otomobil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
otomobil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Eylül 2024 Çarşamba

HEY YUGO!

Dünyada en çok sempati duyduğum otomobil markalarının başında Yugo geliyor. Zira Yugo sadece bir otomobil değil eski Yugoslavya'nın günümüze ulaşan nadir simgelerinden biri. Yani bu otomobili özel kılan marka modellerinin ucuz olması veya performans özellikleri değil. Adını aldığı ülke artık var olmasa da Yugo'nun klasikleşen modelleriyle özellikle Balkan ülkelerinde hala karşılaşmanız mümkün. 

Üsküp / Ağustos 2024


Bu hikaye Zastava fabrikası ile başlıyor. 1853 yılında kurulan şirket ilk olarak silah üretimi gerçekleştiriyor. Şirket 1930'ların sonuna gelindiğinde ise Yugoslavya ordusu için Amerikan Ford'un tasarımına sahip kamyon üretimine geçiş yapıyor. Zastava 2. Dünya Savaşı'nın ardından Amerikan Willys-Overland lisansı ile Jeep üretimi yapıyor. İlerleyen yıllarda ise ülkenin kalkınma hamlesi kapsamında otomotiv sektörüne ağırlık vermeye başlıyor.

Otomotiv sektöründe rekabet edebilmek için de Avrupalı üreticilerle ortaklık stratejisi kurulmasına karar veriliyor. Zastava bu kapsamda 1954 yılında Fiat ile anlaşma yapıyor. Ancak Yugoslavya halkının o dönemlerdeki alım gücü ve ülke ekonomisinin genel durumu göz önünde bulundurularak minimalist tasarımlı Fiat 600 modelinin üretimine ağırlık veriliyor. 

1973 yılındaki Petrol Krizi'nde Yugoslavya'da benzin fiyatlarının dört kat yükselmesi nedeniyle Zastava bu kez düşük yakıt tüketen yeni bir model geliştirmeye hazırlanıyor. Şirket kendi tasarladığı bir otomobili piyasaya sürmeye karar veriyor ve bu kapsamda Zastava 102 modeli üretiliyor. Ardından Fiat ile yeni bir motor tedarik anlaşması yapılması sonucunda da "Yugo 45" adlı yepyeni bir model üretiliyor ve bu model ilk olarak 1980 yılında Belgrad Otomobil Fuarı'nda görücüye çıkarılıyor.

Zasvata firması Yugo modelleri ile Batı Avrupa pazarlarına girmeyi hedefliyor. Yugo 1983 yılında İngiltere'de satışa çıkarılıyor. Ucuz fiyatlı olması nedeniyle kısa sürede yoğun talep görüyor ve pazar payını yükseltiyor. Otomobil piyasasında rekabeti sürdürebilmek adına "Yugo 55" modeli daha modern tasarımlı iç dizayn ve daha düşük yakıt tüketen motoru ile tüketicilerin beğenisine sunuluyor. 




Yugo'nun satışlarının artmasıyla Zastava şirketi ihracat için yeni pazarlara yönelmeye başlıyor. Amerikalı girişimci Malcom Bricklyn'e ait şirketin 1960'lı yıllardaki girişimiyle Yugo Amerikan pazarına ayak basıyor. Bricklyn'in düşük yakıt tüketimi ve ucuz maliyetli araç bakımını ön plana çıkaran pazarlama stratejisi ile Yugo Amerika'yı, Amerikan halkı da Yugo'yu keşfediyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) ön siparişle satışlarına başlanan Yugo adeta talep patlaması yaşıyor. Çünkü bu otomobil sadece 3.990 Amerikan Doları'na satışa sunuluyor. Bricklyn sonraki yıllarda yaşanan olumsuz geri dönüşler nedeniyle kendi imajını korumak adına Zastava fabrikasına özel olarak seçilen kendi işçilerini dahi gönderiyor. 1986 yılına gelindiğinde Yugo Amerikan pazarında 37 bin adetlik satışa ulaşmayı başarıyor. 1988 yılında 50 bin satış adedine ulaşılmış olsa da Yugo'nun güvenlik ve dayanıklılık konusunda çok düşük performans sergilemesi nedeniyle aracın imajı iyice negatif yönde dönüşüme uğruyor. ABD'de Yugo satışları 80'lerin sonunda bir hayli düşüyor. Ancak tüm bunlara rağmen Zastava farklı ülkelere yönelik Yugo ihracatını artırmayı sürdürmeyi başarıyor. 

