecek harika bir tur bizi bekliyor olacak.
Teşekkürler Dünya!



