dağcılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dağcılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Temmuz 2025 Cuma

BARTIN'DAN AĞRI DAĞI'NIN ZİRVESİNE: SELÇUK YILDIRIM 5137 METREYE BAŞARIYLA ULAŞTI

Bartın Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü (BARDOSK 74) üyesi sporcu Selçuk Yıldırım, Türkiye'nin en yüksek noktası olan Ağrı Dağı’na (5137 m) başarılı bir zirve tırmanışı gerçekleştirdi. Zorlu tırmanış anlarını sosyal medya hesabında paylaştığı zirve fotoğrafıyla ölümsüzleştiren doğa tutkunu sporcu, tırmanış başarısını ve mutluluğunu "Bartın'ı Ağrı Dağı'nda (Ararat) temsil etmek gurur verici, her zaman doğada kalmak istiyorum"  sözleriyle ifade ediyor.




Hazırlık Süreci ve Karar Anı

Hazırlık dönemim çok olmadı. 2-3 yıl öncesi Kaçkarlara çıkmıştım, oranın rakımı Ağrı’ya göre 2000 metreye yakın daha alçak. Biraz sporcu alt yapıma güvendim diyebilirim. Ekip olarak sosyal medyadan gördüğüm, çok da araştırma yapma fırsatım bulamadığım bir tura yazıldım ve onlarla irtibata geçerek detayları öğrenip kaydımı yaptırdım.




Tırmanışın Gün Gün Hikayesi

Tırmanmak toplamda 4 gün sürdü. Ağrı Dağı’na Doğubayazıt’tan çıkılıyor, oranın rakımı 1600 m. Biz ilk 3200’e kadar yürüdük, orada kamp attık. Kamp alanında çadırlarımız ve eşyalarımız hazırdı, biz getirmedik; onlar yardımcı oluyorlar. Bir gece kaldıktan sonra 2. gün 4200’e yürüdük, yaklaşık aralarında 7-8 km var.




Bu arada bu alışma evresiydi ve o gün tekrar 3200’e döndük, yine çadırlarımızda kaldık. 3. gün kahvaltıdan sonra tekrar 4200’e yürüdük ve bu kez bu rakımda çadırlarımıza yerleştik. Bu arada yine eşyalarımızı atlar taşıdı.

O akşam gece 12’de tepe lambalarımızı alarak ve zirve için hazırladığımız çantalarımızla yola çıktık. 5-6 saatlik bir yürüyüş sonrası sabah 6 gibi zirvedeydik.

Rakım (İrtifa) Hastalığıyla Mücadele

İlk başlayanlar için dizlerinde ağrılar, baş dönmeleri ve mide bulantısı yaşayanlar oldu — ben de dahil olmak üzere. Çünkü rakım olarak oksijen yetersizliği bunlara sebep oluyor genelde. 4200’e 2 kere çıkmamızın sebebi, yüksek rakıma biraz daha alışmaktı.




Zirve Anı: Mutluluk ve Mide Bulantısı

Zirveye çıktığımda yılların o heyecanı vardı fakat mide bulantısı orada o mutluluğumu ufak da olsa gölgeledi diyebilirim. Ama Türkiye’nin en yükseğinden Küçük Ağrı Dağı’na ve doğaya bakmak, çıkışta Doğubayazıt’ın ışıklarını görmek paha biçilemezdi.




Tırmanmak İsteyenlere Tavsiyeler

Tırmanmayı düşünenler için şunları diyebilirim:
Giderken muhakkak eksik malzemeyle gitmesinler, gidecekleri tur ve rehberleri iyi araştırsınlar. Kampa gitmeden yanlarına ekstra erzak alsınlar çünkü turlar bu konuda yetersiz. Bir de birkaç irtifası yüksek zirve yapmadan gitmesinler.




Doğaya Ait Kalmak ve Gelecek Hayaller

Son olarak, bundan sonra çok büyük hedeflerim yok. Her zaman doğada kalmak istiyorum. Belki yeni bir zirve yaptığım için biraz ara vermem gerekiyor, kendimi toparlamam için. Dilerim ki keşke Everest olsun bundan sonra...