Yugo, Amerikan pazarında otomobillerin arıza vermesi ve hatalı motor üretimi nedeniyle "Dünyanın En Tehlikeli Otomobili" seçiliyor.

1990 yılında Fiat Tipo örnek alınarak "Yugo Sana" adlı yeni bir model piyasaya sürülüyor. Ancak bu süreçte Avrupa'da komünist rejimlerin birer birer yıkılmaya başlaması nedeniyle Yugoslavya için de alarm zilleri çalmaya başlıyor.  Yugoslavya ekonomisindeki geri gidiş Yugo otomobillerinin geleceğini olumsuz yönde etkiliyor. Josef Broz Tito'nun "Elimde kristal bir küre tutuyorum" diye tanımladığı ülkede onun ölümü sonrasında başlayan iç çatışmalar ve ambargolar nedeniyle de Zastava Yugo'larına olan talep adeta dip yapıyor. Zastava şirketi tüm zorluklara ve Avrupalı bayilerin Yugo'ları ellerinden çıkarmak için zararına satış yapmalarına rağmen hem otomobil hem de geleneksel silah teknolojilerini üretmeyi sürdürüyor. 




1999 yılında Kosova Savaşı sırasında, Yugo'ların üretildiği Zastava fabrikası NATO tarafından stratejik silah üretimi yapıldığı ve Sırbistan'a silah tedarik edildiği gerekçesiyle bombalanıyor.

Yugo tüm kötü imajına rağmen birçok Hollywood yapımında kendisine yer bulmayı başarmış bir otomobil...

Bombardıman sonucu fabrikanın otomobil üretilen kısmı ağır yıkıma uğruyor. Yugoslavya'nın dağılmasının ardından Yugo üretimi Sırbistan sınırları içerisinde devam ediyor. Ancak pazar payını büyük ölçüde yitiren Yugo için elektrikli motor teknolojisi dahi geliştirilse de demode tasarımın sürdürülmesi işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. Zastava 2005 yılında yeniden ayağa kalkabilmek için geleneksel ortağı Fiat ile yeni bir ortaklık kuruyor. Ancak rakipleri ile rekabette yenik düşen Zastava şirketi 2008 yılında iflas ederek faaliyetlerine son veriyor.

Ohrid / Ağustos 2024


"Yugo 45" toplamda 800 bin adetlik satış rakamına ulaşıyor. Yugoslavya halkının milli otomobili ve aynı zamanda Yugoslavya'nın simgesi olan Yugo otomobilleri ironik bir biçimde Yugoslavya'dan daha uzun ömürlü olmayı başarıyor. Bugün dahi pek çok Balkan ülkesinde Yugo otomobillerini caddelerde görmeniz mümkün. "Yugo-nostalji/ Yugostalji" gibi terimlerle nitelendirilen ve Yugoslavya'nın günümüzdeki Balkan ülkelerinin halklarında uyandırdığı olumlu sayılabilecek hem psikolojik hem de kültürel anlamdaki fenomen sembollerin başında bugün her biri klasikleşmiş Yugo modelleri geliyor.

Metallica'nın "The Day That Never Comes"'ın klibinde de bir Yugo kullanılıyor. Daha doğrusu motorunun çalışması için itiliyor. :) 

"...Born to push you'round
Better just stay down..."





Teşekkürler Dünya!



