bartın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bartın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Temmuz 2025 Pazar

KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli belirsizdi. Derken gök gürledi, orman çınladı. Yağmurun senfonisi başladı. Yanı başımızda gürül gürül akan suların ve derenin sesi boğuldu. Yağmur tüm ormana kendi şarkısını dinletiyordu. Yapraklar kendi ritmini tuttu ve o an sanki tüm çadırların içi hayallerle doldu. Oysa birkaç saat önce gökyüzü yıldızla doluydu. Çadırların biraz uzağında bir ateş yanıyordu. Ateşin etrafında toplananlar vardı; sekiz, dokuz ya da on, on bir, yok yok tam on iki kişi... Yıldızlar desen sanki ağaçların dallarından sarkıyordu. Biri içinde çalan gitarla "Yıldızların Altında"yı söylüyordu. Güzel Bilgemiz, "yağmur kaçta yağacak" diye sordu, küçük kızın şarkısından önce miydi ya da çok sonra mıydı? "Üçte" dedi birisi, "Beşte" dedi bir başkası. Kimse bilemedi. Çünkü buraların yağmuru saat kullanmıyordu. Alabalıklar coşkun akan sulara doğru zıplarken kuş olup gökyüzüne uçuyordu. Çadırın altına gizlenmiş bir yengeç ise yolunu şaşırmış, ormana doğru kaçıyordu. Dışarıda ayak sesleri vardı; "Sen kimsin ya da nesin", çağır çocukluk korkularını saklandığı yastığının altından. Sular sel olup akar mı, bu çadır bir sal gibi bizi uzaklara salar mı, düşün uyuma ya da hiç düşünme uyu. Böylesine güzeldi bu hikaye, Kumluca'da geçen bir gecede...  




Yaz Geldi, Yola Çıkıyoruz
 
Uzun zamandır özlediğimiz kamp ve beklediğimiz yaz zamanı nihayet geldi. Yılın ilk kampını yine geçen yılki aynı yerde ve yine üyesi olduğumuz BARDOKS74'ün (Bartın Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü) değerli ekibi birlikte yaşayacak olmanın heyecanıyla çıktık yola. Bartın'dan yaklaşık 1 saat süren yolculuğun ardından yeşilin bin bir tonuna ev sahipliği yapan Kumluca Beldesi'ne bağlı Zafer Köyü'ndeki Arslan Alabalık Tesisleri'ne ulaştık. 





Doğanın Kalbinde İlk Adım: Arslan Alabalık Tesisleri

Varır varmaz, bizden önce kamp alanına gelmiş olan ekip arkadaşlarımızın bizim için ayırdığı çimenlik alana hızlıca çadırımızı kurduk. Sandalyelerimizi ve masamızı, alabalıkların yüzdüğü gölete nazır, yemyeşil bir manzaranın içine yerleştirdikten sonra biraz soluklandık ve doğanın sunduğu o eşsiz huzurun tadını çıkarmaya başladık. Ekibimizin aynı bölgede gerçekleştirdiği yürüyüş planına geç kaldığımız için, onlar dönüşe geçene kadar kamp alanında bizi karşılayan Orhan Salman Bey ile oldukça keyifli bir sohbete koyulduk.



Kampın Ritmi: Doğa, Sessizlik ve Gülümseyen Yüzler

Doğanın iyileştirici gücü, herkesin yüzüne bir gülümseme olarak yansımıştı. Yürüyüşten dönen ekibimiz, yüksek bir enerjiyle kamp alanına ulaştı. Onlar akşam hazırlıklarına koyulurken, biz ise biraz daha göletin kenarındaki ahşap piknik alanında kalıp, tertemiz havanın ve yemyeşil ormanın büyüsü altında ruhumuzu dinlendirmeyi tercih ettik. Gündelik hayata dair ne varsa artık geride kalmıştı. Öyle ki, çadırlarımızı kurduğumuz çimenlik alan, bizim için adeta başka bir gezegene dönüşmüştü.





Ekibimizin güzel ve bilge lideri Gülsen Hocamız, geride hiçbir iz bırakmayacağımız kamp ateşini bize fısıldadı. Kamp ateşi demek, burada sadece ateşin etrafında toplanmak demek değil; aynı zamanda yeni dostluklar kurmak, öğretici sohbetlere katılmak ve paylaşmanın değerini hissetmek demekti. Sözleştiğimiz saatte, gürül gürül akan kapkaranlık derenin kenarında, adeta medeniyetin meşalesi gibi yükselen ateşe doğru yürüdük. 





