gezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Nisan 2025 Cuma

ORTA ÇAĞ RUHUNU YAŞATAN ŞEHİR: ESSLİNGEN

Esslingen am Neckar, Stuttgart’a sadece 15 dakika uzaklıkta bulunan küçük ama büyüleyici bir şehir. Buraya adım attığınız anda kendinizi modern Almanya’nın dışında, adeta bir masal kitabının içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Renkli evleri, tarihi sokakları ve korunan mimarisiyle Esslingen.

Aybars Dağ



Schelztorturm – Tarihin Sessiz Bekçisi

Şehrin en dikkat çekici yapılarından biri olan Schelztorturm, 13. yüzyılda inşa edilmiş. Zamanında bir şehir kapısı olarak kullanılmış ve Esslingen’in dış dünyayla olan bağlantısını sağlıyormuş. Aynı zamanda düşmanlara karşı gözlem ve savunma amacıyla da işlev görüyormuş. Bugün hâlâ ayakta oluşu, o dönemlerin mühendislik ve işçilik becerisine hayran kalmamak elde değil.

 



Korunmuş Mimari ve Zamanda Yolculuk

Esslingen’in en etkileyici yönlerinden biri, tarihi dokusunun büyük ölçüde korunmuş olması. Şehrin merkezinde dolaşırken yüzyıllar öncesine ait yapılarla iç içe yürüyorsunuz. Özellikle metrelerce yükselen kiliseler karşısında insanın aklına şu soru düşüyor:
 "Bu kadar eski zamanlarda bu yapılar nasıl inşa edildi?"

Günümüzde şehir estetiğine bu kadar önem verilmemesi biraz üzücü. Oysa burada, geçmişin inceliği her detayda hissediliyor.

 


Esslingen Kalesi ve Muhteşem Manzara

Esslingen Kalesi’ne ulaşmak biraz zahmetli ama kesinlikle buna değer. Ahşap iskeletle kaplanmış merdivenlerden çıkıyorsunuz. Tırmanış yorucu olsa da, ulaştığınızda karşılaştığınız şehir manzarası yorgunluğunuzu unutturuyor. Kalenin arka kısmında yer alan bahçe ise tam anlamıyla huzur dolu bir nokta. Manzara eşliğinde zaman geçirmek insana çok iyi geliyor.

 


Üzüm Bağları ve Şarap Kültürü

Kale manzarasına eşlik eden bir diğer güzellik ise üzüm bağları. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, Baden-Württemberg eyaleti bağcılığıyla meşhur. Esslingen’de bu kültürün bir yansıması olarak, tepelerde üzüm bağları görmek oldukça doğal. Bu da şehrin sadece tarihiyle değil, doğasıyla da büyüleyici olduğunu kanıtlıyor.

 



Küçük Mola: Sıcak Çikolata ve Tatlılar

Esslingen’de yoğun geçen gezimizin sonunda bir kafede oturma fırsatı bulduk. Biz tercihimizi sıcak çikolatadan yana kullandık ve yanına bir de tatlı söyledik. Özellikle elmalı tart gerçekten efsaneydi.

 



Küçük Ama Etkileyici

Esslingen çok büyük bir şehir değil ama buna da ihtiyacı yok. Çünkü burada her şey dozunda. Tarihi yaşamak, güzel manzaralar görmek isteyenler için ideal bir rota. Tahminimce yarım gün içerisinde şehrin gezilmesi gereken noktalarının çoğunu görebilirsiniz.

 


Sevgiler…

29 Temmuz 2024 Pazartesi

HORMA KANYONU


Bu gezimizde son zamanlarda turistlerin fazlaca ziyaret ettiği Horma Kanyonu’ndayız. Kastamonu il sınırları içerisinde kalan bu turistik bölge, Dünyanın en derin ikinci kanyonu olan Valla Kanyonu, Dünyanın en büyük dördüncü mağarası olan Ilgarini Mağarası ile Ilıca Şelalesi ve Horma Kanyonu’nu bünyesinde barındırıyor.

