Almanya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Almanya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Nisan 2025 Cuma

ORTA ÇAĞ RUHUNU YAŞATAN ŞEHİR: ESSLİNGEN

Esslingen am Neckar, Stuttgart’a sadece 15 dakika uzaklıkta bulunan küçük ama büyüleyici bir şehir. Buraya adım attığınız anda kendinizi modern Almanya’nın dışında, adeta bir masal kitabının içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Renkli evleri, tarihi sokakları ve korunan mimarisiyle Esslingen.

Aybars Dağ



Schelztorturm – Tarihin Sessiz Bekçisi

Şehrin en dikkat çekici yapılarından biri olan Schelztorturm, 13. yüzyılda inşa edilmiş. Zamanında bir şehir kapısı olarak kullanılmış ve Esslingen’in dış dünyayla olan bağlantısını sağlıyormuş. Aynı zamanda düşmanlara karşı gözlem ve savunma amacıyla da işlev görüyormuş. Bugün hâlâ ayakta oluşu, o dönemlerin mühendislik ve işçilik becerisine hayran kalmamak elde değil.

 



Korunmuş Mimari ve Zamanda Yolculuk

Esslingen’in en etkileyici yönlerinden biri, tarihi dokusunun büyük ölçüde korunmuş olması. Şehrin merkezinde dolaşırken yüzyıllar öncesine ait yapılarla iç içe yürüyorsunuz. Özellikle metrelerce yükselen kiliseler karşısında insanın aklına şu soru düşüyor:
 "Bu kadar eski zamanlarda bu yapılar nasıl inşa edildi?"

Günümüzde şehir estetiğine bu kadar önem verilmemesi biraz üzücü. Oysa burada, geçmişin inceliği her detayda hissediliyor.

 


Esslingen Kalesi ve Muhteşem Manzara

Esslingen Kalesi’ne ulaşmak biraz zahmetli ama kesinlikle buna değer. Ahşap iskeletle kaplanmış merdivenlerden çıkıyorsunuz. Tırmanış yorucu olsa da, ulaştığınızda karşılaştığınız şehir manzarası yorgunluğunuzu unutturuyor. Kalenin arka kısmında yer alan bahçe ise tam anlamıyla huzur dolu bir nokta. Manzara eşliğinde zaman geçirmek insana çok iyi geliyor.

 


Üzüm Bağları ve Şarap Kültürü

Kale manzarasına eşlik eden bir diğer güzellik ise üzüm bağları. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, Baden-Württemberg eyaleti bağcılığıyla meşhur. Esslingen’de bu kültürün bir yansıması olarak, tepelerde üzüm bağları görmek oldukça doğal. Bu da şehrin sadece tarihiyle değil, doğasıyla da büyüleyici olduğunu kanıtlıyor.

 



Küçük Mola: Sıcak Çikolata ve Tatlılar

Esslingen’de yoğun geçen gezimizin sonunda bir kafede oturma fırsatı bulduk. Biz tercihimizi sıcak çikolatadan yana kullandık ve yanına bir de tatlı söyledik. Özellikle elmalı tart gerçekten efsaneydi.

 



Küçük Ama Etkileyici

Esslingen çok büyük bir şehir değil ama buna da ihtiyacı yok. Çünkü burada her şey dozunda. Tarihi yaşamak, güzel manzaralar görmek isteyenler için ideal bir rota. Tahminimce yarım gün içerisinde şehrin gezilmesi gereken noktalarının çoğunu görebilirsiniz.

 


Sevgiler…

4 Nisan 2025 Cuma

FREİBURG: GELECEĞİ PLANLAYAN, BUGÜNÜ YAŞAYAN ŞEHİR

Freiburg’u anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum çünkü bu şehir sadece güzelliğiyle değil, vizyonuyla da etkiliyor insanı. Yazıya bu şekilde başlamamın sebebi şu: Freiburg hem geleceği planlayan hem de bugünü yaşayan bir şehir. “Yeşil şehir” denince Avrupa’da ilk akla gelen yerlerden biri olmasının nedeni de bu aslında...

Aybars Dağ



1970'li yıllarda, daha dünya iklim krizi gibi kavramları tartışmazken, Freiburg nükleer enerjiye karşı çıkarak çevreci politikalar geliştiren öncü bir şehir olmuş. Bugün ise kendi enerji stratejisini oluşturan, karbon ayak izini azaltmak için sistematik çalışan bir şehir olarak biliniyor. Güneş panelleriyle kaplı çatılar, doğayla barışık yapılar ve halkın bu sürece aktif katılımı, Freiburg’u örnek bir şehir haline getiriyor. Güneş panellerinin etkili kullanılmasından dolayı “Solar City” olarak da anılıyor.