Ateşin Etrafında Bir Çember

Ateş çoktan yakılmıştı ve ekip arkadaşlarımız kamp sandalyeleriyle ateşin başında toplanmıştı. Herkes, havanın kararmasıyla birlikte artan serinliği kıran alevlerin sıcaklığında sohbetin keyfini çıkarıyordu. Ateşin ritmik kıpırtısı, yanan kuru dalların çıtırtısı ve çektiğimiz her fotoğraf karesinde yakalamaya çalıştığımız dans eden alevler, zihnimizde tıpkı akan su gibi bir meditasyon hali yarattı. Bu sıcacık görsel şölen ve oluşturduğumuz çember, içimizdeki ilkel yönleri ortaya çıkardı: ısınma çabası, karanlıkta ve doğada birliktelik, dayanışma ve güven hissi... Hepsi bir hare gibi etrafımızı sarıp sarmaladı.




Şarkılar Gökyüzüne Yükselirken

Sohbet, bir süre sonra yerini şarkılara ve türkülere bıraktı. Sanki içimdeki tüm kırık gitarlar ve hemen arkamda akıp duran karanlık dere, bir orkestra gibi söylediğim her şarkıya eşlik ediyordu. Ekipten sesi güzel bir arkadaşımız ve minik bir dostumuz da geceye birer şarkı armağan etti. Doğanın içinde, en doğal enstrümanımız olan sesimizle, Kumluca’da gökyüzüne şarkılar gönderdik.




Derken, içimizden biri “yat borusunu” çaldı. Uyku, göz kapaklarımızdan bir yaprak gibi düşerken ateşin başından sessizce ayrıldık. Yaz mevsiminde içimizi titreten bir soğukluk, olanca ağırlığıyla üzerimize çökmüştü. Yağmurun geleceğinin haberini çoktan almıştık. Çadırımıza çekilmeden önce biraz daha tadını çıkaralım diyerek bir şeyler içip içimizi ısıtalım istedik. Ama çok uzun kalamadık. Çok da ısınamadık. Alabalık havuzlarına akan tazyikli suyun sesini duymamak için kulak antrenmanına bile gerek kalmadan, uyku tulumunun içindeki sıcaklık bizi rüyalar alemine götürdü. Ta ki yağmur “Ben geldim diyene kadar...

Yağmurun Senfonisi ve Geceye Dair Sorular

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli belirsizdi. Derken gök gürledi, orman çınladı. Yağmurun senfonisi başladı. Yanı başımızda gürül gürül akan suların ve derenin sesi boğuldu. Yağmur tüm ormana kendi şarkısını dinletiyordu. Yapraklar kendi ritmini tuttu ve o an sanki tüm çadırların içi hayallerle doldu. Oysa birkaç saat önce gökyüzü yıldızla doluydu.




Nasıl uyunur bu sağanakta… Kafamda belli belirsiz sorular, yarı uykuda yarı uyanık gözler… Hava aydınlandı mı, yoksa hala çadırın içi gibi karanlık mı? Çadırın içine su sızar mı, birazdan hiçbir şeyi umursamadan dalacağımız rüyaları da ıslatır mı bu yağmur? Ne güzeldi oysa… Sadece yağmurun çadırın üstünde çıkardığı ses vardı. Hep aynı ritimde. Her damla kararlı...Uyuyalım hadi… Bir sağa bir sola, bir sağa bir sola dönüp uyuyalım. Uyuyalım ki sabah olsun. Ve sonra kalkmaya üşenelim. Şimdi bir bülbülün ötüşü başladı. Seher vakti demek. Az kaldı... Bırak telefonu… Zaten çekmiyor burada. İyi ki çekmiyor. Gelmesin hiçbir bildirim. Paylaşılmasın hiçbir hikaye. Çünkü asıl hikaye burada. Şimdi, tam burada yaşanıyor.