Ama onun için çok erken ve iyi sponsorlara, iyi bir psikolojiye ve bedene ihtiyacım var.




Bartın’ı Temsil Etmenin Gururu

Bartın’ı Ağrı Dağı'na çıkarak temsil etmek gurur verici. Gülsen Hocam her zaman bize önderlik yapmıştır ve Bartın halkına doğayı sevdirmiştir.




Doğayı Sev, Ağaçları Koru

Biraz ülkemizde ve çevremizde ne var ne yok araştırıp bunları yerinde görmek çok güzel bir duygu. Çevremizi kirletmediğimiz sürece, her zaman her gittiğim yerleri tavsiye etmeye ve rehberlik yapmaya hazırım.

Ve son olarak: “Doğayı sev, ağaçları koru.”



Yaşadığı bu harika deneyimi tüm içtenliği ve samimiyetiyle paylaşan değerli sporcu Selçuk Yıldırım, şimdi yeni hayalleri ve zirve hedefleri için gerekli enerjiyi toplamak adına dinlenme sürecinde. Bu zorlu ama anlamlı yolculuk, dağcılık sporuna ilgi duyan yeni sporcular için kuşkusuz ilham verici bir örnek olmaya devam edecek.

Kendi sözleriyle ifade ettiği gibi: “Her zaman doğada kalmak istiyorum.” Bu cümle, onun doğaya olan bağlılığını, ağaçlara ve çevreye duyduğu hassasiyeti açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’nin dört bir yanındaki doğal güzellikleri keşfetme arzusu ve bu yolda karşılaştığı insanlara rehberlik etmeye olan gönüllülüğü, sadece bir sporcu değil; aynı zamanda farkındalık yaratan bir doğa elçisi olduğunu da gösteriyor.

Bu onun hikayesi…
Ve biliyoruz ki, yeni zirveler için yola çıkmaya, tırmanmaya ve ilham olmaya devam edecek.


Teşekkürler Selçuk Yıldırım!

13 Temmuz 2025 Pazar

HAYATIN ZORLUKLARINA DAĞ GİBİ MEYDAN OKUYAN BİLGE KADIN: GÜLSEN SALMAN

Onun ilham veren ve hayranlık uyandıran hikayesini kısmen de olsa önce kendi ağzından dinleme ayrıcalığına sahip olmuştum. Paylaştığı kıymetli anılarını kelimelere dökmek ve kayıt altına almak ise benim için tarifsiz bir onur. “Olur”unu alır almaz, yine en iyi bildiğimi düşündüğüm şeye, kalemime sarıldım. Sorduğum her soruya içtenlikle ve sabırla yanıt vermesi, bana kendimi çok değerli hissettirdi. Çünkü burada yazılanlar yalnızca geçmişe değil, onun hala temas ettiği, farkındalık yarattığı gelecek nesillere de ışık tutacak. Gülsen Salman Hocamız... Ve geçtiğimiz yıl yayınladığım bir yazımda ondan ilk kez söz ettiğim şekliyle "En güzel dağ çiçeğimiz, bilge yol arkadaşımız"… Ona dair sorular sorma cesaretini sonunda kendimde bulabildim. Çünkü fark ettim ki, bugüne kadar doğru dürüst bir soru sormamışım. “Hocam çadırları topluyor muyuz?” ya da “Molamız ne zaman bitiyor?” gibi birkaç kamp ve doğa yürüyüşü rutininden öteye geçememişim. Oysa onun her sözü, doğada attığı her adım, anlattığı her bitki öyküsü; bir pınar gibi akıp hem zihnimize hem ruhumuza işledi. Şimdi, birlikte nice yollara, nice kamp akşamlarına dair yeni hayaller kurarken gelin, biraz da onun hikayesine kulak verelim.