Aybars Dağ 





Biz Bartın’dan yola çıkıp Eflani üzerinden Pınarbaşı’na geldik ve gezimize buradan başladık. Bu rota üzerindeki yollar bir nebze daha düzgün ve sürüş konforu açısından daha iyi. Pınarbaşı’ndan geldiğimiz rotanın devamında Horma Kanyonu’nun otoparkı karşıladı bizi. Otopark ücreti 50 TL. Kanyona giriş ücreti ise yetişkin 25 TL, öğrenci 15 TL. Biletlerinizi aldıktan sonra kaybetmeyin. Parkurun devamında Ilıca Şelalesine ulaştığınız zaman bu biletleri göstererek şelaleye giriş yapabiliyorsunuz.






Parkurun uzunluğu 3 kilometre. Başlangıç noktasından Ilıca Şelalesi’ne ilerliyorsunuz ve aynı rotayı geri dönüyorsunuz. Eğer yorulduysanız veya geri dönmek istemiyorsanız, Ilıca Şelalesi’nin 400 metre yakınında bulunan köyden taksiye binebilirsiniz. Taksi ücreti 290 TL. Aynı zamanda buradaki servislere de binebilirsiniz. Servis ücreti de kişi başı 50 TL. Servisin belirli bir hareket saati yok, araç dolduğu zaman hareket ediyor.




Parkur başlangıçta oldukça kolay. Şelaleye doğru ilerlerken manzaranın tadını çıkara çıkara ilerleyin, çünkü dönüş yolu oldukça meyilli olduğundan sizi zorlayabiliyor. Ama işin güzel ve keyifli yanı da bu parkurun biraz zor olması. Parkur gerçekten keyifli ve çok güzel manzaralar yürüyüş boyunca size eşlik ediyor. Ayrıca dağa çakılmış tahtalar üzerinde ilerliyorsunuz bu da adrenalini yükseltiyor. Yükseklik belirli noktadan sonra oldukça artıyor ve yine muhteşem manzaralar kendini gösteriyor. 




Çok küçük yaştaki çocuklarınızı bu parkura getirmenizi önermiyoruz. Gözlemlediğimiz kadarıyla parkura gelen çocukların çoğu yüksekten korktu. Belirli mesafeden sonra yorgunluğun belirtisiyle yürümek istemediler ve ebeveynlerine zor anlar yaşattılar. Bunun yanında bazı ebeveynler bebek arabalarıyla bu parkura gelmiş. Ne kadar zorlandıklarını kendi gözlerimizle gördük.





Yürüyüş boyunca birbirinden farklı ve insanı kendisine hayran bırakan manzaralar ile karşılaşacaksınız. İnsan gerçekten kendini başka bir dünyada gibi hissediyor. Kendinizi özgürleşmiş ve doğaya ait hissediyorsunuz. İçimizdeki benlik duygusu uyanıyor ve doğada kendini buluyor. 




Ilıca Şelalesi’ne varmadan önce şelalenin en üst noktasına geliyorsunuz. Buradaki manzara gerçekten oldukça etkileyici. Uzun merdivenlerde Ilıca Şelalesi’ne doğru iniyorsunuz. Tahmin edersiniz ki geri dönüş yolunda bu merdivenleri çıkmak oldukça zor oluyor. Şelale’ye girmek yasak ve tehlikeli ama çoğu kişi bu uyarıyı maalesef dikkate dahi almıyor. Siz siz olun kurallara uyun ve kendinizi tehlikeye atmayın.





 Biz sadece ayaklarımızı suya sokarak sıcak havanın da etkisi nedeniyle biraz ferahlamaya çalıştık. Buz gibi su parkurun yorgunluğunu aldı üzerimizden. Biraz mola verdik ve banklarda oturduk. Yanımızda getirdiğimiz kuruyemiş ve keklerden atıştırdık. Benim size tavsiyem yanınıza mutlaka enerji veren yiyecek-içecek alın. Temiz havanın da etkisi ile insan aniden acıkıyor. Yanınızda mutlaka su bulundurun. Biz iki kişi üç saatlik gidiş-dönüş süremizde yaklaşık 3-4 litre kadar su tükettik. Ayrıca yanınızda yedek kıyafet bulundurmanızı tavsiye ederim. Terleyeceğiniz için üst değişimi yapma ihtiyacı hissedeceksiniz.  Buraya gelmek isteyen ama yürüyemeyeceğini düşününler için sadece tek taraflı yürümeyi tavsiye edebilirim. Yine de yaklaşık 3 kilometre kadar  yürümeniz gerekli bunu da belirteyim.




