Stuttgart etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Stuttgart etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Aralık 2024 Cumartesi

STUTTGART AND ITS VINEYARDS: A JOURNEY THROUGH HISTORY

When we think of Germany, beer is often the first thing that comes to mind. However, Stuttgart and its surrounding areas tell a different story. The tradition of growing vineyards in this region started with the Romans many years ago. Today, Stuttgart has over 17.5 hectares of vineyards, and most of them are easy to visit using public transport.

Aybars Dağ



Starting in Untertürkheim

Our journey began in the Untertürkheim area of Stuttgart. This was part of the Smart City Solutions program, and the goal was to explore the area and learn more about the city. With our professor’s guidance, we started a hiking walk through the streets of Untertürkheim, passing between beautiful houses. 



It was interesting to see how old and new styles are mixed together. For example, one part of the road was made of old stones, while the other part was asphalt. Our professor explained that this was done on purpose to show the connection between the past and the present.



What We Saw on the Way

While walking, we found an old resting place made of stones. It had symbols on it, one of which represented the Untertürkheim area. In the past, travelers used this place to rest and put their belongings on the stones. Today, it is still protected as a piece of history.



We also saw many vineyards along the path. Each one grew different types of grapes. I don’t know how many kinds there were, but I had the chance to taste a few. They were very delicious!



Grapkapelle: Where Love and History Meet

Our walk ended at Grapkapelle, a chapel built by the king of Baden-Württemberg. This chapel is a symbol of love and history. It was built in memory of a Russian princess, Katherina, who came to Germany because of the strong relations between the two countries at the time. After her early death, the king built this beautiful chapel to honor her. Today, it is known as “Lover’s Hill” and is visited by many people. The chapel is very impressive, and it holds the graves of the two lovers.






A View Over Stuttgart

From the hill, we had a great view of Stuttgart. We could see some Mercedes-Benz buildings from there. Stuttgart is where Mercedes-Benz started, and the company still has its main office in the city.


This trip showed us both the history and culture of Stuttgart, as well as its connection to vineyards. If you visit Stuttgart one day, I recommend taking a walk around Untertürkheim to explore this special area.




STUTTGART VE ÜZÜM BAĞLARI: TARİHTE BİR YOLCULUK

Almanya denildiğinde akla genelde bira gelir. Ancak Stuttgart ve çevresinde durum biraz farklı. Yüzyıllar öncesine uzanan bu bölgedeki gelenek, Romalıların üzüm bağları yetiştirmesiyle başlamış. Stuttgart, üzüm bağları açısından oldukça zengin bir geçmişe sahip ve günümüzde 17.5 hektardan fazla üzüm bağıyla bu gelenek devam ediyor. İlginç bir şekilde bu bağların çoğuna toplu taşıma kullanarak ulaşmak oldukça kolay.

Aybars Dağ



Untertürkheim’dan Başlayan Yolculuk

Gezimiz, Stuttgart’ın Untertürkheim bölgesinde başladı. Bu, Smart City Solutions programımın bir parçası olarak yapılan bir keşif gezisiydi. Gezinin amacı, hem bölgeyi daha yakından tanımak hem de şehri öğrenmekti. Hocamızın rehberliğinde Untertürkheim’ın dar ve etkileyici sokaklarında yürüyüşümüze başladık.


Evlerin arasından geçerken, eski ve yeninin bir arada nasıl sunulduğunu görmek oldukça ilgi çekiciydi. Örneğin, bir sokağın bir kısmı taş döşemelerle kaplıyken, diğer kısmı asfalttı. Hocamız, bu durumun bölgedeki geçmiş ve geleceği bir arada göstermek için yapıldığını anlattı.



Yol Üzerindeki Sürprizler

Yürüyüş sırasında, eski zamanlardan kalma bir dinlenme alanına rastladık. Bu alan, taşlardan yapılmış olup üzerindeki amblemler Untertürkheim bölgesini temsil ediyordu. Eski zamanlarda burada geçen yolcular, eşyalarını taşın üzerine koyarak dinlenirlermiş. Günümüzde de bu tarihi alan korunmaya devam ediyor.



Üzüm bağları ise yürüyüşün bir diğer büyüleyici detayıydı. Yol boyunca birçok farklı türde üzüm bağıyla karşılaştık. Ne yazık ki çeşitlerin tam sayısını öğrenemedim, ancak birkaç üzümün tadına bakma fırsatı buldum ve gerçekten leziz olduklarını söyleyebilirim.