Gülsen Salman: Türkiye Sevdalısı Bir Eğitim Neferi

Köy Enstitüsü mezunu bir eğitimci, yazar ve gazeteci babanın kızı olarak dünyaya geldim. Zonguldak Öğretmen Okulu'ndan mezun olduktan sonra ilkokul öğretmeni olarak meslek hayatıma başladım. Sporcu ruhum beni Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü’ne taşıdı. Hem dönemimin hem de sistemin zorluklarını birebir yaşadım. Ama hiçbir zaman yılmadım.

Doğaya duyduğum tutkuyla, çocuklara olan sevgimle ve Türkiye’ye olan inancımla yol almaya devam ettim. Çünkü ben, bu topraklara yürekten bağlı bir Türkiye sevdalısıyım.




Bir Tutkunun Peşinden Bartın'a ve BARDOSK 74'e Uzanan Yolculuk

Yıl 2010. Bir doğa yürüyüşüyle başlayan yolculuğum, Ankara’da lisanslı sporcu olarak sürdürdüğüm yoğun dağcılıkla tutkuya dönüştü. Yıllar sonra torun sevgisiyle geldiğim Bartın, bana doğduğum toprakların tüm koku ve dokusunu hatırlattı. Bu güzel kent, içimdeki doğa sevgisini yeniden yeşertti.

2018 yılında, aynı tutkuyu paylaşan insanlarla birlikte kurduğumuz Bartın Dağcılık ve Doğa Sporları kısa adıyla BARDOSK 74 adlı kulübümüz, o günden bu yana doğayla iç içe, dostlukla omuz omuza yürüdüğümüz bir yuvaya dönüştü. Kurucu başkan olarak hala bu ailenin bir parçası olmaktan onur duyuyorum.




BARDOSK 74'ün Ambleminde Saklı Olanlar

Kulübümüzün amblemi yalnızca yürüyüşleri ve kampları değil, taşıdığı değerleri ile doğayla iç içe bir yaşam felsefesini ve birlikte yol almanın gücünü simgeliyor. Amblemimizde Bartın'ın eşsiz doğal oluşumlarından biri olan Güzelcehisar Lav Sütunlarında bir tırmanışçı yer alıyor. Sütunların eteğinde ise bir kamp alanı görülüyor. Aynı zamanda renklerimiz de güçlü anlamlar taşıyor. Mor, kadının yalnızca dağcılık ve doğa sporlarında değil, hayatın her alanındaki mücadele ve direnişini temsil ediyor. Sarı ise doğadaki en görünür renk olması sebebiyle, kulübümüzün yolunu aydınlatan bir simgeye dönüşüyor. 



BARDOSK 74 Neler Yapıyor?

BARDOSK 74 ekibi olarak, doğaya olan tutkumuzu paylaşmak ve bu tutkuyu bilinçli bir şekilde yaşatmak adına çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Doğa yürüyüşleri, kamp organizasyonları, eğitim faaliyetleri ve dağ tırmanışları gibi pek çok alanda aktifiz. Ayrıca Türkiye Dağcılık Federasyonu ile ortak etkinlikler gerçekleştiriyor, bu iş birlikleri sayesinde deneyim alanımızı genişletiyoruz. Etkinliklerimizi daha etkili ve güvenli bir şekilde hayata geçirebilmek için kurumsal düzeyde de güçlü bir koordinasyon sağlıyoruz. Bartın Valiliği, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Küre Dağları Milli Parklar Müdürlüğü ve İl Sağlık Müdürlüğü ile iş birliği içerisinde çalışıyor; her adımda doğaya ve katılımcılarımıza karşı sorumluluğumuzu gözetiyoruz.




Doğa Sevgisi Küçük Yaşta Başlar

Sadece yetişkinler için çalışmıyoruz. Amasra TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) İlçe Sorumlusu olarak, miniklere doğa sevgisi aşılıyor ve doğayı korumanın yollarını öğretiyoruz. Bu kapsamda çocuklarla birlikte yürüyüşler düzenliyor, doğayla iç içe etkinlikler gerçekleştiriyoruz.