Molanın ardından dönüş yoluna geçiyoruz. Meyil fazla olduğu için biraz yorucu oluyor ama anın tadını çıkarmaya ve keyif almaya odaklanıyoruz. Manzara oldukça keyifli kılıyor bu parkuru. Sadece yürüyüş biraz uzun sürdüğü  için kendimizi zaman sarmalına kapılmış gibi hissediyoruz. Sanki bir geçtiğimiz yeri yeniden geçiyoruz ve kendimize bir dejavu filmi senaryosu çıkartıyoruz. Yanımızdan bile aynı insanlar geçiyor sanki. Burada zaman ve mekan algınız değişiyor ve bambaşka bir atmosfer yaşıyorsunuz. Hava kararmaya başlıyor ve yol bir türlü bitmeyecekmiş gibi hissediyorsunuz. Ancak bu uzun yürüyüş mesafesi yemyeşil bir rüyadan çıkmış gibi sonlanıyor. 









Sonunda parkuru tamamlıyoruz ve bunun gururu ile birbirimize sarılıyoruz kız arkadaşım İldem ile. Buranın bizim için özel bir anlamı var. Bundan yaklaşık üç yıl kadar önce Valla Kanyonu’nu ziyaret ettiğimde mesaj yazmıştı İldem. Mutlaka Horma Kanyonu’na gitmelisin orası da çok güzel demişti. Bir hafta sonra Horma Kanyonu’nu ziyaret ettim ve onunla arkadaşlığımız bu şekilde ilerledi. Üç yılın ardından her şeyin başladığı yere birlikte gelmek istedik ve bu yürüyüşle birlikte aşkımızı mühürledik. Elbette yorulduk ancak her anı keyifli ve eğlenceli bir parkur oldu bizim için. Horma Kanyonu'na gideceklere keyifli zaman geçirmelerini diliyorum.







4 Temmuz 2024 Perşembe

KANO GÜNLÜĞÜ: AMASRA

Amasra Belediyesi tarafından Kabotaj Bayramı kapsamında çeşitli etkinlikler düzenlendi. Büyük Liman'daki plajda düzenlenen etkinliklerden biri de kano yarışmasıydı. Bartın Kano Spor Kulübü'nün bizi bu etkinliğe davet etmesiyle Amasra'nın mavi sularında kürek çekme hayalimiz gerçekleşmiş oldu. 

Bartın kano


Bartın Kano Spor Kulübü üyeleriyle Büyük Liman'daki plajda yarışma öncesi son hazırlıklarımızı yapmak üzere buluştuk. Önce Belediyenin tahsis ettiği araçta yüklü olan kanolarımızı kıyıya indirmekle işe başladık. Küreklerimizi ve can yeleklerimizi yarışma için hazırladık. Havanın çok sıcak olması hazırlık sürecinde bizi epey zorladı ancak heyecanımızdan ve keyfimizden hiçbir şey kaybettirmedi . Kulüp üyeleriyle kürek çekeceğimiz mesafeyi belirleyip etkinlik komitesine bildirdik. Sahil Güvenlik ekipleri Büyük Liman'da bulunan askeri tesislere ait mendireğin hizasına geri dönüş mesafesini belirleyen sarı renkte büyük bir duba yerleştirdi. Ve yarışma için ilk anons yapıldı. Kanolarımızı kıyıda yan yana dizdik. Denizde olası bir tehlike anında kullanmak için can yeleklerimizi de kanolarımıza yükledik. Tarihi Mendirek havzasında, Çeşm-i Cihan'ın yani 'Dünyanın Gözbebeği'nde, Kraliçe Amastris'in havuzunda kürek çekecek olmanın ve yarışmanın heyecanıyla küreklerimizi havaya kaldırıp çıkış düdüğünün çalmasını beklemeye başladık. Arkamıza yaslandık ve ilk düdükle birlikte tıpkı denizciler gibi "vira vira" deyip hepimiz aynı anda küreklere asıldık. 