Kaynak : 

https://www.cnnturk.com/otomobil/yugo-rafa-kalkti-25-08-2014?page=12

https://en.wikipedia.org/wiki/Yugo-nostalgia

https://twitter.com/tojetoturska/status/776782235647275009

https://www.koha.net/tr/auto/202875/vetura-yugo-ka-mbetur-si-me-e-keqja-ne-histori

https://www.youtube.com/watch?v=d4ptM10pLoc

20 Temmuz 2024 Cumartesi

BİR GÜRCİSTAN RÜYASI II: BATUM

Gürcistan'a bağlı Acara Özerk Cumhuriyeti'nin Başkenti olan Batum doğal ve tarihi güzellikleri ile her yıl binlerce turisti ağırlıyor.  Stratejik bir liman ve ticaret merkezi olan bu zengin kent şimdilerde büyük yatırımlarla ve dikey mimari projeleri ile yükselirken 'Karadeniz'in Dubai'si olmaya aday görünüyor.

Adjara, Acara, Batum



Tiflis'ten ayrılmanın vakti geldi. Son günümüzde şehirde görmek istediğimiz önemli müzeleri ve diğer mekanları gezdik. Turistik gezi otobüsü ile son bir şehir turu attıktan sonra, ara sokaklara saptık. Güzel bir mekanda hafif atıştırmalıklar eşliğinde Gürcü şaraplarından tadarak keyifli bir akşam geçirdik. Saat hızla ilerledi ve bavullarımızı almak için kaldığımız otele geri döndük. Çünkü gece trenine iki biletimiz ve yeni bir yolumuz vardı. 
İstikamet: Batum.    

Saat 00.30'u gösterirken Batum'a gideceğimiz Gürcistan Demiryolları'na ait tren tam vaktinde harekete geçti. Yolculuğumuz yaklaşık 5 buçuk saat sürdü. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber vagonlar yemyeşil dağların arasından sıyrılıp Karadeniz'in masmavi kıyılarına uzandı. Makinist "hadi uyanın biz geldik" der gibi trenin düdüğünü art arda çalarken sağımızdaki pencerelerden Batum tüm güzelliği ile kendini gösterdi. Trenden iner inmez kalacağımız otele geçtik ve bavullarımızı bırakıp tüm yorgunluğumuzu ve uykusuzluğumuzu unutturan palmiyelerle süslü geniş caddeleri ve sanki Karadeniz kıyılarında değilmişiz gibi hissettiren tropikal havası ile Batum'u adım adım dolaşmaya başladık.  

Batum'da da Tiflis'teki gibi hayat biraz geç başlıyor. Sabahın erken saatlerinde açık bir yer bulmanız çok zor. Biz de bu yüzden ilk olarak Batum'un sahil şeridine doğru yürüdük. Batum Bulvarı olarak adlandırılan, içerisinde parkların ve mekanların bulunduğu ve şehrin batısına doğru uzayıp giden sahil şeridinde insanlar sabah sporlarını yapıyordu. Etraf evcil hayvanlarını dolaştıranlar, bulvarın içinde birbirinden güzel park ve meydanlarda sabahın tazeliğinin ve sakinliğinin keyfini çıkaranlarla doluydu. 







Alfabe Kulesi

Batum Bulvarı'nda karşımıza çıkan ilk sembolik yapı ise Alfabe Kulesi oldu. 130 metre yüksekliğindeki kule çift sarmal deseninde DNA tasarımını birleştiriyor. Kule Gürcü Alfabesinin 33 harfini üzerinde taşıyor. Alfabe Kulesi ayrıca bu ülkenin insanlarının benzersizliğini de simgeliyor. Yapının üst kısımlarına doğru bir asansörle çıkılıyor. En üst kısmında ise  360 derece dönme özelliğine sahip nefis manzaralı bir restoran bulunuyor.  










Ali ve Nino Heykeli

Bir sonraki durağımız kentin belki de en ünlü sembolü olan Ali ve Nino Heykeli oldu. Azerbaycanlı Ali ile Gürcü kızı Nino'nun arasında geçen hüzünlü bir aşk hikayesini simgeleyen heykel Batum'a gelen turistlerin ilk uğrak noktalarının başında geliyor. Fotoğraflarda ve videolarda bu heykelin çok daha heybetli ve yüksek göründüğünü söyleyelim. 2010 yılında inşa edilmiş bu heykel sadece 8 metre yüksekliğinde. Ali ve Nino'nun beyaz perdeye de aktarılan efsanevi aşk hikayesini simgeleyen heykel aynı zamanda doğu ve batının sınırlarını ortadan kaldıran önemli bir sanat eseri olarak kabul ediliyor. 

