Müze etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müze etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2024 Çarşamba

MERCEDES-BENZ MÜZESİ: BİR OTOMOBİLİN HİKAYESİ

Almanya'nın güneyindeki Stuttgart kentinde yer alan Mercedes-Benz Müzesi otomobil tutkunlarına harika bir deneyim yaşatıyor. Her yıl binlerce kişinin ziyaret ettiği müzede Mercedes-Benz'in kuruluşundan başlayıp günümüze kadar uzanan serüveninde oldukça etkileyici bir kronolojik yolculuğa çıkılıyor. Markanın birbirinden güzel klasik ve konsept otomobilleri ile ticari araçlarının sergilendiği müzede Mercedes-Benz'in otomotivde devrim yaratan tasarım çizgileri ile teknolojik yenilikleri gözler önüne seriliyor. Geçtiğimiz hafta sonu müzeyi ziyaret eden sevgili Aybars Dağ birbirinden güzel fotoğrafları sizler için paylaşıyor.




Stuttgart deyince akla ilk olarak Mercedes-Benz otomobil markası geliyor. Zira Stuttgart markanın aynı zamanda doğduğu ve ilk fabrikasının kurulduğu kent. Mercedes-Benz'in  “karada, suda, havada” mottosuyla motorlu araçlarını simgeleyen üç köşeli yıldızı Stuttgart'ın günümüzde de en önemli simgelerinden birini oluşturuyor.

                         



Markanın Ortaya Çıkış Hikayesi 

İspanyolca bir isim olan ve markanın tasarım çizgilerine ilham veren "Zarafet "anlamındaki Mercedes ismi kim derdi ki bir gün dünyanın en büyük ve global otomotiv markalarından birinin de adı olsun. Hikaye Avusturyalı iş insanı Emil Jellinek ile başlıyor. Otomobillere ve spora büyük ilgisi olan Jellinek ilk Daimler aracını 1897 yılında satın alıyor. Aristokrat ve finans çevrelerinde Daimler araçlarının pazarlamasını da yapmaya başlayan Jellinek aynı zamanda otomobiliyle yarışlara da katılıyor.

                                   



Jellinek, Daimler'in o dönemki baş mühendisi olan ve ismi ilerleyen yıllarda ayı bir marka haline gelen Wilhelm Maybach'dan hızlı aynı zamanda hafif ve güvenli bir otomobil tasarlamasını istiyor. Jellinek talepte bulunduğu bu otomobillerin satışına ilişkin bir anlaşma yapıyor ve 10 yaşındaki kızının ismi olan Mercedes'in marka adı olarak kullanılmasını istiyor. 1901 yılındaki yarışlarda Jellinek kızının adını taşıyan otomobille büyük başarı sağlıyor ve "Mercedes" adı geniş çevrelerce tanınıyor. 1902 yılının Eylül ayında da "Mercedes" bir otomobil markasının adı olarak tescilleniyor.

Emil Jellinek ve kızı Mercedes




Karl Benz 1883’te Almanya’nın Mannheim kentinde Benz & Cie şirketini, Gottlieb Daimler ise Cannstatt’ta 1890 yılında Daimler-Motoren-Gesellschaft (DMG) şirketini kurarak birbirlerinden habersiz bir şekilde motorlu araçların temellerini atıyorlar.  İlerleyen zamanlarda güçlerini birleştiren bu iki mucit, geniş kitleler tarafından tanınmak amacıyla soyadları olan “Benz” ve “Daimler”i, marka adı olarak kullanmaya başlıyorlar.






Mercedes-Benz Müzesi

Mercedes-Benz müzesi 2006 yılında ziyaretçilerine kapılarını açıyor. Bu müze aynı zamanda dünya otomotiv tarihine ışık tutan ilk ve en önemli müzelerin başında yer alıyor. Müzede sergilenen eserler kadar müzenin mimarisinde başlı başına etkileyici bir tasarım dili konuşturulmuş. 





Müze yaklaşık 3.500 m²'lik bir alana yayılıyor ve 17.000 m²’lik bir sergi alanı sunuyor. 210.000 m3 bir kapalı alana sahip olan yapı, otomotiv endüstrisinin 138 yıllık tarihini ilk günden itibaren sunan tek müze unvanını taşıyor. Müzenin tasarımı Hollandalı Mimar Ben van Berkel ve mimarlık firması UNStudio tarafından yapılmış.