Bartın kano


Eşim Özgenaz ile birlikte son üç yıldır yaz sezonlarında İnkumu'nda kanoyla açılıyoruz. Amasra'daki bu yarışma sayesinde keyif için kano ile yaptığımız o gezintilerin bize bir nevi antrenman gibi güç kazandırmış olduğunu fark ettik. Aramızda hemen koordinasyonu sağlayıp aynı tempoda hızla kürek çekmeye başladık. Bir süre sonra yarışmayı en önde götüren takım biz olduk. Bize eşlik eden sahil güvenlik ekiplerinin "Harikasınız, koordinasyonunuz süper, biz sizinleyiz, sakın bırakmayın" şeklindeki motivasyon sözleri bizi deyim yerindeyse iyice gaza getirdi.  (Bize eşlik ettikleri için çok teşekkür ederiz.:) 


Bartın kano


Ancak Amasra daha önce kürek çektiğimiz bir yer olmadığından Mendirek içindeki alanda akıntının ne denli etkili olduğunu hesap etmemiz pek mümkün değildi. Sarı renkteki geri dönüş dubasını geçtikten sonra akıntı bizi bir anda askeri tesislerin bulunduğu plajın sol kısmına doğru sürüklemeye başladı. Yakıcı güneş bu kez tam karşımızdaydı ve hızımız bir anda yavaşladı. Yorgunluk kendisini iyice hissettirdi çünkü mesafe gerçekten uzundu ancak daha dubayı dönemeyen kanoların olduğunu görünce yeniden toparlandık. Bir süre sonra  paralelimizden gelen ve çekişmeye başladığımız diğer kanoyla ufak bir çarpışma yaşadık ve tekrar yavaşladık. Tüm gücümüzle yeniden küreklere asıldık ve yarışmayı ikinci olarak bitirdik.

Amasra kano



Katıldığımız bu gösteri yarışmasında asıl amacımız Bartın'da kano farkındalığını artırmak ve Bartın'ın doğal güzelliklerinden en iyi şekilde yararlanabilmenin alternatif yollarını aramaktı. Çünkü karadan ulaşamayacağımız doğal güzelliklere hem de doğayı hiç kirletmeden sadece kanolarımızla kürek çekerek ulaşabilmek paha biçilemez bir mutluluk... Biz Kraliçe Amastris'in denizinde oluşturduğumuz o rengarenk görüntülerle hemen yanı başımızda limana demirlemiş bir yolcu gemisindeki hiç tanımadığımız insanların fotoğraflarında masmavi bir anı olarak kalacağız. Asıl bunun için sana sonsuz teşekkürler Dünya!


amasra kano











 


29 Haziran 2024 Cumartesi

BİR GÜRCİSTAN RÜYASI : TİFLİS

 

Gürcistan tarihi, coğrafi ve kültürel zenginlikleriyle son yılların en popüler ve alternatif turizm destinasyonlarından biri haline geldi. Ülkenin kalbi konumundaki binlerce yıllık tarihi yapılarıyla ünlü Başkent Tiflis ise başlı başına bir kültür mozaiği…


Gürcistan Parlamentosu
Parlamento Binası
 

Gürcistan yaklaşık dört milyonluk nüfusuyla oldukça küçük bir ülke gibi görünse de eski krallık dönemlerinden günümüzdeki Gürcistan Cumhuriyeti'ne dek uzanan  büyük bir tarihi geçmişe ev sahipliği yapıyor. Bu ülke son yıllarda bir taraftan ABD ve AB diğer taraftan Rusya'nın çekiştirip durduğu, siyasi tansiyonun yükselerek zaman zaman Başkentteki Özgürlük Meydanı’na taştığı zorlu süreçlerden geçti. Savaşlar, işgaller ve istilalarla tahribata uğrasa da Tiflis her defasında kendi küllerinden doğmayı başarmış bir şehir


Tiflis Barış Köprüsü
BARIŞ KÖPRÜSÜ

Gürcistan'a vizesiz ve pasaportsuz sadece yeni çipli TC kimlik kartınızla seyahat edebiliyorsunuz. Tiflis’i adımlamaya başladığınızda dikkatinizi çekecek belki de ilk şey caddelerde yaya geçidinin olmaması. Yaya kaldırımları altgeçitlerle birbirlerine bağlanıyor. Şehir adeta size ‘Aceleciliği geldiğin yerde bırak; beni yavaş yavaş adım adım dolaş” diye fısıldıyor.

