Museum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Museum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2024 Çarşamba

MERCEDES-BENZ MÜZESİ: BİR OTOMOBİLİN HİKAYESİ

Almanya'nın güneyindeki Stuttgart kentinde yer alan Mercedes-Benz Müzesi otomobil tutkunlarına harika bir deneyim yaşatıyor. Her yıl binlerce kişinin ziyaret ettiği müzede Mercedes-Benz'in kuruluşundan başlayıp günümüze kadar uzanan serüveninde oldukça etkileyici bir kronolojik yolculuğa çıkılıyor. Markanın birbirinden güzel klasik ve konsept otomobilleri ile ticari araçlarının sergilendiği müzede Mercedes-Benz'in otomotivde devrim yaratan tasarım çizgileri ile teknolojik yenilikleri gözler önüne seriliyor. Geçtiğimiz hafta sonu müzeyi ziyaret eden sevgili Aybars Dağ birbirinden güzel fotoğrafları sizler için paylaşıyor.




Stuttgart deyince akla ilk olarak Mercedes-Benz otomobil markası geliyor. Zira Stuttgart markanın aynı zamanda doğduğu ve ilk fabrikasının kurulduğu kent. Mercedes-Benz'in  “karada, suda, havada” mottosuyla motorlu araçlarını simgeleyen üç köşeli yıldızı Stuttgart'ın günümüzde de en önemli simgelerinden birini oluşturuyor.

                         



Markanın Ortaya Çıkış Hikayesi 

İspanyolca bir isim olan ve markanın tasarım çizgilerine ilham veren "Zarafet "anlamındaki Mercedes ismi kim derdi ki bir gün dünyanın en büyük ve global otomotiv markalarından birinin de adı olsun. Hikaye Avusturyalı iş insanı Emil Jellinek ile başlıyor. Otomobillere ve spora büyük ilgisi olan Jellinek ilk Daimler aracını 1897 yılında satın alıyor. Aristokrat ve finans çevrelerinde Daimler araçlarının pazarlamasını da yapmaya başlayan Jellinek aynı zamanda otomobiliyle yarışlara da katılıyor.

                                   



Jellinek, Daimler'in o dönemki baş mühendisi olan ve ismi ilerleyen yıllarda ayı bir marka haline gelen Wilhelm Maybach'dan hızlı aynı zamanda hafif ve güvenli bir otomobil tasarlamasını istiyor. Jellinek talepte bulunduğu bu otomobillerin satışına ilişkin bir anlaşma yapıyor ve 10 yaşındaki kızının ismi olan Mercedes'in marka adı olarak kullanılmasını istiyor. 1901 yılındaki yarışlarda Jellinek kızının adını taşıyan otomobille büyük başarı sağlıyor ve "Mercedes" adı geniş çevrelerce tanınıyor. 1902 yılının Eylül ayında da "Mercedes" bir otomobil markasının adı olarak tescilleniyor.

Emil Jellinek ve kızı Mercedes




Karl Benz 1883’te Almanya’nın Mannheim kentinde Benz & Cie şirketini, Gottlieb Daimler ise Cannstatt’ta 1890 yılında Daimler-Motoren-Gesellschaft (DMG) şirketini kurarak birbirlerinden habersiz bir şekilde motorlu araçların temellerini atıyorlar.  İlerleyen zamanlarda güçlerini birleştiren bu iki mucit, geniş kitleler tarafından tanınmak amacıyla soyadları olan “Benz” ve “Daimler”i, marka adı olarak kullanmaya başlıyorlar.






Mercedes-Benz Müzesi

Mercedes-Benz müzesi 2006 yılında ziyaretçilerine kapılarını açıyor. Bu müze aynı zamanda dünya otomotiv tarihine ışık tutan ilk ve en önemli müzelerin başında yer alıyor. Müzede sergilenen eserler kadar müzenin mimarisinde başlı başına etkileyici bir tasarım dili konuşturulmuş. 