Ali ve Nino Heykeli





Ali ve Nino'yu simgeleyen ve kavuşamadıkları için kolları olmayan heykeller belirli saat aralıklarında birbirlerine doğru yaklaşmaya başlıyor. Bir süre sonra hiç değmeden birbirlerinin içinden geçerek tekrar ayrılıyorlar. Bu ana şahit olmak isteyenler heykelin etrafında büyük bir kalabalık oluşturuyor. Bir aşkın sonsuzluğunu simgeleyen bu sanat eserini izlemek gerçekten de insanı duygulandırıyor.






Batum Bulvarı ve Sahil Şeridi

Batum, Gürcistan’ın yazlık merkezi. Buranın tadını en güzel ilkbahar ve yaz aylarında çıkarabilirsiniz. Eğer yaz mevsiminde bu şehre geldiyseniz denize girmek için upuzun sahili sizi bekliyor. Plajda ve Batum Bulvarı boyunca keyifle vakit geçirebileceğiniz kafeler ve restoranlar mevcut. Hava ve denizin durumu müsaitse dilerseniz kendiniz bir tekne kiralayabilir ya da büyük gezi tekneleriyle keyifli bir deniz turuna çıkabilirsiniz. Ayrıca su sporlarını da yapabileceğiniz sayısız imkan sunuyor size bu şehir. Yine sahil şeridindeki belirli noktalardan bisiklet ya da scooter kiralayabilir, etrafı yemyeşil bitki örtüsüyle kaplı olan ve denize açılan bisiklet yollarında pedal çevirerek gezintiye çıkabilirsiniz. Dört bir tarafı yeşillikler içindeki ahşap mimarisiyle Batum Yazlık Tiyatrosu da görülmeye değer. Eğer vaktiniz olursa yaz ayları boyunca bu tiyatroda sergilenen birbirinden güzel oyunları izleme fırsatı bulabilirsiniz. Komşumuz Gürcistan'da kültür-sanat faaliyetlerine büyük önem veriliyor. 




Batum Bulvarı içerisinde yer alan bambu ormanı ve botanik parkları insanı masalsı bir atmosfere sürüklüyor. Binbir çeşit bitkinin bulunduğu alan içerisinde birbirinden güzel heykelleri de görme fırsatı bulabilirsiniz. Batum için heykeller şehri demek yanlış olmaz. Heykellerin hikayelerine üzerlerindeki QR kodları okutup kolayca ulaşabiliyorsunuz. Bazı sanat eserlerinin ve kültürel mekanların bilgilendirme levhalarında Türkçe açıklamaların da yer aldığını hatırlatalım. Batum Bulvarı'ndaki Anıt Alanı'na geldiğinizde harika fotoğraflar çekebileceğiniz Yunan ve Roma dönemini yansıtan sütunları, büstleri ve yine birbirinden güzel heykelleri göreceksiniz. Buralarda dolaşırken Fransız tarzının esintilerini taşıyan bulvarın ve yemyeşil parkların oluşumunda çok büyük katkısı bulunan Michael D'Alfons heykelinin yanındaki boş sandalyeye oturup onunla hatıra fotoğrafı çektirmeyi de unutmayın.




Batum sahili boyunca hediyelik eşya satın alabileceğiniz çok sayıda mekan bulunuyor. Satıcıların çoğu Türkçe biliyor. Bir şeyler almaya karar verdiğinizde indirim için pazarlık yapmayı unutmayın. Yine bu alanda bulunan 55 metre yüksekliğindeki panoramik dönme dolaba da mutlaka binin ve bu çocukluk eğlencesini kaçırmayın. Oldukça yavaş hareket eden bu dönme dolap turunu yaklaşık 10 dakika gibi bir sürede tamamlıyor. Dönme dolabın en yüksek noktasına geldiğinizde adrenalini yüksek bir an yaşıyorsunuz. Aşağıda kıpır kıpır görünen Miracle Park alanı ile rengarenk uzayıp giden Batum sahilinin ve masmavi Karadeniz'in nefes kesici güzellikteki manzarasının keyfini doyasıya yaşıyorsunuz. 