Grapkapelle: Aşk ve Tarihin Buluştuğu Nokta

Yürüyüşümüzün sonunda Grapkapelle’ye ulaştık. Baden-Württemberg eyaletinin kralı tarafından yaptırılmış olan bu şapel, aşk ve tarihin simgesi olarak dikkat çekiyor. Şapel, Almanya ile Rusya arasındaki iyi ilişkilerin bir sonucu olarak bölgeye gelen Rus prenses Katherina’nın anısına inşa edilmiş. Prensesin erken yaşta ölümü üzerine kral, onun anısını yaşatmak için bu gösterişli şapeli inşa ettirmiş. Günümüzde bu bölge “Aşk Tepesi” olarak biliniyor ve ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Şapelin tasarımı oldukça etkileyici ve içinde iki aşığın mezarı bulunuyor.







Stuttgart’a Yükseklerden Bakış

Şapelden şehrin belirli kesimlerini görme fırsatımız oldu. Bu yükseklikten Mercedes-Benz’in birçok tesisini görmek mümkün. Stuttgart, Mercedes-Benz’in doğduğu şehir olarak biliniyor ve firma hâlâ bu şehirdeki ana merkezinden çalışmalarını yürütüyor.



Bu gezi, sadece Stuttgart’ın tarihi ve kültürel zenginliklerini değil, aynı zamanda üzüm bağlarıyla olan bağını da görme fırsatı sundu. Eğer bir gün Stuttgart’a yolunuz düşerse, Untertürkheim çevresinde bir yürüyüş yaparak bu eşsiz bölgeyi keşfetmenizi şiddetle tavsiye ederim.

 



Kaynak: https://movingtostuttgart.com/vineyards-wineries/



25 Eylül 2024 Çarşamba

MERCEDES-BENZ MÜZESİ: BİR OTOMOBİLİN HİKAYESİ

Almanya'nın güneyindeki Stuttgart kentinde yer alan Mercedes-Benz Müzesi otomobil tutkunlarına harika bir deneyim yaşatıyor. Her yıl binlerce kişinin ziyaret ettiği müzede Mercedes-Benz'in kuruluşundan başlayıp günümüze kadar uzanan serüveninde oldukça etkileyici bir kronolojik yolculuğa çıkılıyor. Markanın birbirinden güzel klasik ve konsept otomobilleri ile ticari araçlarının sergilendiği müzede Mercedes-Benz'in otomotivde devrim yaratan tasarım çizgileri ile teknolojik yenilikleri gözler önüne seriliyor. Geçtiğimiz hafta sonu müzeyi ziyaret eden sevgili Aybars Dağ birbirinden güzel fotoğrafları sizler için paylaşıyor.




Stuttgart deyince akla ilk olarak Mercedes-Benz otomobil markası geliyor. Zira Stuttgart markanın aynı zamanda doğduğu ve ilk fabrikasının kurulduğu kent. Mercedes-Benz'in  “karada, suda, havada” mottosuyla motorlu araçlarını simgeleyen üç köşeli yıldızı Stuttgart'ın günümüzde de en önemli simgelerinden birini oluşturuyor.

                         



Markanın Ortaya Çıkış Hikayesi 

İspanyolca bir isim olan ve markanın tasarım çizgilerine ilham veren "Zarafet "anlamındaki Mercedes ismi kim derdi ki bir gün dünyanın en büyük ve global otomotiv markalarından birinin de adı olsun. Hikaye Avusturyalı iş insanı Emil Jellinek ile başlıyor. Otomobillere ve spora büyük ilgisi olan Jellinek ilk Daimler aracını 1897 yılında satın alıyor. Aristokrat ve finans çevrelerinde Daimler araçlarının pazarlamasını da yapmaya başlayan Jellinek aynı zamanda otomobiliyle yarışlara da katılıyor.

                                   



Jellinek, Daimler'in o dönemki baş mühendisi olan ve ismi ilerleyen yıllarda ayı bir marka haline gelen Wilhelm Maybach'dan hızlı aynı zamanda hafif ve güvenli bir otomobil tasarlamasını istiyor. Jellinek talepte bulunduğu bu otomobillerin satışına ilişkin bir anlaşma yapıyor ve 10 yaşındaki kızının ismi olan Mercedes'in marka adı olarak kullanılmasını istiyor. 1901 yılındaki yarışlarda Jellinek kızının adını taşıyan otomobille büyük başarı sağlıyor ve "Mercedes" adı geniş çevrelerce tanınıyor. 1902 yılının Eylül ayında da "Mercedes" bir otomobil markasının adı olarak tescilleniyor.