Bächle’ler: Şehrin Su Fısıltıları

Freiburg sokaklarında yürürken, kaldırım kenarlarında nazikçe akan küçük su kanallarına rastlıyorsunuz. Bunlara “Bächle” deniyor ve bu sevimli kanallar şehrin sembollerinden biri. Tarihleri Orta Çağ’a, 13. yüzyıla kadar uzanıyor. İlk olarak içme suyu sağlamak, yangınlara karşı önlem almak ve atık suyu taşımak amacıyla yapılmışlar.

Ve bir şehir efsanesi:

“Bächle’ye yanlışlıkla basarsan bir Freiburg’lu ile evlenirsin!”
Bu yüzden dikkatli yürümekte fayda var ama belki de kaderin Freiburg’la kesişir, kim bilir?




Tarihi Kapılar: Zamanın Tanıkları

Şehirde 1200’lü yıllardan kalma iki şehir kapısı bulunuyor. Eskiden ticaret yollarını kontrol etmek için inşa edilmişler. Bugünse, geçmişin izlerini taşıyan kültürel mirasın birer parçası olarak hâlâ ayaktalar. Özellikle bir tanesinin altına McDonald’s yerleşmiş olması oldukça ironik ve düşündürücü: Eskiyle yeninin çarpıcı bir karşılaşması.







Mimari Bütünlük: Modern ve Tarihin Dansı

Freiburg’un mimarisi gerçekten etkileyici. Şehirde modern ile tarih iç içe geçmiş. Bazı binaların inşası 1300’lü yıllara dayanıyor ve hâlâ sapasağlam ayaktalar. Bu da bakım, koruma ve değer verme konusundaki hassasiyeti gösteriyor. Her sokakta, her cephede bir ayrıntı saklı gibi.







       



       



Estetik ve Detayın Şehri

En çok dikkatimi çeken şeylerden biri de şehirdeki işletmelerin estetik görüntüye verdiği önemdi. Kapı önlerindeki taş işlemeler, semboller, ahşap süslemeler… Her biri bir öykü anlatıyor gibiydi. Bu estetik anlayış, şehirde görsel bir bütünlük yaratıyor ve gezdikçe insanın ruhunu besliyor.




Kanallar ve Huzur

Şehrin içinden geçen küçük kanallar, mimariyle birleşince ortaya tam anlamıyla bir huzur tablosu çıkıyor. Yürürken kendinizi dinliyorsunuz, suyun sesiyle içiniz rahatlıyor. Freiburg gerçekten de sadece gözünüzü değil, kalbinizi de doyuruyor.



Freiburg Münster: Zamanın İçinde Yükselen Katedral

Şehirde birçok dini yapı var ama bizim tercihimiz Freiburg Katedrali oldu. Katedralin inşasına 1200’lerde başlanmış ve tamamlanması yaklaşık 300 yıl sürmüş. Devasa taş duvarları ve heybetiyle oldukça etkileyici bir yapı. Klasik Avrupa tarzında, büyük bir meydanın ortasına konumlandırılmış ve şehrin kalbinde dimdik duruyor.



    


Museum Natur und Mensch: Doğa ile İnsan Arasındaki Köprü

Freiburg’daki müzeler arasında benim favorim kesinlikle Doğa ve İnsan Müzesi (Museum Natur und Mensch) oldu. Çocuklarla birlikte gidilebilecek, oldukça interaktif bir müze. Fosiller, mineraller, böcek koleksiyonları, hayvan örnekleri… Her bölüm ayrı bir dünya. Eğer Freiburg’a gelirseniz bu müzeyi kesinlikle ajandanıza alın.



Freiburg Üniversitesi: Bilimin Kalesi

Freiburg Üniversitesi, Almanya’nın en eski beşinci üniversitesi ve Avrupa’nın önde gelen araştırma kurumlarından biri. Üniversiteyi ve özellikle üniversite kütüphanesini ziyaret etme fırsatım oldu. Modern tasarımı ve işlevselliğiyle beni çok etkiledi. Bilim ve mimari burada iç içe geçmiş gibi.