Sabahın Islak Yeşilliği

Dışarıda ayak sesleri... Kahvaltı hazırlıkları başlamış. Yattığımız yerden, “Kim konuşuyor acaba?” diye isim isim tahmin yürütüyoruz. Sonra “Hadi biz de katılalım” deyip çıkıyoruz çadırdan. Ve çıkmadan önce, her kamp sabahında olduğu gibi o klasik açılış videomu çekiyorum: fermuarı yukarı doğru çekerken yavaşça açılan çadır kapısı… Islak bir yeşillik karşılıyor bizi. Göletin üzerinde yüzer vaziyette duran, sanki bir annenin yola fırlamasın diye çocuğunun elini sımsıkı tuttuğu gibi kıyıya bağlanmış bir piknik masasının etrafında başlıyor nefis bir kahvaltı. Sonrasında, közde pişirilen çifte kavrulmuş Hatay kahvesi eşliğinde uzun yudumlarla gelen keyif... Ve ardından, göletin kenarında kısa ama huzur dolu bir yürüyüş. Ayaklarımızın altındaki ıslak toprak, kuş sesleri ve gece boyunca yağan yağmurun ardında bıraktığı o taze, mis gibi hava... Her şey olması gerektiği kadar…




Su Yürüyüşüne Alternatif

Geçen yıl bu zamanlar, hava mevsim normallerinin üzerinde bir sıcaklığa sahipti. Bu yıl ise farklıydı. Gecenin serinliği, gelen yağmurla birlikte daha da arttı. Sabaha karşı soğuk hava kendini iyice hissettirdi. Bu yılki su yürüyüşüne katılmamaya, onun yerine köyün içinden Arıkayası'na kadar gidiş-dönüş toplam 5 kilometrelik daha sakin bir yürüyüş yapmaya karar verdik. Ekip arkadaşlarımızın bir kısmı su yürüyüşü için son hazırlıklarını yaparken biz de yavaş yavaş eşyalarımızı aracımıza taşımaya başladık.


Su Yürüyüşü - 2024


Su yürüyüşü, BARDOKS74'ün organize ettiği, orijinal, zorlu ama oldukça keyifli bir deneyim. Yürüyüş, dere içinde yürümeye uygun ayakkabılarla başlıyor. Yaklaşık 5 kilometrelik parkur boyunca suyun içinde ilerlenerek Arıkayası Şelalesi’ne ulaşılıyor. Yürüyüşün en güzel ödülü ise şelalenin havuzlarında biriken sularda serinlemek.




Dönüş Yolları

Biz ise köy içindeki yürüyüşümüzü tamamladıktan sonra Arıkayası’na uzanan köprünün üzerinde son birkaç fotoğrafımızı çekip, bu kamp macerasını bir yenisine kadar sonlandırdık ve dönüş yoluna koyulduk. Bu kez Bartın’a dönüşü Abdipaşa üzerinden yaptık. Yolun büyük bir bölümü ne yazık ki adeta kaderine terk edilmiş gibiydi. Ancak tek tesellimiz, Abdipaşa yönlendirme levhalarının her yol ayrımına konulmuş olmasıydı.



Kumluca’da geçen bu harika hafta sonu kampı, doğasıyla, sessizliğiyle, sohbeti ve yağmurlu gecesiyle ruhumuzda uzun süre yankılanacak bir notaya çoktan dönüştü bile...


Teşekkürler Dünya!



 

2 Temmuz 2025 Çarşamba

KİTAP KARDEŞLİĞİ BARTIN-2, İLK BULUŞMASINI GERÇEKLEŞTİRDİ

Bartın’da edebiyat tutkunlarını bir araya getiren Kitap Kardeşliği Bartın Topluluğu, ikinci okuma grubunu oluşturdu ve ilk buluşmasını geçtiğimiz akşam Sarmaşık Cafe’de gerçekleştirdi. Kitap Kardeşliği Bartın-2 adını taşıyan yeni okuma grubunun üyeleri, bu ilk toplantılarında dünya klasikleri ve Rusya Edebiyatı denilince akla ilk gelen isimlerden biri olan Fyodor Dostoyevski’nin erken dönem romanı Beyaz Geceler’i yorumladı. Katılımcılar, yeni tanışma heyecanıyla yaptıkları ilk yorumlarında, romanın isimsiz ve hayalperest baş karakterinin dönemin Rusya’sında geçen dört gecelik aşk hikayesini gerçekçilik yönleriyle ele aldı. Tartışmalarda, baş karakterin iç dünyası, aşkı algılayış biçimi ve yalnızlıkla kurduğu ilişki ile romandaki tüm karakterlerin askıda kalan çelişkili yönleri de derinlikli bir şekilde yorumlandı. İkinci grubun ilk buluşmasında ayrıca değerli bir konuk da yer aldı. Bartın Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Haluk Öner, söyleşiye eşlik etti.