DNA sarmalı şeklinde birbirlerine paralel iki ayrı parçadan oluşan müze binası ziyaretçilerine etkileyici bir görsel deneyim sunuyor. Zira önce bir asansör ile 34 metre yüksekliğe çıkıp binanın en üst katına varıyor ve müzeyi gezmeye buradan başlıyorsunuz. Sanki bir zaman tünelinde yolculuğa çıkmış gibi burada 1886 yılına uzanıyor ve bir otomobil efsanesinin doğuşuna şahitlik ediyorsunuz. 

                                       



Bu turun ardından aşağıya doğru inmeye başlıyor ve her katta birbirine paralel şekilde yer alan sergi salonlarına geçiş yapıyorsunuz. Bu paralel sergi alanlarından ilki yedi odası bulunan "Esfaneler" bölümü diğeri ise beş bağımsız odadan oluşan "Koleksiyon" bölümü... 

                                   



Efsaneler bölümünde markanın gelişimi hakkında bilgiler ve araçlar yer alıyor. Koleksiyon bölümünde ise Mercedes-Benz'in tarih boyunca çıkardığı tüm otomobil modelleri sergileniyor. Müzenin son kısmında ise otomobillerin teknolojinin gelişmesi ile paralel dönüşümünü konu edinen "Teknolojinin Büyüsü" adlı sergi yer alıyor. 



Mercedes-Benz Müzesi'nde markaya ait 80 adet binek, 40 adet ticari ve 40 adet de yarış aracı olmak üzere toplamda 160 adet araç ile 1.500'den fazla ürün sergileniyor. Müzeye giriş ücreti yetişkinler için 16 Euro. Öğrenciler içinse 8 Euro. Ayrıca müzeyi 16.30-18.00 saatleri arasında hızlandırılmış bir tur şeklinde ziyaret etmek isterseniz bilet fiyatları yarı yarıya indirimli sunuluyor. Mercedes-Benz'in resmi sitesi üzerinden biletleri online şekilde satın alma imkanınız da bulunuyor. 
 



Bunun yanında Stuttgart'a gidip müzeyi ziyaret etme fırsatı bulamayanlar da unutulmamış. Markanın resmi sitesi üzerinden ücretsiz şekilde sanal müze turu yapabiliyorsunuz. Ayrıca yine markanın resmi Youtube kanalı üzerinden "Night at the Mercedes-Benz Museum" adlı yaklaşık bir saat uzunluğundaki videodan müzeyi görüntüleme şansınız bulunuyor. 




















 

27 Ağustos 2024 Salı

SU PERİSİ İLE TANIŞMAK

Yaklaşık bir yıl önce Amasra'daki tarihi Bedesten'de yapılan kazı çalışmaları sırasında M.S. 2. yüzyıla ait olduğu düşünülen eşsiz bir eser gün yüzüne çıkarıldı.  'Su Perisi' olarak adlandırılan bu güzel kadın heykelinin hem 'Aprodithe' hem de 'Nymphe' özellikleri taşıdığı belirlendi. Biz de geçtiğimiz hafta sonu 'Su Perisi' ile tanışmak için heykelin sergilendiği Amasra Müzesi'nin yolunu tuttuk.



Amasra ilçe merkezinin batı girişinde yer alan Amasra Müzesi çok sayıda görkemli ve eşsiz esere ev sahipliği yapan tarihi bir mekan. Müzenin bahçesine açılan girişteki demir kapıdan içeriye doğru ilk adımınızı attığınızda sanki günümüzden binlerce yıl öncesine doğru bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Müzenin bahçesinde sizi ilk olarak sıra sıra dizilmiş, birbirinden farklı dönemlere ait çok sayıda eser karşılıyor. Tarihi müze binasının girişine doğru yöneldiğinizde bir anda bunaltıcı havanın etkisinden kurtulup bir söğüt ağacının gölgesinde serinlemeye başlıyorsunuz. Taptaze açmış pembe çiçekleri ile müzenin bahçesine renk katan narin bir ağaç ise sanki tarihin toz pembe sayfalarında dolaşmanız için sizi içeriye davet ediyor.