Tiyatro Binası: Kültürel Zenginliğin Merkezi

Freiburg Tiyatrosu (Theater Freiburg), şehrin kültürel yaşamının en önemli noktalarından biri. Tiyatro binası hem dış mimarisiyle hem de iç sahne yapısıyla göz alıcı. Opera, tiyatro ve dans gibi birçok sanat dalına ev sahipliği yapıyor.



Hausbrauerei Feierling: Lezzetin ve Atmosferin Adresi

Son olarak, yemek için önerim kesinlikle Hausbrauerei Feierling olacak. Burası kendi birasını kendi üreten bir mekan ve biraları gerçekten çok lezzetli. Biz biraz erken bir saatte gittik ama buna rağmen kalabalıktı. Atmosfer oldukça etkileyiciydi, buna rağmen fiyatlar gayet makuldü. Almanya mutfağını deneyimlemek isteyenler için harika bir yer.




Freiburg benim için sadece güzel bir şehir değil, düşünülerek yaşanan bir yerin nasıl olabileceğini gösteren bir örnek oldu. Güneş enerjisi, tarihi yapıların korunması, estetik bütünlük, doğaya saygı, kültüre verilen önem… Hepsi bir arada.




 Sevgiler…




ALMANYA’NIN ŞİFA ŞEHRİ: BADEN-BADEN

Baden-Baden’i anlatmaya bu başlıkla başlamamın bir sebebi var: Burası Roma döneminden bu yana termal suları ile ün salmış, şifanın, huzurun ve zarafetin şehri. Almanya’nın güneybatısında, Baden-Württemberg eyaletine bağlı olan bu küçük ama etkileyici şehir, Fransa sınırına da oldukça yakın bir konumda yer alıyor.

Aybars Dağ



Şehre İlk Adım: Lüks, Huzur ve Sade Güzellik

Şehri keşfetmeye başladığımız an itibarıyla hızlıca bir tura başladık. Önce şehir merkezinde biraz dolaşıp neler var neler yok diye göz attık. Söylentilere göre burada oldukça zengin insanlar yaşıyormuş ve bu gerçekten de sokaklarda yürürken kendini belli ediyor. Binaların zarafeti, sokaklardaki temizlik ve genel atmosfer insana "burada hayat biraz başka akıyor" dedirtiyor.

Şehir merkezi oldukça küçük, yani yürüyerek çok rahat keşfedilebilecek bir yerleşim yeri. Bu da gezmeyi oldukça keyifli hale getiriyor.



İlk Durak: Trinkhalle – İçme Salonu

Gezimize ilk olarak meşhur Trinkhalle yani içme salonu ile başladık. Burası tarihi bir kaplıca içme salonu. Sütunlu mimarisi ve iç duvarlardaki fresklerle gerçekten oldukça etkileyici bir görüntü sunuyor. Söylenene göre buradan şifalı termal su içilebiliyor. Fakat biz gittiğimizde içeride herhangi bir görevli yoktu ve akan bir su kaynağı da göremedik. Yine de tarihi havası ve içindeki fresklerle görülmeye değer.

İç mekânda Avrupa’nın farklı yerlerindeki diğer kaplıca noktalarıyla ilgili bilgilere de yer verilmişti. Bu da buranın, geçmişte ne kadar önemli bir merkez olduğunu gösteriyor.


Spontane Keşif: Doğa ile İç İçe Küçük Bir Kaçış

Plan yapmadan, tamamen spontane bir şekilde dolaşmaya devam ettik. Şehrin çevresi oldukça yeşil ve dingin bir atmosfere sahip. Doğanın bu kadar şehrin içine karıştığı yerler artık nadir bulunuyor. Kara Orman’ın hemen kıyısında yer aldığı için, şehir adeta ormanla iç içe yaşıyor.


Bu bölge oldukça geniş bir alana yayılıyor ve doğa yürüyüşleri, çeşitli açık hava aktiviteleriyle ünlü. Biz gezimizi daha çok şehir içinde gerçekleştirdik, dolayısıyla Kara Orman’daki etkinlikleri kaçırdık. Ama öğrendiğimize göre bu bölgede çok sayıda hiking rotası ve doğa aktiviteleri mevcutmuş. Eğer bir gün yolunuz düşerse, doğayı sevenler için kaçırılmayacak bir fırsat olabilir.