Avrupa Meydanı


Avrupa Meydanı 

Avrupa Medyanı Batum'un en merkezi noktası, bir nevi buraya şehrin kalbi de diyebiliriz. Oldukça büyük bir alanı kaplayan bu meydan turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor. Meydanın etrafını saran binalar Avrupa şehir mimarisinin özelliklerini taşıyor. Bu meydanın her bir köşesinden ayrı ayrı fotoğraf çektiğinizde sanki bambaşka zamanlarda ve şehirlerde yolculuk etmiş gibi oluyorsunuz. Turistlerin yoğun ilgi gösterdiği meydanda elinde altın koyun postu tutan büyük bir Medea Heykeli yer alıyor. Meydanın bir diğer ucunda Prag'takinin bir benzeri olan Astronomik Saat sizi bekliyor. Meydanda bulunan ve gece renklendirilen havuzun fıskiyelerinin oyunlarıyla ıslanmamayı başarıp fotoğraf çektirmek ise çok eğlenceli. Avrupa Meydanı ve yakın çevresinde kentin en iyi restoran ve kafelerinin de yer aldığını belirtelim. Buradaki mekanlarda dünya mutfağının birbirinden lezzetli yemeklerini tadabileceğiniz gibi geleneksel Gürcü yemeklerinin ve şaraplarının da tadına bakabilirsiniz. 



Bu meydana çıkan caddelerde dikkatimizi çeken en güzel şey ise kaldırım kenarlarındaki saksıların üzerine monte edilmiş şekilde bulunduğunuz caddenin eski halinin görünümünü yansıtan fotoğrafları ve o cadde ile ilgili bilgi metinlerini içeren levhaların yapılmış olmasıydı. Kent hafızasını diri tutmak için yapılan bu uygulamanın git gide birbirinin kopyasına dönüştürülen kentlerimizin önemli tarihi cadde ve sokakları için de uygulanması iyi bir fikir olabilir.   





Poseidon Heykeli

Poseidon Heykeli ve Neptün Çeşmesi Batum Tiyatro Meydanı'ndan yer alıyor. Bu anıtsal eserler kenti ziyaret edenler tarafından büyük ilgi görüyor. Heykelin hemen arkasında Batum Ulusal Tiyatrosu'nun ihtişamlı binası yükseliyor. Tiyatro binası ile çeşme üzerinde yükselen Poseidon Heykeli birbirlerinden farklı dönemlere ait olsalar da estetik uyum açısından harika örnekler olarak fotoğraf karelerinizi süslüyor. Kentte Antik Yunan ve Batı esinlenmesi eserler göze çarpıyor. Gürcistan, Batum'daki yakın döneme ait mimari eserlerine de bakıldığında yüzünü büyük ölçüde Batı'ya dönmüş bir ülke görüntüsü veriyor. Ancak Poseidon Heykeli'nin bulunduğu meydanın çevresindeki Sovyet döneminden kalma binaların balkonlarından ülkenin geçmişi size adeta el sallıyor.       


Pizza Squara Batum


Piazza Meydanı

Batum'a gelen turistlerin en çok merak ettiği ve ziyaret ettiği eğlenceli mekanların başında Piazza Meydanı geliyor. Burada sanki İtalya'dan esen bir rüzgara kapılmış gibi hissediyorsunuz. Çünkü bu meydanın ismi de mimarisi de İtalya'dan esinlenilmiş. Birbirinden güzel kafe ve restoranların yer aldığı meydanda kısa bir mola verip kahvenizi ya da şarabınızı yudumlarken, denizden gelen hafif bir esintinin caz tınıları ile birbirine karıştığı harika bir akşamüstü geçirebilirsiniz. Etrafınızdaki hareketlilik size popüler bir mekanda olduğunuzu her defasında hissettiriyor. Piazza Meydanı'ndaki saat kulesi ise şık bir otel olarak hizmet veriyor ve şehrin her yanından görülebilen Batum'un en önemli simgelerinden biri olma özelliğini taşıyor. 