Amasra Müzesi'nin binası tıpkı içerisinde barındırdığı eserler gibi bir dönemin tüm sırlarını bünyesinde barından ve zamanın tüm yıpratıcılığına rağmen ayakta kalmayı başarmış bir yapı. Osmanlı döneminde bahriye mektebi olarak kullanılan bina Cumhuriyet döneminin ikinci çeyreğinde ise kentteki tarihi eserleri sergilemek için müze olarak restore edilmiş. Osmanlı döneminin mimari özelliklerine sahip olan bu tarihi yapı, dikdörtgen şeklinde tasarlanarak Küçük Liman'da denize yakın bir alanda konumlandırılmış. (URL,1)







Amasra Müzesi 2014 yılında başlanan ve üç yıl süren yenileme çalışmalarının ardından özgün dokusu korunarak ziyaretçilerine yeniden kapılarını açmıştı. Türkiye'de kültür ve deniz turizminin başladığı ilk yerlerden biri olan Amasra her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. Kente gelen misafirler Amasra Müzesi'ni ziyaret ederek bu antik kentin binlerce yıllık tarihine uzanıp müzede sergilenen eşsiz eserleri görme fırsatı buluyor. 





Amasra zesi dört ayrı sergi bölümünden oluşuyor. Müzede hem arkeolojik hem de etnografik eserler yer alıyor. Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma, Bizans, Ceneviz, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait baş döndürücü çok sayıda eser bu müzede sergileniyor. (URL,2) İlk salonda Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait pişmiş toprak, camdan koku ve gözyaşı şişeleri, altın ve bronz süs eşyaları, amforolar ve testiler, bronz heykelcikler, bilezikler, haçlar, silahlar, kandiller ve kaplar ile Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait altın ve bronz sikkeler bulunuyor. İkinci salonda ise Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait heykeller sergileniyor. Üçüncü salonda da yine Helenistik, Roma, Bizans ve Ceneviz dönemlerine ait mermer eserler, heykeller, heykel başları, mezar stelleri, altarlar, sütun başlıkları ve kaideler gibi parçalar teşhir ediliyor. Dördüncü salonda Osmanlı dönemine ait, yörenin giyim-kuşam zevkini yansıtan giysiler, gümüş süs eşyaları, yatak ve yastık örtüleri, halılar, keseler, eski duvar saatleri ile eski bir Akdeniz haritası sergileniyor.




Müzenin geniş koridorlarında görkemli Kilise Korkuluk Levhaları ile günümüzde hala Amasra Kalesi'nin surlarında ve kale kapılarının üst kısımlarında görülen ve bir medeniyetin imzası niteliğini taşıyan Ceneviz Armaları sergileniyor. 



Amasra Müzesi'nin içerisindeki çoğu eser inşaat kazıları, yol çalışmaları, heyelan ve denizde balıkçıların ağlarına takılmaları sonucu tesadüfen bulunmuş. Bu yüzden müzeye "Tesadüf Eserler Müzesi" de deniyor.   




Amasra ya da tarihte bilinen adıyla Sesamos şehri, M.Ö. XII. yüzyıla kadar uzanan çok büyük bir tarihi geçmişe sahip. Müzenin bir bölümünde bu antik kentin tarihi olaylarının kronolojisi takip edilerek hazırlanmış ve oldukça bilgilendirici bir sinevizyon gösterisi de gerçekleştiriliyor. Müzede ayrıca batık gemi canlandırması bulunan bir sergi odası da yer alıyor.