 



Tiflis'te İki Gün

Tiflis Metekhi Kilisesi
Mektekhi Kilisesi

Bir yandan tarihi Kura Nehri kenarında uçurumlarla ayrılan kayanın üzerindeki Metekhi Kilisesi’nin taşlarında 4. yüzyıla dokunurken, diğer yandan şehre hakim bir başka tepe üzerine kurulu dünyanın en büyük dini yapılarından biri olan Sameba Katedrali’nde yakın döneme ait en ihtişamlı dini mimarinin görkemli atmosferine tanıklık ediyorsunuz. Buraları ziyaret etmeniz için katı kurallar koyulmamış. Sizden istedikleri sadece ibadet edenler içerideyken saygılı davranmak ve kıyafetlerinize dikkat etmek. Savaş ve çatışmalarla örülü tarihe sahip Kafkas coğrafyasının en çok özlemini çektiği şey hala “Barış”. Bu yüzden Tiflis’teki Barış Köprüsü’nün sembolik önemi çok büyük. Orijinal bir mimariye sahip köprü İtalyan mimar Michel De Lucchi tarafından tasarlanmış. Modern mimarinin eşsiz örneklerinden biri olan köprü turistlerin ilk uğrak noktalarından biri. Özellikle gece ışıklandırması görülmeye değer. Kentin kurucusu Kral Vahtang Gorgasali'nin ata binmiş heybetli heykeli tam karşısındaki Narikala Kalesi’ni selamlıyor. Kaleye çıkmak için bindiğimiz teleferik Eski Tiflis’i ve Kura Nehri kıyılarını eşsiz manzarası eşliğinde adeta ayaklarınızın altına seriyor. Narikala Kalesi yüzyıllarca bu kadim kenti savunmak ve gözlem için kullanılmış. Savaşlar ve depremler nedeniyle bir kısmı tahribata uğramış olsa da Gürcüler için önemi çok büyük. Turistler bu kaleye uğramadan dönmüyor. 

Gürcistan'ın Annesi: Kartlis Deda

Tiflis Kartlis Deda Heykeli
Kartlis Deda Heykeli

Hemen ilerisinde ise ‘Gürcistan’ın Annesi’ Kartlis Deda yükseliyor.     Tiflis'in kuruluşunun 1500. yıldönümünde dikilen bu heykel 20 metre   yüksekliğinde. Heykelin bir elinde, dost olarak gelenlere şarap sunmak için büyük bir kâse; diğer elinde ise düşman olarak gelenlere karşı kullanmak üzere bir kılıç bulunuyor. Şarap demişken üzümden bahsetmemek olmaz. Üzüm bağları bu ülkenin can damarları. Gürcistan topraklarında binlerce yıldır üzüm yetiştiriciliği ve şarap üretimi aralıksız sürüyor. Gürcü alfabesindeki harfleri üzüm salkımlarını andıran şekillere benzetmemiz tesadüf olmasa gerek. Kale gezisinden sonra binlerce farklı bitki türüne ev sahipliği yapan Botanik Bahçesi’nde biraz yürüyüp solunmak ve aynı bahçede bulunan 42 metre yükseklikten akan şelalenin sesini dinlemek sizi şehirden uzak bambaşka bir yere gelmişsiniz gibi mutlu hissettiriyor. Botanik Bahçesi'nden çıkıp Eski Tiflis'in şiir gibi sokaklarında  yürürken başka hiçbir yerde bulamayacağınız şaraplı dondurmalardan tatmadan da olmaz.  

 



Kartlis Deda heykelinin fotoğrafını çekebilmek için doğru açıyı bulmalısınız. Çünkü elektrik kabloları gökyüzünü örümcek ağı gibi işgal etmiş durumda. Gürcülerin özellikle turistik bölgelerde altyapı yatırımlarını artırmaları gerekiyor.


Tiflis Kameba Katedrali
Sameba Katedrali


 

Cuma Mescidi

Cuma Mescidi

Tiflis için kültür mozaği bir şehir diyebiliriz. Şehir hala Perslerin, Emevilerin Selçukluların, Bizansın, Osmanlıların ve Rusların izlerini taşıyor. İslamiyet Gürcistan’a 7. Yüzyılda Araplar tarafından getirilmiş.  1578’de III. Murad döneminde Tiflis’in Osmanlı hakimiyetine girmesi ile şehirde Müslüman nüfus bir hayli artmış. Sovyet döneminde ise Müslüman nüfus büyük ölçüde azalmış. Cuma Mescidi ise geçmişten günümüze ulaşabilen Müslümanlara ait tek dini yapı olarak ön plana çıkıyor. Bu mescit sıra dışı bir özelliğe sahip. İki mihraba sahip bu dini yapıda hem Sünni hem de Şii Müslümanlar aynı anda birlikte barış içinde ibadet edebiliyor. Eski Tiflis şifa arayanlar için de uğrak noktası. Kireçlenme, egzama ve kepek sorunlarına iyi geldiği düşünülen kükürtlü sularıyla ünlü Sülfür Banyolarının en bilineni Chreli Abano Hamamı. Şehrin bu kısmında gezerken kükürtlü suların buharlaşan kokularını alabiliyorsunuz. Zaten Tiflis'in anlamı da bu şifalı sularından gelen sıcak-ılık yer demek... 