Acara Sanat Müzesi


Acara Sanat Müzesi

Batum'da ziyaret edebileceğiniz çok sayıda müze mevcut. Zamanımız kısıtlı olduğundan dolayı sadece Acara Sanat Müzesi'ni ziyaret etme fırsatı bulabildik. Müzeyi gezebilmek için ya girişten ya da online olarak bilet satın alabiliyorsunuz. Sizi ilk olarak ahşap trabzanlı büyük bir merdiven karşılıyor. Müzenin üst katına doğru çıkarken dikey sütunlar size aynı zamanda tarihi bir mimari yapının içinde olduğunuzu fısıldıyor. İçeride çağdaş Gürcü sanatının birbirinden etkileyici ve önemli eserleri sergileniyor. Üst kata çıktığınızda sizi harika bir sanat eseri olan İtalyan heykeltıraş Emilio Santarelli'nin "Peri ve küçük Faun" adlı heykel kompozisyonu  karşılıyor. Müze sürekli ve geçici sergilere ev sahipliği yapıyor.


Arga Cable Car
#ArgoCableCar


Argo Teleferik

Batum'a gelip de Argo Teleferik'e binip Anuria Dağı'nın zirvesine çıkmadan olmazdı. Miracle Park'taki kalkış istasyonundan Anuria Dağı'ndaki varış istasyonuna kadar yaklaşık 2.5 km boyunca havada asılı kalıyorsunuz. Teleferikte 252 metre yükseklikte yaklaşık 15 dakika boyunca çok düşük bir hızda seyahat ediyorsunuz. Bir anda şehir merkezi kuş bakışı olarak ayaklarınızın altına seriliyor. Yükseklik korkusu olanlar için bu teleferiğe binmek doğrusu büyük cesaret ister. Caddelerin ve binaların üzerinden geçerken nefis bir şehir manzarasına tanıklık ediyorsunuz. Ancak teleferik rüzgardan sallandıkça yüksek bir dairenin balkonuna ya da tepedeki bir evin bahçesine düşecekmişsiniz gibi bir korkuya kapılıyorsunuz. 





Bir tarafınızda Batum Limanı ve alabildiğine Karadeniz'in gökyüzüyle karışan maviliği; diğer tarafınızda da şehirden uzak yemyeşil dağlarda sıra sıra dizilmiş evler sanki size gülümsüyor. Teleferik şehir merkezinden bir süre sonra tamamen uzaklaşıyor ve şehir tepelerin ardında kayboluyor. Küçük bir ormanın üstünden geçtikten sonra yolculuk nihayet sona eriyor ve Sputnik Tepesi'ni adımlamaya başlıyoruz. 




İlk olarak iniş istasyonunun bulunduğu binada hediyelik eşyaların satıldığı bir alana çıktık. Ardından birbirinden güzel kafe ve restoranların yer aldığı bölüme geçtik. Burada kısa bir mola verdikten sonra seyir terasına çıkıp harika bir Batum manzarasına karşı fotoğraf çekip anı ölümsüzleştirdik. Daha sonra istasyonun bulunduğu binanın alt katına inen merdivenlerden grafiti ile süslenmiş duvarlarda pozlarımızı verdik. Şehrin en doğusundan en batısına kadar uzanan mükemmel manzaranın tadını çıkarmak için bir süre seyre daldık. Ardından şehir merkezine geri dönmek için yeniden teleferik istasyonunun yolunu tuttuk. Bu maceradan çok büyük keyif aldığımızı söylemeliyim.   



Nuri Gölü

Batum hikayesi olan mekanları içerisinde barından bir şehir. Nurigele ya da Nuri Gölü de bunlardan biri. Batum Bulvarı'nın devamında Karadeniz sahiline paralel olarak uzanan bu yapay gölün kenarı şehrin en hareketli açık alanlarından biri. Burada yürüyüş yapabilir, temiz havayı içinize çekip bir süre dinlenebilir, balık tutabilir ya da göl kenarında bulunan eğlence mekanlarında vakit geçirebilirsiniz. 