Müze yaklaşık 3.500 m²'lik bir alana yayılıyor ve 17.000 m²’lik bir sergi alanı sunuyor. 210.000 m3 bir kapalı alana sahip olan yapı, otomotiv endüstrisinin 138 yıllık tarihini ilk günden itibaren sunan tek müze unvanını taşıyor. Müzenin tasarımı Hollandalı Mimar Ben van Berkel ve mimarlık firması UNStudio tarafından yapılmış.




DNA sarmalı şeklinde birbirlerine paralel iki ayrı parçadan oluşan müze binası ziyaretçilerine etkileyici bir görsel deneyim sunuyor. Zira önce bir asansör ile 34 metre yüksekliğe çıkıp binanın en üst katına varıyor ve müzeyi gezmeye buradan başlıyorsunuz. Sanki bir zaman tünelinde yolculuğa çıkmış gibi burada 1886 yılına uzanıyor ve bir otomobil efsanesinin doğuşuna şahitlik ediyorsunuz. 

                                       



Bu turun ardından aşağıya doğru inmeye başlıyor ve her katta birbirine paralel şekilde yer alan sergi salonlarına geçiş yapıyorsunuz. Bu paralel sergi alanlarından ilki yedi odası bulunan "Esfaneler" bölümü diğeri ise beş bağımsız odadan oluşan "Koleksiyon" bölümü... 

                                   



Efsaneler bölümünde markanın gelişimi hakkında bilgiler ve araçlar yer alıyor. Koleksiyon bölümünde ise Mercedes-Benz'in tarih boyunca çıkardığı tüm otomobil modelleri sergileniyor. Müzenin son kısmında ise otomobillerin teknolojinin gelişmesi ile paralel dönüşümünü konu edinen "Teknolojinin Büyüsü" adlı sergi yer alıyor. 



Mercedes-Benz Müzesi'nde markaya ait 80 adet binek, 40 adet ticari ve 40 adet de yarış aracı olmak üzere toplamda 160 adet araç ile 1.500'den fazla ürün sergileniyor. Müzeye giriş ücreti yetişkinler için 16 Euro. Öğrenciler içinse 8 Euro. Ayrıca müzeyi 16.30-18.00 saatleri arasında hızlandırılmış bir tur şeklinde ziyaret etmek isterseniz bilet fiyatları yarı yarıya indirimli sunuluyor. Mercedes-Benz'in resmi sitesi üzerinden biletleri online şekilde satın alma imkanınız da bulunuyor. 
 



Bunun yanında Stuttgart'a gidip müzeyi ziyaret etme fırsatı bulamayanlar da unutulmamış. Markanın resmi sitesi üzerinden ücretsiz şekilde sanal müze turu yapabiliyorsunuz. Ayrıca yine markanın resmi Youtube kanalı üzerinden "Night at the Mercedes-Benz Museum" adlı yaklaşık bir saat uzunluğundaki videodan müzeyi görüntüleme şansınız bulunuyor. 




















 

20 Temmuz 2024 Cumartesi

BİR GÜRCİSTAN RÜYASI II: BATUM

Gürcistan'a bağlı Acara Özerk Cumhuriyeti'nin Başkenti olan Batum doğal ve tarihi güzellikleri ile her yıl binlerce turisti ağırlıyor.  Stratejik bir liman ve ticaret merkezi olan bu zengin kent şimdilerde büyük yatırımlarla ve dikey mimari projeleri ile yükselirken 'Karadeniz'in Dubai'si olmaya aday görünüyor.

Adjara, Acara, Batum



Tiflis'ten ayrılmanın vakti geldi. Son günümüzde şehirde görmek istediğimiz önemli müzeleri ve diğer mekanları gezdik. Turistik gezi otobüsü ile son bir şehir turu attıktan sonra, ara sokaklara saptık. Güzel bir mekanda hafif atıştırmalıklar eşliğinde Gürcü şaraplarından tadarak keyifli bir akşam geçirdik. Saat hızla ilerledi ve bavullarımızı almak için kaldığımız otele geri döndük. Çünkü gece trenine iki biletimiz ve yeni bir yolumuz vardı. 
İstikamet: Batum.    