Kitap Kardeşliği Bartın-2 adıyla buluşmalarını sürdürecek olan yeni topluluk üyeleri, ilk buluşmalarını geçtiğimiz akşam gerçekleştirdi. Buluşmada moderatörlük görevini  Gökçel Vural üstlendi.




Romanın yazarı Fyodor Dostoyevski hakkında kısa bir bilgilendirme sunumuyla başlayan gecede, katılımcılar yeni tanışma heyecanıyla birlikte sırayla söz alarak Beyaz Geceler adlı romanı değerlendirdi.




Bu kısa romanda yer alan isimsiz ve hayalperest baş karakterin, “beyaz geceleri” ile ünlü Rusya’nın en güzel şehirlerinden biri olan Petersburg’da yaşadığı dört gecelik aşk hikâyesi tüm yönleriyle ele alındı.




Duygusal ve psikolojik yönleri öne çıkarılarak tartışılan roman hakkında katılımcılar genel olarak beğenilerini ifade etti. Oldukça keyifli geçen edebi sohbette, romandaki iki baş karakterin arasındaki ilişkinin ve diyalogların çelişen yönleri ile dönemin Rusya’sındaki insan davranışları ile günümüzdeki insanlık hallerinin karşılaştırmaları yapıldı.





Gecenin değerli bir konuğu da vardı. Bartın Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Haluk Öner, Dostoyevski ve "Beyaz Geceler" romanı hakkında oldukça bilgilendirici ve derinlikli notlarını katılımcılarla paylaştı.




Ayrıca Doç. Dr. Haluk Öner’in kaleminden çıkan ve üçüncü baskısı yayımlanan "Bir Dünya Cenneti Kadıköy ve Edebiyatımız" adlı eser tanıtıldı. Topluluk üyeleri, etkinlik sonunda Öner’e kitaplarını imzalatma şansı da yakaladı.




Kitap Kardeşliği Bartın-2 Topluluğunun bir sonraki buluşması 31 Temmuz tarihinde gerçekleştirilecek. Bu buluşmada Douglas Adams’ın "Otostopçunun Galaksi Rehberi" adlı eseri yorumlanacak.

28 Haziran 2025 Cumartesi

BARTIN'DA "BEYAZ GECELER": DOSTOYEVSKİ İLE YALNIZLIĞIN VE HAYALLERİN PEŞİNDE

Bartın’da edebiyat tutkunlarını bir araya getiren Kitap Kardeşliği Bartın Topluluğu, bu ayki buluşmasında dünya klasikleri denilince akla ilk gelen yazarlardan Fyodor Dostoyevski'nin insan psikolojisini derinlemesine işlediği büyük romanlarının habercisi olarak nitelendirilen "Beyaz Geceler" adlı eserini değerlendirdi. Topluluk üyeleri, İBEV Kafe’nin zeytin ağaçlarıyla çevrili huzurlu bahçesinde gerçekleştirdikleri yedinci buluşmalarında, eserin adını taşıyan beyaz gecelerin tam da Rusya'nın St. Petersburg şehrinde yaşandığı bu dönemde, yalnızlık, hayal, aşk ve gerçeklik üzerine derinlikli bir sohbet gerçekleştirdi.




Aylin Alişan Yetkin'in moderatörlüğünde gerçekleşen yedinci kitap buluşmasında, katılımcılar hem F. Dostoyevski'nin çalkantılı ve ilginç hayatından önemli kesitler dinleme fırsatı buldu hem de 1800'lü yılların Rusya'sında Petersburg şehrinin zarif sokaklarında romanın isimsiz kahramanının adımlarının izlerini sürdü. 





Ayrıca moderatörümüzün sevgili annesi Zeliha Servisel Hanım'ın da etkinliğe eşlik etmesi ve kitabı yorumlaması katılımcılar için gecenin en güzel sürprizi oldu.




Yapayalnız ve hayalperest baş karakterin Nastenka adındaki genç bir kadınla karşılaşması sonrası iç dünyasında kopan fırtınalar, duygusal ikilemler ve hikayenin sonunda yaşanan hayal kırıklığının ustalıkla işlenişi ve anlatım dilinin gücü ile zenginliği "Beyaz Geceler" konuşmasının odak noktaları oldu.  