Emil Jellinek ve kızı Mercedes




Karl Benz 1883’te Almanya’nın Mannheim kentinde Benz & Cie şirketini, Gottlieb Daimler ise Cannstatt’ta 1890 yılında Daimler-Motoren-Gesellschaft (DMG) şirketini kurarak birbirlerinden habersiz bir şekilde motorlu araçların temellerini atıyorlar.  İlerleyen zamanlarda güçlerini birleştiren bu iki mucit, geniş kitleler tarafından tanınmak amacıyla soyadları olan “Benz” ve “Daimler”i, marka adı olarak kullanmaya başlıyorlar.






Mercedes-Benz Müzesi

Mercedes-Benz müzesi 2006 yılında ziyaretçilerine kapılarını açıyor. Bu müze aynı zamanda dünya otomotiv tarihine ışık tutan ilk ve en önemli müzelerin başında yer alıyor. Müzede sergilenen eserler kadar müzenin mimarisinde başlı başına etkileyici bir tasarım dili konuşturulmuş. 





Müze yaklaşık 3.500 m²'lik bir alana yayılıyor ve 17.000 m²’lik bir sergi alanı sunuyor. 210.000 m3 bir kapalı alana sahip olan yapı, otomotiv endüstrisinin 138 yıllık tarihini ilk günden itibaren sunan tek müze unvanını taşıyor. Müzenin tasarımı Hollandalı Mimar Ben van Berkel ve mimarlık firması UNStudio tarafından yapılmış.




DNA sarmalı şeklinde birbirlerine paralel iki ayrı parçadan oluşan müze binası ziyaretçilerine etkileyici bir görsel deneyim sunuyor. Zira önce bir asansör ile 34 metre yüksekliğe çıkıp binanın en üst katına varıyor ve müzeyi gezmeye buradan başlıyorsunuz. Sanki bir zaman tünelinde yolculuğa çıkmış gibi burada 1886 yılına uzanıyor ve bir otomobil efsanesinin doğuşuna şahitlik ediyorsunuz. 

                                       



Bu turun ardından aşağıya doğru inmeye başlıyor ve her katta birbirine paralel şekilde yer alan sergi salonlarına geçiş yapıyorsunuz. Bu paralel sergi alanlarından ilki yedi odası bulunan "Esfaneler" bölümü diğeri ise beş bağımsız odadan oluşan "Koleksiyon" bölümü... 

                                   



Efsaneler bölümünde markanın gelişimi hakkında bilgiler ve araçlar yer alıyor. Koleksiyon bölümünde ise Mercedes-Benz'in tarih boyunca çıkardığı tüm otomobil modelleri sergileniyor. Müzenin son kısmında ise otomobillerin teknolojinin gelişmesi ile paralel dönüşümünü konu edinen "Teknolojinin Büyüsü" adlı sergi yer alıyor. 



Mercedes-Benz Müzesi'nde markaya ait 80 adet binek, 40 adet ticari ve 40 adet de yarış aracı olmak üzere toplamda 160 adet araç ile 1.500'den fazla ürün sergileniyor. Müzeye giriş ücreti yetişkinler için 16 Euro. Öğrenciler içinse 8 Euro. Ayrıca müzeyi 16.30-18.00 saatleri arasında hızlandırılmış bir tur şeklinde ziyaret etmek isterseniz bilet fiyatları yarı yarıya indirimli sunuluyor. Mercedes-Benz'in resmi sitesi üzerinden biletleri online şekilde satın alma imkanınız da bulunuyor. 
 



Bunun yanında Stuttgart'a gidip müzeyi ziyaret etme fırsatı bulamayanlar da unutulmamış. Markanın resmi sitesi üzerinden ücretsiz şekilde sanal müze turu yapabiliyorsunuz. Ayrıca yine markanın resmi Youtube kanalı üzerinden "Night at the Mercedes-Benz Museum" adlı yaklaşık bir saat uzunluğundaki videodan müzeyi görüntüleme şansınız bulunuyor. 




