Saat 00.30'u gösterirken Batum'a gideceğimiz Gürcistan Demiryolları'na ait tren tam vaktinde harekete geçti. Yolculuğumuz yaklaşık 5 buçuk saat sürdü. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber vagonlar yemyeşil dağların arasından sıyrılıp Karadeniz'in masmavi kıyılarına uzandı. Makinist "hadi uyanın biz geldik" der gibi trenin düdüğünü art arda çalarken sağımızdaki pencerelerden Batum tüm güzelliği ile kendini gösterdi. Trenden iner inmez kalacağımız otele geçtik ve bavullarımızı bırakıp tüm yorgunluğumuzu ve uykusuzluğumuzu unutturan palmiyelerle süslü geniş caddeleri ve sanki Karadeniz kıyılarında değilmişiz gibi hissettiren tropikal havası ile Batum'u adım adım dolaşmaya başladık.  

Batum'da da Tiflis'teki gibi hayat biraz geç başlıyor. Sabahın erken saatlerinde açık bir yer bulmanız çok zor. Biz de bu yüzden ilk olarak Batum'un sahil şeridine doğru yürüdük. Batum Bulvarı olarak adlandırılan, içerisinde parkların ve mekanların bulunduğu ve şehrin batısına doğru uzayıp giden sahil şeridinde insanlar sabah sporlarını yapıyordu. Etraf evcil hayvanlarını dolaştıranlar, bulvarın içinde birbirinden güzel park ve meydanlarda sabahın tazeliğinin ve sakinliğinin keyfini çıkaranlarla doluydu. 







Alfabe Kulesi

Batum Bulvarı'nda karşımıza çıkan ilk sembolik yapı ise Alfabe Kulesi oldu. 130 metre yüksekliğindeki kule çift sarmal deseninde DNA tasarımını birleştiriyor. Kule Gürcü Alfabesinin 33 harfini üzerinde taşıyor. Alfabe Kulesi ayrıca bu ülkenin insanlarının benzersizliğini de simgeliyor. Yapının üst kısımlarına doğru bir asansörle çıkılıyor. En üst kısmında ise  360 derece dönme özelliğine sahip nefis manzaralı bir restoran bulunuyor.  










Ali ve Nino Heykeli

Bir sonraki durağımız kentin belki de en ünlü sembolü olan Ali ve Nino Heykeli oldu. Azerbaycanlı Ali ile Gürcü kızı Nino'nun arasında geçen hüzünlü bir aşk hikayesini simgeleyen heykel Batum'a gelen turistlerin ilk uğrak noktalarının başında geliyor. Fotoğraflarda ve videolarda bu heykelin çok daha heybetli ve yüksek göründüğünü söyleyelim. 2010 yılında inşa edilmiş bu heykel sadece 8 metre yüksekliğinde. Ali ve Nino'nun beyaz perdeye de aktarılan efsanevi aşk hikayesini simgeleyen heykel aynı zamanda doğu ve batının sınırlarını ortadan kaldıran önemli bir sanat eseri olarak kabul ediliyor. 

Ali ve Nino Heykeli





Ali ve Nino'yu simgeleyen ve kavuşamadıkları için kolları olmayan heykeller belirli saat aralıklarında birbirlerine doğru yaklaşmaya başlıyor. Bir süre sonra hiç değmeden birbirlerinin içinden geçerek tekrar ayrılıyorlar. Bu ana şahit olmak isteyenler heykelin etrafında büyük bir kalabalık oluşturuyor. Bir aşkın sonsuzluğunu simgeleyen bu sanat eserini izlemek gerçekten de insanı duygulandırıyor.