Topluluk üyeleri, oldukça kısa bir roman olmasına rağmen Beyaz Geceler’in etkileyici kurgusunu ve karakterlerin psikolojik derinliğini cesur bir dille aktarışını değerlendirdi.



Eserin günümüzde dahi insan ruhuna dokunan yönlerini tartışan katılımcılar, aynı zamanda romanın yazıldığı dönemin Rusya’sındaki sosyal ve sınıfsal yapıya dair yansımaları da ele alarak satırlar arasına gizlenmiş toplumsal şifreleri çözmeye çalıştı.




Katılımcılar, zeytin ağaçlarının gölgesinde, yılın en uzun günlerinden birine denk gelen bir Bartın akşamında, deniz yönünde batan güneşin uzanan kollarını ve gökyüzüne uzun süre yayılan buğulu aydınlığını St. Petersburg’un beyaz gecelerine benzeterek, bir arada olmanın huzurunu ve keyfini yaşadı.



Kitap Kardeşliği Bartın Topluluğu, bir sonraki buluşmalarını 22 Temmuz 2025 Salı akşamı yine aynı mekanda gerçekleştirmek üzere sözleşti. 




Katılımcılar Temmuz ayında gerçekleştirilecek sekizinci buluşmalarında Abdülkadir Baziki yönetiminde Douglas Adams'ın kaleme aldığı Otostopçunun Galaksi Rehberi adlı eseri değerlendirecek.




5 Haziran 2025 Perşembe

BİZİM BÜYÜK BULUŞMAMIZ: AMASRA'DA KİTAP VE MÜZİK DOLU BİR AKŞAM

Kitap dostlarını bir araya getiren 'Kitap Kardeşliği Bartın Topluluğu', altıncı buluşmasını mavi ile yeşilin buluştuğu Amasra'da gerçekleştirdi. Bu ayki buluşmada, Çağdaş Türk Edebiyatı’nın özgün kalemlerinden Barış Bıçakçı’nın "Bizim Büyük Çaresizliğimiz" adlı romanını değerlendiren topluluk üyeleri, romanla aynı adı taşıyan filmin bazı sahnelerinin de çekildiği Karadeniz'in incisi tarihi Amasra kentinde, denizin kıyısındaki Sesamos Cafe'de bir araya geldi. Topluluk üyeleri, romanın oldukça dikkat çeken samimi ve duygusal dili, karakterlerin iç dünyasındaki ikilemleri ve dostluk teması etrafında şekillenen anlatısını tartışırken, aynı zamanda Barış Bıçakçı’nın edebi üslubunun şiirselliği üzerine derinlikli bir sohbet gerçekleştirdi. Ayrıca bu ayki buluşmada, "Sisli Puslu Evler" adlı romanıyla edebiyat dünyasına merhaba diyen değerli yazar Zeynep Horuzoğlu konuk oldu. Katılımcılar, yazarın kişisel hikayesini ve romanın yazım sürecini bizzat kendisinden dinleme fırsatı buldu.



Elif Günbey Vural'ın moderatörlüğünde gerçekleşen 'Amasra Buluşması'nda, Barış Bıçakçı’nın 2004 yılında yayımlanan romanı "Bizim Büyük Çaresizliğimiz" tüm edebi yönleriyle ele alındı.




Topluluk üyeleri; dostluktan şiirlere, aşktan mevsimlere, anılardan Ankara’ya kadar uzanan kişisel hikayelerle örülü roman değerlendirmelerini, duvarlarına denizin kokusu ve tarihin izleri sinmiş, edebiyatın büyüsüyle ilham veren Amasra’da keyifli bir akşam eşliğinde paylaştı.



Katılımcılar, yazarın kelimelerle kurduğu sakin ve duygu yüklü bir dünyada dolaşırken; geç kalmanın, yaşanması mümkünken yaşamamayı tercih etmenin ve aşk ile dostluk arasında sıkışan seçimlerin çaresizliğini tartıştılar.



Sohbetin ikinci bölümünde ise topluluk üyeleri, konuk yazar Zeynep Horuzoğlu ile tanışma fırsatı buldu. Yazar, ilk romanı olan "Sisli Puslu Evler" i tanıtarak, kişisel hikayesini, yazım sürecini, romanın yayımlanma sürecindeki zorlukları ve yıllara yayılan emeğini samimiyet ve içtenlikle paylaştı. Kitabı edinmiş olan okuyucular da yazar Horuzoğlu’nun ilk roman heyecanına ortak olarak kitaplarını imzalatma fırsatı buldu.