Su Perisi (Nymphe) 

Amasra Müzesi'ndeki heykeller salonuna girer girmez uzun zamandır görmeyi planladığımız Su Perisi - Nymphe heykeli ile nihayet tanışmış olduk. Bu heykelin gerçekten büyüleyici bir etkisi olduğunu söylememiz gerekiyor. Büyük bir heyecanla ve merakla uzun bir süre Su Perisi'ni izledik. M.S. 2. yüzyılda hangi heykel sanatçısı tarafından yapıldığını, o dönemde tam olarak nerede konumlandığını ve bu güzel kadın heykeli hakkında o dönemde yaşayanların neler düşündüğünü hayal etmeye çalıştık. Salonda bulunan Roma dönemine ait diğer görkemli heykeller de sanki Su Perisi'nin yüzyıllardır gün yüzüne çıkmak için beklediği o sihirli ışığına kapılmış ve tıpkı bizim gibi hayranlıkla sadece onu izliyor gibiydi. O sırada salonda bulunan bir müze görevlisi Su Perisi'nin bir çeşme olduğunun belirlendiğini ve kadın figürünün sağında yer alan yatay testideki ve onun hemen altında testiyle birleşen dikey sütunun arkasındaki su izlerinin rahatlıkla görülebildiğini söyledi. Sevgili Eşim Özgenaz da çok etkilendiği bu zarif ve güzel heykelin detay fotoğraflarını ve videolarını çekerek Su Perisi ile buluşma anımızı ölümsüzleştirdi.




Heykel, Bedesten bölgesindeki Gymnasium kazı alanında yaklaşık dört metrelik derinlikte bulunmasının ardından koruma altına alınarak Amasra Müzesi'nde sergilenmeye başladı. 1 metre 53 santim boyundaki heykel, çıkarıldığı alandaki havuzdan ve oluşan su tabakasından dolayı 'Su Perisi’ olarak adlandırıldı. Ayrıca yapılan incelemeler sonucunda heykelde 'Aprodithe' tipinin tercih edilmesinin, yapının anıtsallığının da bir göstergesi olduğu ifade edildi. (URL,3)






Yolu Amasra'ya düşenler Amasra Müzesi'ni mutlaka ziyaret etmeli. Bu antik kentin kültürel zenginliğini yansıtan eşsiz eserleri yakından görmeli. Bu güzel tarihi eserleri bizlerle buluşturmak için büyük emek harcayan ve bizleri bilgilendirip bir nevi zaman yolculuğuna çıkaran tüm isimlere ve kurumlara sonsuz teşekkürler.



Ve
Sana da teşekkürler Dünya!


  

Açıklama:

Nymphe:  Nemf, Nimf ya da su perisi olarak tasvir edilen heykel ilhamını Yunan Mitolojisinden alıyor. Yunan panteonunda yer alan tanrı ve tanrıçalar gibi ambrosia ile beslenen bu mitolojik yaratıklar daima genç ve güzel kalmalarıyla tanınıyor. Doğurganlık ve zariflik simgesi olan ambrosia ile beslenen bu canlıların çoğunlukla dere kenarlarında, dağlarda ya da ağaçlık alanlarda yaşadıklarına inanılıyor.


Kaynak:

(URL,1) https://muze.gov.tr/muze-detay?SectionId=AMR01&DistId=MRK
(URL,2) https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/bartin/gezilecekyer/amasra-muzes
(URL,3) https://arkeofili.com/amasrada-bulunan-nymphe-heykeli-aphrodite-ozellikleri-tasiyor/
 


29 Temmuz 2024 Pazartesi

KEMAL SAMANCIOĞLU ETNOGRAFYA MÜZESİ YENİLENDİ

Bartın Belediyesi tarafından açılan ilk müze olan Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi'nde restorasyon çalışmaları tamamlandı. Biz de geçtiğimiz hafta sonu yenilenen müzeyi ziyaret ettik. Eski 'Bartın Evleri'nin nadir örneklerinden biri olan bu güzel yapıyı gezerken tahta zemininden yükselen ayak seslerimize dışarıdan gelen yağmurun sesi eşlik etti. Buram buram tarih kokan müzenin odalarında bir dönemin tüm yaşanmışlıklarının izlerini sürmeye çalıştık. Bartın'ın ileri gelen ailelerinin paylaştığı eserlerin sergilendiği sofayı gezerken duvarlardaki eski fotoğraflardan bize gülümseyen Kemal Samancıoğlu ile birlikte Bartın'da yaşamış hanımefendi ve beyefendilerin geride bıraktıkları anıları selamladık. Evin bir köşesindeki eski bir aynanın önünde bulunan antika pikaptan ise sanki yarım kalan romantik bir şarkının melodisi kulaklarımızda çalındı. 



Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi


Bartın’da 24 yıl Belediye Başkanlığı yapan Kemal Samancıoğlu’nun doğup yaşadığı tarihi ahşap ev, günümüzde Etnografya Müzesi olarak hizmet veriyor. 2008 yılında Bartın Belediyesi tarafından 'Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi' adıyla ziyaretçilerine kapılarını açan müze restorasyon çalışmalarının ardından yeni görünümüne kavuştu. Biz de hafta sonunda bu güzel ve tarihi yapının atmosferini yeniden yaşamak ve eski Bartın kültürüne ait eserleri yerinde incelemek için müzeyi ziyaret ettik.Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi'nin bulunduğu sokağa geldiğimizde yağmur başladı. Hızlı adımlarla müzenin girişindeki demir kapıdan geçip tarihi müze binasının ahşap kapısından içeriye doğru ilk adımımızı attık. Bizi güler yüzüyle müze görevlisi Tomris Hanım karşıladı. Bize ziyaretimiz boyunca eşlik etti ve müze hakkında çeşitli bilgiler verdi. 

 

 

Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi

 

 

Bartın'ın eski Belediye Başkanlarından Kemal Samancıoğlu bu güzel ve tarihi evini ölmeden önce Bartın Belediyesi'ne bağışlamış. Kemal Samancıoğlu’nun eserlerini ve çalışmalarını gelecek kuşaklara aktarmak üzere başlatılan müze çalışmalarına manevi kızı Hanife Samancıoğlu büyük katkı sunmuş. 

 

 

Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi
Kulluk ve Hergil

 

“Kulluk” denilen giriş bölümünün zemini müzenin bahçesindeki aynı kayrak taşlarla kaplı. Bu bölüm üst katlara geçişi sağlayan ara bir mekan işlevi görüyor. Yine aynı yerde "Hergil" adı verilen üstten kapaklı büyük erzak dolabı yer alıyor. Girişin hemen sağında ise mutfağa çıkan merdivenler bulunuyor. Mutfakta kapının tam karşısında bir ocak yer alıyor. Ortada yer sofrası kurulmuş. Ocakta ise odunların üzerinde bir kazan yerleştirilmiş. Bir anda az sonra yemek pişecek ve hep birlikte sofraya çökecekmişiz gibi bir hisse kapılıyoruz. Sofranın üstündeki bakır kaplarda buharı tüten Bartın'a özgü nefis bir yöresel yemek hayal ediyoruz. Ocağın yanına yuvarlak şekildeki pişirme taşları yer alıyor. Bartınlı ustaların ekmek için farklı yemek için farklı ölçülerde yaptıkları bu taşlar eski Bartın evlerinde mutlaka bulunuyor.  Ocağın üstündeki bölümde ve pencerelerin önündeki sandalyelerin arasına yerleştirilmiş zarif bir sehpanın üzerinde eski kahve değirmenleri göze çarpıyor. Hayalini kurduğumuz o güzel sofranın ardından canımız bu kez de kahve çekiyor. Müzenin yemyeşil ve oldukça bakımlı görünen bahçesinde nefis bir Türk Kahvesi içebileceğimiz güzel bir kafe neden olmasın diye düşünmeden edemiyoruz.

 

Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi

Mutfaktan ayrıldıktan sonra merdivenlere yöneliyoruz. Birinci kata çıkarken büyük pencereler ve pencerelerin önünde eski telefon sehpaları bizi karşılıyor. Duvarlarda ise 'Bartın Çektirmesi' ve ırmaktan Boğaz'a ve tabii oradan da İnkumu'na yapılan eski yolculukların resmedildiği tablolar sıralanmış. Her bir tablonun altında kendi hikayelerinin anlatıldığı küçük notlar eklenmiş. Eskiden tarihi Bartın Irmağı üzerinde yapılan bu keyifli ırmak yolculuklarını günümüzde hiçbirimizin yaşayamıyor olması oldukça üzücü ve bir o kadar da düşündürücü...