Nuri Gölü'nün hikayesine gelince: Efsaneye göre Nuri isimli küçük bir bebek bu gölde boğulmuş ve annesi sürekli bu göle gelip ‘Nuri seni bekliyorum’ manasında ‘Nuri Geli’ dermiş.


Mc Donald's


Dünyanın En İlginç Mc Donalds Binası ve Ters Ev

Batum'da uzay mekiği şeklindeki Mc Donalds binası mimari özellikleri nedeniyle hayatımda gördüğüm en ilginç yapılardan biri. Mimar Giorgi Kmaladze akaryakıt istasyonunu ve restoranı bir arada tasarlamış. Bu ilginç mimari yapı 2013 yılında geometrik bina ödülüne layık görülmüş. Akaryakıt istasyonunun üstünü kapatan ve öne doğru uzayan üçgen kısım restorana ait peyzaj alanı olarak değerlendirilmiş. Batum'daki bir diğer ilginç yapı ise Mc Donals binasına çok yakın bir mesafede bulunan Ters Ev. Restoran olarak hizmet veren bu ilginç yapı fotoğraf meraklılarının önemli uğrak noktalarından biri.




Karadeniz'de bir Dubai

Batum'da Sovyet döneminden kalan eski yüksek binalar Karadeniz'e karşı zaman yorgunu halleriyle bakım ve yenilenmeyi bekliyor. Bu binaların balkonlarındaki tahribata karşı aynı renkte plastik kaplama kullanılarak önlem alınmaya çalışılmış. Eski kent bölgesinde geleneksel mimari yapılar yoğunluğu oluşturuyor. Kentin batısına doğru gittiğinizde ise gökyüzüne uzanan binalar ve yeni açılan geniş bulvarlarla karşılaşıyorsunuz. Gelir seviyesindeki eşitsizlik kent mimarisine de aynı oranda yansımış. Ayakta zor duran ve çamaşırların hiç eksilmediği renkli balkonların bulunduğu binaların hemen yanında dikey mimari örnekleri olan yeni gökdelenler yükseliyor. Sovyet mimarisi örneği panel binalar eski caddeler boyunca uzanıyor. Kentin batı yakasında ise otelleri, alıveriş merkezlerini, ofisleri, casino'ları ve diğer eğlence mekanlarını bünyesinde barından adeta yepyeni bir şehir yükseliyor. Geniş caddeler ve bulvarlarda gezinenlerin profillerine bakınca şehrin geri kalanından çok daha zengin bir muhitte dolaştığınızı anlıyorsunuz. Yapımı sürdürülen yüksek katlı onlarca konut da Karadeniz'de yeni bir Dubai örneğinin hızla yükseldiğinin en net göstergesi. 




Ve İlginç Şeyler  

Batum'da caddelerde dolaşan tamponsuz otomobiller çok dikkatimizi çekti. Biraz sorup araştırınca nedeninin trafik kazalarından kaynaklanmadığını öğrendik. Gürcistan ikinci el otomobil cenneti. Avrupa'dan çok sayıda kullanılmış otomobil sıfır gümrükle ithal ediliyor. Çoğu lüks olan bu araçlar burada ucuz fiyatlara satılıyor.  Türkiye'de araç parçaları çok pahalı olduğundan ikinci el alınan bu araçların parçaları Türkiye'deki alıcılara satılıyor. Tamponunu-farını satan komşu satın aldığı aracını böylelikle bedavaya getirmiş oluyor. :) Ayrıca parça hırsızlığının da buralarda çok yaygın olduğu söyleniyor. 




Gürcistan doğa turizmi ile de ön plana çıkan bir ülke. Bu ülkedeki bir sonraki turumuzda Kafkasya'nın doğal ve tarihi zenginlikleriyle dolu yeni bir 'Gürcistan Rüyası'nda uyanmak en büyük isteklerimiz arasıında...

Teşekkürler Dünya!


  

























KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...