 

Tiflis'te yönünüzü asla kaybetmezsiniz

Tiflis'te hem sağdan hem de soldan direksiyonlu araçların yaygın şekilde kullanıldığını görebilirsiniz. Trafik akışı sağ şeritten sağlanıyor. Bu durum bizim için biraz kafa karışıklığı yaratsa da hem sağdan hem de soldan direksiyonlu araç kullanımı bu ülkeye has bir durum.  Ayrıca şehirde sadece şerit çizgileri ile belirlenmiş çok büyük ve karmaşık kavşaklar bulunuyor. Araç kiralayanlar bu kavşaklardan geçerken çok dikkatli olmalı... 


Özgürlük Meydanı ve Rustaveli Caddesi

Tbilisi Liberty Square
Özgürlük Meydanı

Özgürlük Meydanı’ına çıktığınızda ise yakın tarihin çalkantılı olaylarını ve bir halkın özgürlük ve bağımsızlık isyanlarını duyumsuyorsunuz. İsmini Gürcülerin büyük şairi Şota Rustaveli’nden alan Tiflis’in en hareketli caddesine geldiğinizde ise adeta tarihi bir romanın sayfalarında dolaşıyormuş hissine kapılıyorsunuz. Parlamento binası önünde Sovyetler Birliği’ne; Ulusal Opera ve Tiyatro binasını gezerken Rus İmparatorluğu’na; Milli Eserler Müzesi’nde ise modern Gürcistan dönemine hızlıca geçiş yapıyorsunuz. Eski kentteki geleneksel Tiflis evlerinin ahşap balkonları sırtlarında bu kadim şehrin koca tarihini taşıyan ve birbirlerini zarifçe selamlayan kiliselere, sinagoglara ve camiye bakarken; başka bir açıdan gelecekteki Gürcistan’ı simgeleyen modern mimari binalara, Barış Köprüsü ve Televizyon Kulesi’ne tanıklık ediyor. Bunun yanında yeme-içme mekanlarının bulunduğu Jan Shardeni, Bambis Rigi, Erekle II caddelerinde yürürken şehrin tarihi dokusunun dimağınızda bıraktığı kiremit rengi tat bu caddelerdeki modern ve klasik müzik melodileriyle harmanlanıyor. Meidan Bazar adlı yer altı geçidi ise Gürcülerin geleneksel kıyafetlerinden hediyelik eşyalara, şaraplarından armutlu gazozlarına kadar çeşitli ürünler satın alabileceğiniz büyük bir pazara açılıyor. Tiflis’in sembolik mekanlarından Saat Kulesi’ni de mutlaka görmelisiniz. Kulenin içinde küçük bir kukla tiyatrosu var ve günde iki kez sabah ve akşam 7'de “Yaşam Çemberi” adlı bir kukla gösterisi oynatılıyor.


Saat Kulesi


 

 

Geleneksel Yemekler ve Mekanlar

Chaduna

Gürcistan’ın geleneksel mutfağına ait haçapuri ve hinkali yemeden buralardan dönmek büyük eksiklik olur. Yanlarında da yine buraya özgü armutlu gazozlarından onların deyimiyle Lemonade’den içmeden olmaz. Yemekten sonra tatlı niyetine bir şeyler canınız çekerse Kote Apkhazi Caddesinde mis gibi tarçın ve şeker kokularını takip edin. Lumier's Chimney Cake dükkanının önünde sıraya girmiş insanlar göreceksiniz. Orada Prag'ın meşhur trdelnik tatlısına benzeyen Tiflis'in ikonik dondurmalı baca kekinden mutlaka tatmalısınız. Tatlınızı yedikten sonra  aynı caddeden Özgürlük Meydanı'na yürüyün ve Rustaveli Caddesi'nde geçin. Bu cadde üzerindeki Ulusal Opera ve Tiyatro binasının tam karşısında yer alan KvartsCoffee'de kavhe molası verin. Buraya gelmişken kahvenizi içtiğiniz karton bardaklara mekanın sempatik çalışanına seçtiğiniz renkli kalemleriyle portrenizi çizdirirken keyifli bir sohbete de ortak olacaksınız.