Edebiyat dolu bir sohbetin sonunda ise katılımcılar, gitar tınıları ve şarkılar eşliğinde keyifli anlar paylaşarak unutulmaz bir buluşmanın daha keyfini yaşadı.




Kitap Kardeşliği Bartın üyeleri, bir sonraki kitap buluşmalarını 26 Haziran tarihinde Bartın’da gerçekleştirmek üzere sözleşti. Katılımcılar, Haziran ayı buluşmasında Rus Klasikleri deyince akla ilk gelen isimlerden Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'nin 'Beyaz Geceler' adlı romanını Müge Bayraktar'ın moderatörlüğünde konuşacak.




16 Nisan 2025 Çarşamba

VE 5. BULUŞMA: KİTAP KARDEŞLİĞİ PİNHAN'I KONUŞTU

Kitap Kardeşliği Bartın Topluluğu Nisan ayı buluşması için Southill Cafe'de bir araya  geldi. Topluluk üyeleri gerçekleştirdikleri beşinci buluşmasında Türkiye'nin en çok tartışılan yazarlarından biri olan Elif Şafak'ın ilk romanı Pinhan'ı masaya yatırdı. Roman, hayattaki ikilikleri birer zıtlık olarak değil, insanın özüne dönüş yolculuğunun bir parçası olarak ele alıyor.  Topluluk üyeleri, Elif Şafak’ın mistik anlatım dili, şiirsel üslubu ve kimlik bunalımlarıyla örülü karakter tasvirleri hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. "Hayatta illa bir seçim yapmak gerekiyor mu" sorusu ise gecenin en önemli edebi tartışma konusu olarak baş köşeye yerleşti.



Ayşegül Aydoğdu Kızılcıklı'nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen buluşmada 1997 yılında yayımlanmış  Elif Şafak'ın ilk romanı olan Pinhan tüm edebi yönleriyle ele alındı. Tasavvufi öğelerle harmanlanmış bir kurguya sahip olan romanda eski dilde kaleme alınmış betimlemeler ve şiirsel dil oldukça dikkat çekiyor




Romanda gerçek ile kurgu iç içe geçiyor. Hayali öğeler ve mistik bir atmosfer okuru bambaşka bir dünyanın içine çekiyor. Romanın sonunda ise ana karakter, yaşadığı kimlik ve benlik bunalımına bir seçimle yön veriyor. Bu seçim, sadece karakterin değil, okurun da kendi iç yolculuğunu sorgulamasına neden oluyor. 



Elif Şafak bir dönem Türkiye'de oldukça popüler bir yazar ve düşünür olarak medyada adından sıkça söz ettiren bir isim olmuştu. Siyasi görüşleri kadar hakkında yazılanlar, eleştiri ve hatta suçlamaların yanında yakın dönemde bir intihal davası ile gündeme geldi. Bu sebeple de topluluk üyeleri,  Pinhan'ı değerlendirirken yalnızca edebi yönleriyle değil, yazarın sosyal ve politik kimliğiyle birlikte mi yoksa eserden bağımsız mı ele alınması gerektiği üzerine de derin bir sohbet gerçekleştirdi.




Kitap Kardeşliği Bartın üyeleri, bir sonraki kitap buluşmalarını 27 Mayıs tarihinde Amasra’da gerçekleştirmek üzere sözleşti. Mayıs ayı buluşmasında ise Çağdaş Türk Edebiyatının önemli kalemlerinden Barış Bıçakçı’nın "Bizim Büyük Çaresizliğimiz" adlı romanı konuşulacak.





21 Mart 2025 Cuma

4. BULUŞMA: İNADINA YAŞAMAK

Kitap Kardeşliği Bartın Topluluğu Mart ayı buluşması için Yedi Numara Kitap& Kahve'de yeniden bir araya geldi. Topluluk üyeleri dördüncü buluşmasında yazar Aybike Ertürk'ün "Kibirli Palmiye" adlı kara bir yol hikayesi olarak nitelendirilen romanını değerlendirdi. Toksik aile ilişkileri ile güncel sosyal sorunların üç ana karakter üzerindeki travmatik etkisinin irdelendiği ve trajik olaylarla geçen bir yolculuğun anlatıldığı roman, tüm edebi yönleriyle topluluk üyeleri tarafından tartışıldı. Okuma serüvenini Türk ve Dünya edebiyatının farklı türlerindeki eserlerle sürdürmeyi planlayan Kitap Kardeşliği topluluğu keyifle geçen edebi sohbetin sonunda Nisan ayı okuma takvimini belirledi.