Şehrin Mimari Dokusuna Hayran Kaldım

Beni en çok etkileyen noktalardan biri ise şehrin mimari dokusu oldu. Binaların yapısının hiç bozulmamış olması ve tarihi dokunun böylesine korunması gerçekten dikkat çekici. Şehrin genelinde bu estetik tutarlılığı hissedebiliyorsunuz. Her yapı, zamanın izlerini gururla taşıyor gibi. Özenle korunmuş cepheler, sade ama zarif detaylar. Mimariye ilgi duyan herkesin gözlerini doyurabileceği bir şehir.


Tarihi Bir Termal Deneyimi: Friedrichsbad

Gezimizin bir diğer önemli durağı ise Friedrichsbad oldu. Burası, Roma-İrlanda usulü klasik bir termal banyo. Biz içerisine girip deneyimlemedik fakat önünden geçtiğimizde dış cephesinin zarifliği bile oldukça etkileyiciydi. İnternetten araştırdığımızda, hala aktif olarak kullanılan ve ziyaretçilerine farklı bir termal deneyim sunan bir yer olduğunu gördük. Eğer böyle bir deneyimi yaşamak isterseniz listenize mutlaka ekleyin.




Stiftskirche ve Küçük Bir Macera

Friedrichsbad binasından yukarı doğru devam ettiğimizde karşımıza Stiftskirche Kilisesi çıktı. Bu alandan Yeni Saray’a (Neues Schloss) geçiş yapabileceğimizi düşündük ama maalesef bağlantı yolu olmadığını öğrenince geri dönmek zorunda kaldık. Yine de kilisenin arkasında denk geldiğimiz sergi alanları güzeldi. Eğer aktif sergiler varsa, burası uğramaya değer.


Sokaklar, Sanat ve Kültür

Şehirde yürürken rastladığımız tiyatro ve opera binaları da dikkat çekiciydi. Ne yazık ki zamanımız kısıtlıydı ve herhangi bir etkinliğe katılamadık ama bu tarz sanatsal etkinlikleri sevenler için Baden-Baden oldukça canlı bir şehir. Gitmeden önce şehirdeki güncel tiyatro ya da konser programlarını kontrol edebilirsiniz.



Yeme-İçme: Fiyatlar Şaşırtabilir

Şehirde çok kısa bir süre kaldığımız ve daha çok gezmeye odaklandığımız için yeme-içme kısmına fazla vakit ayıramadık. Fakat birkaç kafenin menüsüne göz attığımızda, fiyatların oldukça yüksek olduğunu fark ettik. Bu da aslında şehirdeki yaşam standardının bir yansıması gibi.



Yalnız özellikle not düşmeliyim: Kara Orman Pastası (Schwarzwälder Kirschtorte) burada mutlaka denenmesi gereken tatlardan biri. Biz deneme şansı bulamadık ama giderseniz sizin bu şansı kaçırmamanızı tavsiye ederim.




 Sevgiler…




7 Aralık 2024 Cumartesi

STUTTGART AND ITS VINEYARDS: A JOURNEY THROUGH HISTORY

When we think of Germany, beer is often the first thing that comes to mind. However, Stuttgart and its surrounding areas tell a different story. The tradition of growing vineyards in this region started with the Romans many years ago. Today, Stuttgart has over 17.5 hectares of vineyards, and most of them are easy to visit using public transport.

Aybars Dağ



Starting in Untertürkheim

Our journey began in the Untertürkheim area of Stuttgart. This was part of the Smart City Solutions program, and the goal was to explore the area and learn more about the city. With our professor’s guidance, we started a hiking walk through the streets of Untertürkheim, passing between beautiful houses. 



It was interesting to see how old and new styles are mixed together. For example, one part of the road was made of old stones, while the other part was asphalt. Our professor explained that this was done on purpose to show the connection between the past and the present.



What We Saw on the Way

While walking, we found an old resting place made of stones. It had symbols on it, one of which represented the Untertürkheim area. In the past, travelers used this place to rest and put their belongings on the stones. Today, it is still protected as a piece of history.



We also saw many vineyards along the path. Each one grew different types of grapes. I don’t know how many kinds there were, but I had the chance to taste a few. They were very delicious!



Grapkapelle: Where Love and History Meet

Our walk ended at Grapkapelle, a chapel built by the king of Baden-Württemberg. This chapel is a symbol of love and history. It was built in memory of a Russian princess, Katherina, who came to Germany because of the strong relations between the two countries at the time. After her early death, the king built this beautiful chapel to honor her. Today, it is known as “Lover’s Hill” and is visited by many people. The chapel is very impressive, and it holds the graves of the two lovers.