Batum Bulvarı ve Sahil Şeridi

Batum, Gürcistan’ın yazlık merkezi. Buranın tadını en güzel ilkbahar ve yaz aylarında çıkarabilirsiniz. Eğer yaz mevsiminde bu şehre geldiyseniz denize girmek için upuzun sahili sizi bekliyor. Plajda ve Batum Bulvarı boyunca keyifle vakit geçirebileceğiniz kafeler ve restoranlar mevcut. Hava ve denizin durumu müsaitse dilerseniz kendiniz bir tekne kiralayabilir ya da büyük gezi tekneleriyle keyifli bir deniz turuna çıkabilirsiniz. Ayrıca su sporlarını da yapabileceğiniz sayısız imkan sunuyor size bu şehir. Yine sahil şeridindeki belirli noktalardan bisiklet ya da scooter kiralayabilir, etrafı yemyeşil bitki örtüsüyle kaplı olan ve denize açılan bisiklet yollarında pedal çevirerek gezintiye çıkabilirsiniz. Dört bir tarafı yeşillikler içindeki ahşap mimarisiyle Batum Yazlık Tiyatrosu da görülmeye değer. Eğer vaktiniz olursa yaz ayları boyunca bu tiyatroda sergilenen birbirinden güzel oyunları izleme fırsatı bulabilirsiniz. Komşumuz Gürcistan'da kültür-sanat faaliyetlerine büyük önem veriliyor. 




Batum Bulvarı içerisinde yer alan bambu ormanı ve botanik parkları insanı masalsı bir atmosfere sürüklüyor. Binbir çeşit bitkinin bulunduğu alan içerisinde birbirinden güzel heykelleri de görme fırsatı bulabilirsiniz. Batum için heykeller şehri demek yanlış olmaz. Heykellerin hikayelerine üzerlerindeki QR kodları okutup kolayca ulaşabiliyorsunuz. Bazı sanat eserlerinin ve kültürel mekanların bilgilendirme levhalarında Türkçe açıklamaların da yer aldığını hatırlatalım. Batum Bulvarı'ndaki Anıt Alanı'na geldiğinizde harika fotoğraflar çekebileceğiniz Yunan ve Roma dönemini yansıtan sütunları, büstleri ve yine birbirinden güzel heykelleri göreceksiniz. Buralarda dolaşırken Fransız tarzının esintilerini taşıyan bulvarın ve yemyeşil parkların oluşumunda çok büyük katkısı bulunan Michael D'Alfons heykelinin yanındaki boş sandalyeye oturup onunla hatıra fotoğrafı çektirmeyi de unutmayın.




Batum sahili boyunca hediyelik eşya satın alabileceğiniz çok sayıda mekan bulunuyor. Satıcıların çoğu Türkçe biliyor. Bir şeyler almaya karar verdiğinizde indirim için pazarlık yapmayı unutmayın. Yine bu alanda bulunan 55 metre yüksekliğindeki panoramik dönme dolaba da mutlaka binin ve bu çocukluk eğlencesini kaçırmayın. Oldukça yavaş hareket eden bu dönme dolap turunu yaklaşık 10 dakika gibi bir sürede tamamlıyor. Dönme dolabın en yüksek noktasına geldiğinizde adrenalini yüksek bir an yaşıyorsunuz. Aşağıda kıpır kıpır görünen Miracle Park alanı ile rengarenk uzayıp giden Batum sahilinin ve masmavi Karadeniz'in nefes kesici güzellikteki manzarasının keyfini doyasıya yaşıyorsunuz. 