 

Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi



Bu müzede birbirlerinden farklı toplam 845 adet eser sergileniyor. Yenileme çalışmaları sırasında hepsinin özenle bakımı ve temizliği yapılmış ve sergilenmek üzere yeniden cam bölmelere yerleştirilmiş. Bartınlı ailelerin müzeye bağışladığı çeşitli eserler evin odalarının açıldığı sofa olarak adlandırılan orta alanda ziyaretçilerin meraklı gözleriyle buluşuyor. Eserlerin isimlerinin yer aldığı bilgilendirme kartlarının yakın zamanda yapılacak olması çok sevindirici. Zira günümüzde kullanılmayan ve ismini dahi bilmediğimiz önemli ve çok eski eşyalar bu müzede sergileniyor. Eserlerin isimlerinin yer alacağı kartlara QR kodların da eklenmesini umuyoruz. Zira bu ziyaretçilerin bilgiye daha kolay ulaşabilmesi açısından çok yararlı olacak.    

  

Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi

Geleneksel Bartın Evleri "Kulluk" yani giriş bölümünün üstünde 2 katlı olacak şeklinde inşa ediliyor. Müzeye ev sahipliği yapan bu ahşap bina da aynı şekilde tasarlanmış. Müzenin 2. katına çıktığımızda yine odaların açıldığı sofada tarihi Osmanlı Dönemine kadar uzanan eski eşyalar sergileniyor. Eski dönemlerde günlük hayatta evlerde kullanılan ağırlık ve ölçü aletlerinden, hayvan figürleri şeklinde tasarlanmış orijinal kül tablalarına, üzerlerine eski harflerin işlenmiş olduğu kılıçlar ve silahlardan birbirinden narin cam eşyalara ve antika büfelere, ahşap tasarımlı oldukça zarif ve şık koltuklardan köşelere yerleştirilmiş ve baktığınızda sizi 40'lı 50'li yıllara götüren eski varaklı aynalara kadar onlarca farklı eser tüm güzellikleriyle başınızı döndürüyor.  

 

Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi

Yöresel ağızda evin odalarına "İçer" sofa olarak adlandırılan ve etrafını odaların çevrelediği orta alana ise "Dışar" deniyor. Bazı odalarının girişinde mahremiyet koridoru diye nitelendirebileceğimiz bölüm yer alıyor. Bu alan içeriye aniden giren kişiye karşı odada bulunan kişilerin mahremiyetini sağlamak için oluşturulmuş. Odaların pencerelerini boydan boya el emeği göz nuru işlemeli perdeler örtüyor. Oda duvarları boyunca iç mekan ferahlığını ve konforunu sağlayan sedirler yerleştirilmiş. Yine odaların içerisinde ısınma ve çeşitli ihtiyaçları gidermek için bir ocak, yatak ve yorganların konulduğu "Yüklük Dolabı" ve  kapaklarını açtığınızda banyo işlevi gören "Hamam Dolabı" yer alıyor. Yüksek tavanlarda ahşap kirişler ve kaplamalar göze çarpıyor. Ayrıca dolap yanlarında bulunan ve son derece estetik görünen ahşap raflar ve  gaz lambaları bir döneme adeta ışık tutuyor. 

Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi


Odalarda sedirlerin üzerine yerleştirilmiş ve Bartın yöresine özgü "uskufa" yani gelinlik giydirilmiş kadın figürleri bulunuyor. Kadınlar ayrıca Bartın'ın geleneksel el işi olan ve büyük emek isteyen tel kırma örgüsü yapar şekilde canlandırılmış. Odalarda ayrıca Bartın kadınlarının üretkenliğini yansıtan el sanatları ürünlerine de yer verilmiş.

 

Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi




Evin en özel odası ise kuşkusuz Kemal Samancıoğlu'na ait kişisel eşyaların ve eserlerinin bulunduğu oda. Odada Kemal Samancıoğlu'nun Belediye Başkanlığı görevinde olduğu yıllarda bizzat kaleme aldığı "Bartın Belediyesi ve Tarihçesi" ile "İktisat ve Ticaret Bakımından Bartın" adlı kitapları ilk göze çarpan eserler oldu. Ayrıca yine Samancıoğlu tarafından İlber Ortaylı Hocaya hitaben daktilo ile yazmış bir mektup da sergileniyor. Bunu yanında içerisinde Osmanlıca yazılı eserlerin de bulunduğu bir kitaplık, antika bir pikap ile telefon, resmi evraklar ile fotoğraflar, beylik tabancası, kahve takımları, eski bir radyo, İsmet İnönü fotoğrafı ve Atatürk büstünün yer aldığı odanın kapısının arkasındaki köşede adeta ışıklandırılmayı bekleyen Kemal Samancıoğlu'nun karizmatik bir portresi yer alıyor. Odadan çıktığınızda hemen sol tarafta yazı ve fotoğraflarla Kemal Samancıoğlu'nun hayat hikayesinin anlatıldığı büyük bir tablo yer alıyor.


Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi


Kemal Samancıoğlu'nun Hayatı 

1897 yılında Samancıoğlu sokak, Orta Mahallede dünyaya gelen Kemal Samancıoğlu’nun babası Avukat Hüseyin Hamdi Samancıoğlu, annesi Fatma Samancıoğlu'dur. 1907 yılında Bartın Hamidiye Mektebini bitirmiştir. 1910-1911 de Rüştiyeyi tamamlamıştır. 1913 yılında Ziraat okuluna girmiştir. 1915'ten 1917'ye kadar Çivril Çekirge Mücadele Zabiti, 1917'den 1919'a kadar Afyonkarahisar Çekirge Mücadele Müdürü olarak çalışmıştır. 1920'de öğretmen olmuş, Milli Mücadele döneminde Amasra Sahil Tarassut Müfrezesi kumandanlığı ile Bartın Hendek Ereğli İnzibat zabitliklerinde bulunmuş, Bartın İnzibat zabitliği görevini yaparken Merkez Numune Mektebi orta devre öğretmenliğini de sürdürmüştür. 1923 yılında öğretmenliği bırakıp 1927 yılına kadar Ziraat Fen Memurluğu yapmıştır. 1927'de memurluktan istifa edip, serbest ticaretle uğraşmaya başlamıştır. 1929 belediye seçimleri sonrasında belediye başkanı seçilmiştir. 1929-1973 yılları arasında ara ara 24 yıl belediye başkanlığı yapmış olan Kemal Samancıoğlu, Türkiye Zirai Donatım Kurumu Umum Müdürlüğü İdare ve Levazım Şefliği, Türkiye Zirai Donatım Kurumu Adana Müdürü, Türkiye Ekspres Bank müdürü, Anadolu Bankası Bartın Şubesi Müdürü görevlerinde de bulunmuştur.


Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi
Müzenin bahçesinde Kemal Samancıoğlu'nun makam aracı sergileniyor



Müzenin arka kapısından kilidi açtığınızda çok güzel ve bakımlı bir bahçeye çıkıyorsunuz. Bahçenin ortasında bir kuyu göze çarpıyor. Çeşit çeşit bitkilerle süslü bahçede yemyeşil ağaçların altında kuyunun her iki yanında dizilmiş taşların üzerinde kısa bir gezintiye çıkmak çok keyifli.


Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi


Bartın'ın kültür mirası eserlerini ve isimlerini daha çok kişiye tanıtmak ve müzeye olan ilgiyi artırmak amacıyla müze bahçesinde çeşitli kültür-sanat etkinliklerini yapılması iyi bir fikir olabilir. Zira Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi Bartın’ın kültürel mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılması adına büyük önem taşıyor. Bu yüzden müze bahçesi özellikle çocuklara ve gençlere yönelik etkinliklerin yapıldığı, oyunların sergilendiği, şiir ve müzik dinletileri ile söyleşilerin gerçekleştirildiği alternatif bir kültür alanına dönüştürülebilir mi soruları akla geliyor. Ayrıca müzeye katkısı olması adına bahçede müdüriyetin bulunduğu yapı ziyaretçilerin çay ve kahve molası verebilecekleri küçük bir kafetarya gibi düzenlenebilir ve üzerinde müze evinin figürlerinin yer aldığı hediyelik eşyaların ve magnetlerin satılabileceği butik bir mekana dönüştürülebilir.

Müzeye girişler ücretsiz. Pazartesi günleri hariç diğer günlerde 09.00-17.00 saatleri arasında Kemal Samancıoğlu Etnografya Müzesi yeni ziyaretçilerini bekliyor.

 


 




KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...