A View Over Stuttgart

From the hill, we had a great view of Stuttgart. We could see some Mercedes-Benz buildings from there. Stuttgart is where Mercedes-Benz started, and the company still has its main office in the city.


This trip showed us both the history and culture of Stuttgart, as well as its connection to vineyards. If you visit Stuttgart one day, I recommend taking a walk around Untertürkheim to explore this special area.




STUTTGART VE ÜZÜM BAĞLARI: TARİHTE BİR YOLCULUK

Almanya denildiğinde akla genelde bira gelir. Ancak Stuttgart ve çevresinde durum biraz farklı. Yüzyıllar öncesine uzanan bu bölgedeki gelenek, Romalıların üzüm bağları yetiştirmesiyle başlamış. Stuttgart, üzüm bağları açısından oldukça zengin bir geçmişe sahip ve günümüzde 17.5 hektardan fazla üzüm bağıyla bu gelenek devam ediyor. İlginç bir şekilde bu bağların çoğuna toplu taşıma kullanarak ulaşmak oldukça kolay.

Aybars Dağ



Untertürkheim’dan Başlayan Yolculuk

Gezimiz, Stuttgart’ın Untertürkheim bölgesinde başladı. Bu, Smart City Solutions programımın bir parçası olarak yapılan bir keşif gezisiydi. Gezinin amacı, hem bölgeyi daha yakından tanımak hem de şehri öğrenmekti. Hocamızın rehberliğinde Untertürkheim’ın dar ve etkileyici sokaklarında yürüyüşümüze başladık.


Evlerin arasından geçerken, eski ve yeninin bir arada nasıl sunulduğunu görmek oldukça ilgi çekiciydi. Örneğin, bir sokağın bir kısmı taş döşemelerle kaplıyken, diğer kısmı asfalttı. Hocamız, bu durumun bölgedeki geçmiş ve geleceği bir arada göstermek için yapıldığını anlattı.



Yol Üzerindeki Sürprizler

Yürüyüş sırasında, eski zamanlardan kalma bir dinlenme alanına rastladık. Bu alan, taşlardan yapılmış olup üzerindeki amblemler Untertürkheim bölgesini temsil ediyordu. Eski zamanlarda burada geçen yolcular, eşyalarını taşın üzerine koyarak dinlenirlermiş. Günümüzde de bu tarihi alan korunmaya devam ediyor.



Üzüm bağları ise yürüyüşün bir diğer büyüleyici detayıydı. Yol boyunca birçok farklı türde üzüm bağıyla karşılaştık. Ne yazık ki çeşitlerin tam sayısını öğrenemedim, ancak birkaç üzümün tadına bakma fırsatı buldum ve gerçekten leziz olduklarını söyleyebilirim.



Grapkapelle: Aşk ve Tarihin Buluştuğu Nokta

Yürüyüşümüzün sonunda Grapkapelle’ye ulaştık. Baden-Württemberg eyaletinin kralı tarafından yaptırılmış olan bu şapel, aşk ve tarihin simgesi olarak dikkat çekiyor. Şapel, Almanya ile Rusya arasındaki iyi ilişkilerin bir sonucu olarak bölgeye gelen Rus prenses Katherina’nın anısına inşa edilmiş. Prensesin erken yaşta ölümü üzerine kral, onun anısını yaşatmak için bu gösterişli şapeli inşa ettirmiş. Günümüzde bu bölge “Aşk Tepesi” olarak biliniyor ve ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Şapelin tasarımı oldukça etkileyici ve içinde iki aşığın mezarı bulunuyor.







Stuttgart’a Yükseklerden Bakış

Şapelden şehrin belirli kesimlerini görme fırsatımız oldu. Bu yükseklikten Mercedes-Benz’in birçok tesisini görmek mümkün. Stuttgart, Mercedes-Benz’in doğduğu şehir olarak biliniyor ve firma hâlâ bu şehirdeki ana merkezinden çalışmalarını yürütüyor.



Bu gezi, sadece Stuttgart’ın tarihi ve kültürel zenginliklerini değil, aynı zamanda üzüm bağlarıyla olan bağını da görme fırsatı sundu. Eğer bir gün Stuttgart’a yolunuz düşerse, Untertürkheim çevresinde bir yürüyüş yaparak bu eşsiz bölgeyi keşfetmenizi şiddetle tavsiye ederim.

 



Kaynak: https://movingtostuttgart.com/vineyards-wineries/



KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...