 

21 Eylül 2024 Cumartesi

STUTTGART'TA İLK GÜNLER

Bembeyaz bulutların arasından uçakla inişe geçtiğimizde yeryüzü beni yeşillikle karşıladı. Tek gördüğüm yemyeşil yerleşim yerleriydi. Sağlıklı bir inişin ardından yeni hayatımın sevinciyle dışarı attım kendimi uçaktan. "Merhaba Stuttgart!"

Aybars Dağ




Pasaport kontrolü fazla kalabalıktı ve kalabalığın büyük çoğunluğunu biz Türkler oluşturuyorduk. Uzun bir bekleyişin ardından sorunsuz bir şekilde giriş yaptım Stuttgart’a. İlk durak şehir merkezine erişmekti. Havaalanının biraz ilerisinde metro hattı mevcuttu. U yazısını takip ettim ve kolayca metroyu buldum. Nasıl bilet alacağımı anlayamamıştım. Yanımdaki Alman hanıma danıştım. Nazikçe yardım etti ve hızlıca metroya attım kendimi. Metro dediğime bakmayın tam bir tramvay. 45 dakikalık bir yolculuk bekliyordu beni ama ne yolculuk. Şehir merkezine gelene kadar gördüğüm manzaralar inanılmazdı. Yemyeşil bir şehirmiş Stuttgart, hiç bu kadarını beklemiyordum. Şehir merkezine gidene kadar yeşilin ve müstakil evlerin tadını çıkarttım. Şansıma hava oldukça güneşli. Yaz günlerini aratmıyor.



Şehir merkezine varınca otele attım kendimi. Hiç beklemeden valizlerimi bırakıp dışarıya çıktım. İlk durak burada yeni saray da denilen Neues Schloss ve onun büyüleyici bahçesi. Fotoğrafta kendini yeterince gösteremiyor. Çok güzel bir dolunay, yemyeşil bir bahçe ve tarihi bir saray. Görüntü inanılmaz. Ardından şehri keşfetmeye devam ettim. Tren istasyonu yaklaşık 10 yıldır tadilattaymış. Uzamasının başlıca sebepleri bütçe ve yerel halkın karşı çıkması diyorlar. Bu görünüşe göre bir 10 yıl daha devam edecek gibi...


Ertesi gün şehri biraz daha keşfetmek istedim. İsmini dahi bilmediğim sokaklarda gezdim. Bazı sokaklar oldukça modern, bazı sokaklar oldukça tarihi. Değişik bir dokusu varmış Stuttgart’ın. Oldukça hoşuma gitti, çeşitlilik her zaman iyidir. Güneşli de yakalamışken burayı tadını çıkartmaya devam etmek istedim. Tekrar yeni sarayın bahçesine gittim. İnsanlar oturmuş keyif yapıyorlardı. Bir bank buldum kendime ve oturdum. Yalnızca etrafı seyrettim ve anın tadını çıkarttım. Uzaklardan bisikletli tombul bir Alman amca geldi. Eliyle işaret etti "yanına oturabilir miyim" dedi. Bende elimle işaret ederek oturabilirsin dedim. Gülümsedi ve oturdu. Hiç konuşmadık, sadece birbirimize gülümseyip durduk ve anın tadını çıkarttık. Ben kalkarken ona “Have a nice day” dediğimde o bana kendi dilinde yalnızca “Tschüss” diyerek gülümsedi. Şehri keşfetmek için uyanmıştım ama yalnızca anın tadını çıkartmakla yetindim. Oldukça mutlu etti bu beni.

Hochschule Für Technik Stuttgart


Bir sonraki gün master programının başlangıcıydı. Oldukça sıcak ve sevecen karşıladılar bizi. Herkesin keyfi yerindeydi. Kısa bilgilendirmeler, kampüs turu ve ufak eğlencelerin ardından pizza partisi başladı. Oldukça keyifli bir zamandan sonra uzun bir gün geçirdim. Yorucu ama oldukça keyifliydi. 



Günün sonuna doğru Stuttgart’ta ki tren istasyonunun ve kapsadığı birçok bölgenin akıllı tasarımını sundular bize. Bizzat projeyi üstlenen firma ve sanatçılar yaptı sunumu. Oldukça etkileyici konulardan bahsettiler. Bu tasarımları dinledikten sonra belki ne alaka diyeceksiniz ama insana ne kadar değer verdiklerini anladım.


Şimdilik 3 güne bunları sığdırdım. Umarım ileri de daha güzel, sağlıklı ve keyifli günler geçiririm. 

Sevgiler…




KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...