Avrupa Meydanı


Avrupa Meydanı 

Avrupa Medyanı Batum'un en merkezi noktası, bir nevi buraya şehrin kalbi de diyebiliriz. Oldukça büyük bir alanı kaplayan bu meydan turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor. Meydanın etrafını saran binalar Avrupa şehir mimarisinin özelliklerini taşıyor. Bu meydanın her bir köşesinden ayrı ayrı fotoğraf çektiğinizde sanki bambaşka zamanlarda ve şehirlerde yolculuk etmiş gibi oluyorsunuz. Turistlerin yoğun ilgi gösterdiği meydanda elinde altın koyun postu tutan büyük bir Medea Heykeli yer alıyor. Meydanın bir diğer ucunda Prag'takinin bir benzeri olan Astronomik Saat sizi bekliyor. Meydanda bulunan ve gece renklendirilen havuzun fıskiyelerinin oyunlarıyla ıslanmamayı başarıp fotoğraf çektirmek ise çok eğlenceli. Avrupa Meydanı ve yakın çevresinde kentin en iyi restoran ve kafelerinin de yer aldığını belirtelim. Buradaki mekanlarda dünya mutfağının birbirinden lezzetli yemeklerini tadabileceğiniz gibi geleneksel Gürcü yemeklerinin ve şaraplarının da tadına bakabilirsiniz. 



Bu meydana çıkan caddelerde dikkatimizi çeken en güzel şey ise kaldırım kenarlarındaki saksıların üzerine monte edilmiş şekilde bulunduğunuz caddenin eski halinin görünümünü yansıtan fotoğrafları ve o cadde ile ilgili bilgi metinlerini içeren levhaların yapılmış olmasıydı. Kent hafızasını diri tutmak için yapılan bu uygulamanın git gide birbirinin kopyasına dönüştürülen kentlerimizin önemli tarihi cadde ve sokakları için de uygulanması iyi bir fikir olabilir.   





Poseidon Heykeli

Poseidon Heykeli ve Neptün Çeşmesi Batum Tiyatro Meydanı'ndan yer alıyor. Bu anıtsal eserler kenti ziyaret edenler tarafından büyük ilgi görüyor. Heykelin hemen arkasında Batum Ulusal Tiyatrosu'nun ihtişamlı binası yükseliyor. Tiyatro binası ile çeşme üzerinde yükselen Poseidon Heykeli birbirlerinden farklı dönemlere ait olsalar da estetik uyum açısından harika örnekler olarak fotoğraf karelerinizi süslüyor. Kentte Antik Yunan ve Batı esinlenmesi eserler göze çarpıyor. Gürcistan, Batum'daki yakın döneme ait mimari eserlerine de bakıldığında yüzünü büyük ölçüde Batı'ya dönmüş bir ülke görüntüsü veriyor. Ancak Poseidon Heykeli'nin bulunduğu meydanın çevresindeki Sovyet döneminden kalma binaların balkonlarından ülkenin geçmişi size adeta el sallıyor.       


Pizza Squara Batum


Piazza Meydanı

Batum'a gelen turistlerin en çok merak ettiği ve ziyaret ettiği eğlenceli mekanların başında Piazza Meydanı geliyor. Burada sanki İtalya'dan esen bir rüzgara kapılmış gibi hissediyorsunuz. Çünkü bu meydanın ismi de mimarisi de İtalya'dan esinlenilmiş. Birbirinden güzel kafe ve restoranların yer aldığı meydanda kısa bir mola verip kahvenizi ya da şarabınızı yudumlarken, denizden gelen hafif bir esintinin caz tınıları ile birbirine karıştığı harika bir akşamüstü geçirebilirsiniz. Etrafınızdaki hareketlilik size popüler bir mekanda olduğunuzu her defasında hissettiriyor. Piazza Meydanı'ndaki saat kulesi ise şık bir otel olarak hizmet veriyor ve şehrin her yanından görülebilen Batum'un en önemli simgelerinden biri olma özelliğini taşıyor. 