Gündemin boğucu atmosferinde nefes almaya çalıştığımız şu günlerde, kentte güzel şeylerin de olup bitmesi irademizi ve umudumuzu diri tutmaya yardımcı oluyor. Kitap Kardeşliği Bartın topluluğu her ay yeni bir kitap okumak ve okuma alışkanlığını sürdürmek amacıyla kentteki edebiyat gönüllülerini bir araya getirmeyi sürdürüyor. Topluluk bu ay Ali Can Kızılcıklı moderatörlüğünde yeni bir eseri değerlendirdi.


Kitap Kardeşliği Bartın sevgiyi, saygıyı, fikri dayanışmayı önceleyerek, süreç içerisinde farklı fikirlerin açık ve dolaysız bir şekilde özgürce paylaşabildiği özel bir sosyal platforma dönüştü. Mart ayı buluşması için belirlenen Aybike Ertürk'e ait  Kibirli Palmiye romanının değerlendirmesiyle gündemin ağırlığından ve moral bozukluğundan sıyrılıp farklı bir dünyaya açılan topluluk üyeleri; edebi sohbet faslında kim haklı kim haksızın ötesinde "biz bunları niçin yaşıyoruz" duygusunun yüzlerine yansıttığı ifadelerden bir nebze de olsa uzaklaşıp gülümsemeye çalıştı.


Keyifli geçen bir akşamın sonunda Nisan ayı buluşmasında değerlendirilecek yeni kitap ve buluşma tarihi belirlendi. Kitapla, edebiyatla, işle, şiirle, sanatla ve sokakla bütünleşik yaşama iradesi temennisi ve umuduyla daha güzel ve normal bir gündemin atmosferinde Nisan ayında tekrar buluşmak için sözleşildi. 


Kitap Kardeşliği Bartın topluluğu 15 Nisan Salı akşamı Elif Şafak'ın Pinhan romanını değerlendirmek üzere beşinci buluşması için yeniden bir araya gelecek.




 

   

4 Mart 2025 Salı

MADEN ŞEHİTLERİNİ ANMA TIRMANIŞI - KELTEPE ZİRVESİ

1992 yılının 3 Mart'ında Türkiye kapkaranlık günlerinden birini yaşadı. Zonguldak'ın Kozlu İlçesi'ndeki maden ocağında peş peşe meydana gelen grizu patlamaları sonucu 263 maden işçisi hayatını kaybetti. Bu olay o dönemde Türkiye ve hatta dünya tarihindeki en travmatik maden facialarından biri olarak belleklere kazındı. Ancak ne yazık ki sonraki yıllarda Türkiye'de daha büyük maden facialarına ve yeni acılara tanıklık edildi. Zonguldak'ta hayatını kaybeden madencilerin anısına başlatılmış olan ve geleneksel hale gelen 'Maden Şehitlerini Anma Tırmanışı'nın 17.'si geçtiğimiz hafta sonunda Zonguldak ve Bartın'dan dağcılık ve doğa sporları kulüplerinin katılımıyla Keltepe'de gerçekleştirildi. Karlarla kaplı zorlu bir parkurda gerçekleşen yürüyüşün sonunda 1999 m yükseklikteki Keltepe Zirvesi'nde düzenlenen törenle hayatını kaybeden tüm maden işçileri saygıyla ve rahmetle anıldı.     

Hatırlamak için...




Hafta sonu karlarla kaplı zorlu bir parkurda gerçekleşen ve benim de ikinci zirve tırmanışım olan bu anlamlı etkinliğe katılmak için Bartın'dan Karabük'ün Yenice İlçesine doğru yola çıktık.




Yaklaşık iki saat süren yolculuğumuz boyunca geçtiğimiz en ilginç yer Yenice Tünelleri bölgesiydi. Karabük-Yenice yolunun 15 kilometrelik bölümünü kapsayan bu bölgede toplam 16 tünelden geçilerek karayolu ulaşımı sağlanıyor. Filyos Çayının böldüğü yemyeşil vadinin bir tarafında karayolu diğer tarafında ise Zonguldak-Karabük demiryolu hattı bulunuyor. 