Haçapuri & Hinkali

Daha sonra dilerseniz Tiflis'in ara sokaklarında gezintiye çıkın. Tedirgin olmayın çünkü Tiflis çok güvenli bir şehir. Gudiashivili Meydanı'na çıktığınızda restore edilmiş eski Tiflis evlerinin görsel şöleniyle karşılaşacaksınız. Burada da vakit geçirebileceğiniz güzel mekanlar bulunuyor. Ya da bizim yaptığımız gibi Tiflis'in ünlü mekanlarından biri olan Chaduna'ya kadar yolunuza devam edin. Chaduna bir apartman dairesi ancak içerisi çok hoş bir atmosfere sahip. Burada Gürcistan'ın geleneksel içkisi olan yüksek alkollü üzüm votkası Çaça'yı deneyebilirsiniz. Çaça tekila gibi tek seferde içiliyor. Ayrıca nefis Gürcü şaraplarından da tadabilirsiniz. Tiflis'te tüm mekanların kendi yapımları olan şarapları da menülerinde sunduklarını hatırlatalım.

 


Fabrika

Tbilisi Fabrika Hostel
Fabrika

'Fabrika' ise Tiflis'e gelenlerin en popüler uğrak mekanlarından biri. Adından da anlaşılacağı üzere Sovyet döneminde eski bir tekstil fabrikasıyken faaliyetine son verildikten sonra dünyanın en iyi hostellerinden birine dönüştürülmüş olarak günümüzde hizmet vermeyi sürdürüyor. İçerisinde büyük bir çalışma alanı bulunuyor. Avlusunda ise sıra sıra yeme-içme mekanlarını barındırıyor. Buradaki mekanlarda fiyatlar şehir merkezindekilere göre çok daha uygun. Burada ayrıca Gürcü biralarını ve şaraplarını dilediğinizce tadabilirsiniz. Binanın dışı ise oldukça güzel ve orijinal grafitilerle kaplı. Buraya gelen veya burada kalan grafiti sanatçıları kendi ifadelerini özgürce Fabrika'nın duvarlarına yansıtmış. Fabrika'da özgürlüğün ve gençliğin ruhunu hissedebiliyorsunuz. Buradaki avluda tıpkı Tiflis'in pek çok meydanı ve binasında olduğu gibi Avrupa Birliği ile Ukrayna bayrakları asılı. 

 



Tbilisi Europe Square
Avrupa Meydanı



Gürcistan Avrupa Birliği'ne adaylık statüsü kazanmış bir ülke. Ve bu yüzden kuzeydeki büyük komşusu Rusya'nın güdümüne girmeyi reddeden geniş bir halk kitlesi mevcut...





Kronoloji Abidesi'nden Tiflis Denizi'ne Bakış 
Gürcistan Tarihi Kronoloji Abidesi
Gürcistan Tarihi Kronoloji Abidesi




Şehir merkezine yirmi dakikalık mesafede yer alan Gürcistan Tarihi Kronoloji Abidesi Tiflis’e gelindiğinde kesinlikle kaçırılmaması gereken bir mekan. 1985 yılında yapımına başlanmış fakat hiçbir zaman tamamlanamamış bu benzersiz anıt, Gürcistan’daki 3000 yıllık Gürcü egemenliğini ve 2000 yıllık Hıristiyanlığı anmak için tasarlanmış. Gürcistan’ın tüm tarihinin sembolize edildiği anıtta, boyları 30-35 metre arasında değişen 16 sütun bulunuyor. Anıtın merdivenlerinin bulunduğu ana giriş enfes bir manzara sunuyor. Anıtın arka kısmından ise  Gürcülerin Tiflis Denizi olarak adlandırdıkları yapay gölün muhteşem manzarası sizi karşılarken ‘Bir Gürcistan Rüyası’nın gökyüzüyle buluşan maviliği sizi kendisine doğru çekiyor.


Tiflis Denizi
Tiflis Denizi

 

 

 

 

 

KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...