Acara Sanat Müzesi


Acara Sanat Müzesi

Batum'da ziyaret edebileceğiniz çok sayıda müze mevcut. Zamanımız kısıtlı olduğundan dolayı sadece Acara Sanat Müzesi'ni ziyaret etme fırsatı bulabildik. Müzeyi gezebilmek için ya girişten ya da online olarak bilet satın alabiliyorsunuz. Sizi ilk olarak ahşap trabzanlı büyük bir merdiven karşılıyor. Müzenin üst katına doğru çıkarken dikey sütunlar size aynı zamanda tarihi bir mimari yapının içinde olduğunuzu fısıldıyor. İçeride çağdaş Gürcü sanatının birbirinden etkileyici ve önemli eserleri sergileniyor. Üst kata çıktığınızda sizi harika bir sanat eseri olan İtalyan heykeltıraş Emilio Santarelli'nin "Peri ve küçük Faun" adlı heykel kompozisyonu  karşılıyor. Müze sürekli ve geçici sergilere ev sahipliği yapıyor.


Arga Cable Car
#ArgoCableCar


Argo Teleferik

Batum'a gelip de Argo Teleferik'e binip Anuria Dağı'nın zirvesine çıkmadan olmazdı. Miracle Park'taki kalkış istasyonundan Anuria Dağı'ndaki varış istasyonuna kadar yaklaşık 2.5 km boyunca havada asılı kalıyorsunuz. Teleferikte 252 metre yükseklikte yaklaşık 15 dakika boyunca çok düşük bir hızda seyahat ediyorsunuz. Bir anda şehir merkezi kuş bakışı olarak ayaklarınızın altına seriliyor. Yükseklik korkusu olanlar için bu teleferiğe binmek doğrusu büyük cesaret ister. Caddelerin ve binaların üzerinden geçerken nefis bir şehir manzarasına tanıklık ediyorsunuz. Ancak teleferik rüzgardan sallandıkça yüksek bir dairenin balkonuna ya da tepedeki bir evin bahçesine düşecekmişsiniz gibi bir korkuya kapılıyorsunuz. 





Bir tarafınızda Batum Limanı ve alabildiğine Karadeniz'in gökyüzüyle karışan maviliği; diğer tarafınızda da şehirden uzak yemyeşil dağlarda sıra sıra dizilmiş evler sanki size gülümsüyor. Teleferik şehir merkezinden bir süre sonra tamamen uzaklaşıyor ve şehir tepelerin ardında kayboluyor. Küçük bir ormanın üstünden geçtikten sonra yolculuk nihayet sona eriyor ve Sputnik Tepesi'ni adımlamaya başlıyoruz. 




İlk olarak iniş istasyonunun bulunduğu binada hediyelik eşyaların satıldığı bir alana çıktık. Ardından birbirinden güzel kafe ve restoranların yer aldığı bölüme geçtik. Burada kısa bir mola verdikten sonra seyir terasına çıkıp harika bir Batum manzarasına karşı fotoğraf çekip anı ölümsüzleştirdik. Daha sonra istasyonun bulunduğu binanın alt katına inen merdivenlerden grafiti ile süslenmiş duvarlarda pozlarımızı verdik. Şehrin en doğusundan en batısına kadar uzanan mükemmel manzaranın tadını çıkarmak için bir süre seyre daldık. Ardından şehir merkezine geri dönmek için yeniden teleferik istasyonunun yolunu tuttuk. Bu maceradan çok büyük keyif aldığımızı söylemeliyim.   



Nuri Gölü

Batum hikayesi olan mekanları içerisinde barından bir şehir. Nurigele ya da Nuri Gölü de bunlardan biri. Batum Bulvarı'nın devamında Karadeniz sahiline paralel olarak uzanan bu yapay gölün kenarı şehrin en hareketli açık alanlarından biri. Burada yürüyüş yapabilir, temiz havayı içinize çekip bir süre dinlenebilir, balık tutabilir ya da göl kenarında bulunan eğlence mekanlarında vakit geçirebilirsiniz. 