Kahverengi Keltepe Kayak Merkezi tabelasını gördüğümüzde anayoldan ayrıldık. Dik ve oldukça virajlı dağ yolundan ilerlerken araç tutması şeklinde ifade edilen bulantılar bizi biraz zorlasa da araçtan iner inmez içimize çektiğimiz serin ve tertemiz dağ havasıyla kısa sürede normalde döndük. 




Hemen arkamızdan Zonguldak ekibinin de başlangıç noktasına gelmesiyle birlikte yürüyüş için son hazırlıklarımızı yaptık.




İlk etapta çamurlu bir orman yolunda yürümeye başladık. Hava sıcaklığı tahminlerimizden daha yüksekti ve güneşli bir pazar gününü farklı şekilde de değerlendirebilirdik ancak bu anlamlı tırmanışta ekibin bir parçası olmak bizi mutlu hissettirdi.




Çamurlu yol sanki görünmez bir işaretle sınırı çizilmiş gibi birdenbire karlarla örtülü bir orman yoluna dönüştü. Zonguldak ekibinden öncü bir grubun bıraktığı izleri takip ederek ilerlemeye devam ettik. Bazı yerlerde kar kalınlığı diz hizamızı aştı. Karda her adım attığımızda çıkan sesi dinleyerek yürümek çok keyifli olsa da biraz zorlandık.



  Her iki yanında metrelerce yükseklikte çam ağaçlarının dizildiği ve gözümüze sanki bir kar otobanı gibi gözüken geniş orman yolundaki bembeyaz ürpertici sessizliği, zaman zaman üzerinde eriyen karı taşımaya takati kalmayan ağaç dallarının çıtırtı sesleri kesti. 




İlk mola yerine geldiğimizde Zonguldak ve Bartın ekipleri olarak anma yürüyüşünün ilk toplu fotoğraflarını çektik.



Zirveye yaklaştıkça doğanın sunduğu nefes kesici manzaralar sık sık fotoğraf molası vermemize neden oldu.




Çam ağaçlarının, uçurumların, iki bin metreye doğru yaklaşırken artık iyice seyrekleşen ormanın ve karla kaplı kayalıkların nefes kesici güzelliğini seyretmek, bir dağ tavşanının ayak izlerini takip etmek, rüzgarın arkamızdan bize seslenir gibi ıslık çalışını duymak, kayalık bir tepenin üstünde yapayalnız duran bir ağacın dallarına dokunup ona merhaba demek ve doğanın bir parçası olduğumuzu yeniden hatırlamak için yürüyüş ve tırmanışımız boyunca sık sık durakladık. 




Sonunda zirveyi gördük, orada tüm heybetiyle karşımızdaydı ve her adımımızda zirveyi simgeleyen antene bakışlarımızı kilitledik. Hiç acelemiz yoktu, zirve bir yere kaçmıyordu ve zirveye ulaşacağımız için hissettiğimiz o büyülü heyecanı kaçırmak da istemiyorduk.



 Zirveye az bir mesafe kala bir tepenin üzerinden bir süre Karabük kent merkezini izledik.
Demir-Çelik fabrikasından çıkan sapsarı bir duman dağlarla çevrili çukur bir vadide kurulu şehrin üstüne tamamen çökmüştü. Koca bir şehir resmen demir soluyordu.




Zor da olsa dik ve karla kaplı yamaçları aşarak 1999 m yükseklikteki Keltepe Zirvesi'ne ulaştık. Tarifi zor bir heyecan ile mutluluk hissettik ve zirvedeki anlarımızı fotoğraflarla ölümsüzleştirdik.




Zonguldak ve Bartın ekibinden öncü gruplar zirvede 'Maden Şehitlerimizi Anmak' için bir tören düzenledi. Yitirdiğimiz tüm maden işçileri, tüm emekçiler bir kez daha saygı ve rahmetle yad edildi.




Zirvede verdiğimiz kısa bir molanın ardından dönüş yoluna koyulduk. Yaklaşık 15 km'lik bir yürüyüşün sonunda bu özel ve anlamlı etkinliğin bir parçası olmanın gururunu yaşadık. 




17. kez gerçekleştirilen Maden Şehitlerini Anma Tırmanışı'nı organize eden ve destek sunan herkese çok teşekkürler.




Zonguldak ve Amasra başta olmak üzere emeğin kentlerinde yaşanmış tüm maden facialarının bir daha tekrarlanmaması temennisi ile... 




Teşekkürler Dünya!



  



KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...