Nuri Gölü'nün hikayesine gelince: Efsaneye göre Nuri isimli küçük bir bebek bu gölde boğulmuş ve annesi sürekli bu göle gelip ‘Nuri seni bekliyorum’ manasında ‘Nuri Geli’ dermiş.


Mc Donald's


Dünyanın En İlginç Mc Donalds Binası ve Ters Ev

Batum'da uzay mekiği şeklindeki Mc Donalds binası mimari özellikleri nedeniyle hayatımda gördüğüm en ilginç yapılardan biri. Mimar Giorgi Kmaladze akaryakıt istasyonunu ve restoranı bir arada tasarlamış. Bu ilginç mimari yapı 2013 yılında geometrik bina ödülüne layık görülmüş. Akaryakıt istasyonunun üstünü kapatan ve öne doğru uzayan üçgen kısım restorana ait peyzaj alanı olarak değerlendirilmiş. Batum'daki bir diğer ilginç yapı ise Mc Donals binasına çok yakın bir mesafede bulunan Ters Ev. Restoran olarak hizmet veren bu ilginç yapı fotoğraf meraklılarının önemli uğrak noktalarından biri.




Karadeniz'de bir Dubai

Batum'da Sovyet döneminden kalan eski yüksek binalar Karadeniz'e karşı zaman yorgunu halleriyle bakım ve yenilenmeyi bekliyor. Bu binaların balkonlarındaki tahribata karşı aynı renkte plastik kaplama kullanılarak önlem alınmaya çalışılmış. Eski kent bölgesinde geleneksel mimari yapılar yoğunluğu oluşturuyor. Kentin batısına doğru gittiğinizde ise gökyüzüne uzanan binalar ve yeni açılan geniş bulvarlarla karşılaşıyorsunuz. Gelir seviyesindeki eşitsizlik kent mimarisine de aynı oranda yansımış. Ayakta zor duran ve çamaşırların hiç eksilmediği renkli balkonların bulunduğu binaların hemen yanında dikey mimari örnekleri olan yeni gökdelenler yükseliyor. Sovyet mimarisi örneği panel binalar eski caddeler boyunca uzanıyor. Kentin batı yakasında ise otelleri, alıveriş merkezlerini, ofisleri, casino'ları ve diğer eğlence mekanlarını bünyesinde barından adeta yepyeni bir şehir yükseliyor. Geniş caddeler ve bulvarlarda gezinenlerin profillerine bakınca şehrin geri kalanından çok daha zengin bir muhitte dolaştığınızı anlıyorsunuz. Yapımı sürdürülen yüksek katlı onlarca konut da Karadeniz'de yeni bir Dubai örneğinin hızla yükseldiğinin en net göstergesi. 




Ve İlginç Şeyler  

Batum'da caddelerde dolaşan tamponsuz otomobiller çok dikkatimizi çekti. Biraz sorup araştırınca nedeninin trafik kazalarından kaynaklanmadığını öğrendik. Gürcistan ikinci el otomobil cenneti. Avrupa'dan çok sayıda kullanılmış otomobil sıfır gümrükle ithal ediliyor. Çoğu lüks olan bu araçlar burada ucuz fiyatlara satılıyor.  Türkiye'de araç parçaları çok pahalı olduğundan ikinci el alınan bu araçların parçaları Türkiye'deki alıcılara satılıyor. Tamponunu-farını satan komşu satın aldığı aracını böylelikle bedavaya getirmiş oluyor. :) Ayrıca parça hırsızlığının da buralarda çok yaygın olduğu söyleniyor. 




Gürcistan doğa turizmi ile de ön plana çıkan bir ülke. Bu ülkedeki bir sonraki turumuzda Kafkasya'nın doğal ve tarihi zenginlikleriyle dolu yeni bir 'Gürcistan Rüyası'nda uyanmak en büyük isteklerimiz arasıında...

Teşekkürler Dünya!


  

























KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...