Unutamadığı Anısı: Elbruz Zirvesi

Elbruz zirvemi asla unutamıyorum. Grup, hava şartları nedeniyle geri dönüş kararı almıştı. Ancak ben, Türkiye Dağcılık Federasyonu eğitimlerini almış olmanın verdiği özgüvenle, zirveye tek başıma çıkmaya karar verdim. Bugün dönüp baktığımda, bunun yanlış bir karar olduğunu çok net görüyorum. Çünkü dağlar, fazla özgüveni sevmez. Hele ki zirveler… Orada doğa, her zaman son sözü söyler.

Zirveye ulaştığımda, o anı belgelemek için eldivenimi çıkardım. Tam da o sırada, oraya ulaşan bir Rus grubu ile karşılaştım. Tek başıma, üstelik bir kadın olarak orada olmama oldukça şaşırmışlardı.




Ama ben o şaşkınlığın çok ötesinde, hayatımın tehlikeye girdiği bir farkındalıkla karşı karşıyaydım. Eldivenimi elimde sanıyordum ama meğer o, zirvedeki şiddetli fırtınada uçup gitmiş. Donma tehlikesiyle karşı karşıyaydım. Neyse ki Rus ekip oradaydı. Onlar olmasaydı belki de bugün bunları anlatamıyor olurdum.



Biraz ileride, bir işaret direğine takılmış tek bir eldiven gördüm. Uçup giden eldivenimin yönünde ama başka birine ait ve sağ elime uygun bir eldivendi. Orada öylece duruyordu. Bu bir mucizeydi. O kadar mutlu olmuştum ki anlatamam. Hemen uçup giden eldivenimin yerine o hayatımı kurtaran başkasına ait o eldiveni giydim. Sanki bu ilahi bir hediyeydi. 

Karabinamı Rus grubun ip birliğine sabitledim. Beni ekiplerinden çıkarmadılar, aralarına aldılar. Ve o andan sonra, başlangıç konteynerine kadar hep birlikte iniş yaptık. O gün yaptığım şey çok büyük bir hataydı. Ama hala inanıyorum ki, orada bir el beni hep korudu. Bugün bile o anı düşündüğümde içimden sadece bir söz geçiyor: "Şükür"




Doğada Ayak İzimizden Başka Hiçbir Şey Bırakmıyoruz

Bu söz, yalnızca bir motto değil, aynı zamanda bizim için bir yaşam biçimi. Her adımımızda doğayı korumayı, ona zarar vermeden var olmayı ve geride sadece iz bırakmadan dönmeyi ilke ediniyoruz.



Erkek egemenliğiyle bilinen bu spor dalında, özellikle kadınları ve çocukları doğaya yaklaştırmayı önemsiyoruz. Onlara bu alanı sevdirmeyi, Türkiye Dağcılık Federasyonu (TDF) eğitimlerine yönlendirerek profesyonel düzeyde gelişmelerine destek olmayı hedefliyoruz.



Misyonumuz ve Vizyonumuz

Doğanın içinde yürürken flora ve faunaya zarar vermeden, farkındalıkla ve doğayı hissederek yol almak. Her etkinlikte katılımcılara bu hassasiyeti aşılamak ve birlikte öğrenmek.

Doğada yürümenin sadece fiziksel bir etkinlik değil, aynı zamanda bir felsefe olduğuna inanıyoruz. İçselleştiren, fark eden, saygı duyan bir doğa yürüyüşü kültürünü yaygınlaştırmak ve her yaştan bireyi bu yolda buluşturmak en büyük hayalimiz.





Yeni Proje ve Etkinliklere Hazırlık

2018 yılından bu yana üzerinde çalıştığımız bir konu var: Bartın’da doğa yürüyüşü yapılabilecek parkurların belirlenmesi ve işaretlenmesi. Bu süreçte tüm parkurlarımız hazır hale getirildi.



Kültür rotalarıyla koordineli bir şekilde çalışıyor, bu rotaların sürdürülebilir bir altyapıya kavuşması için emek veriyoruz. Hedefimiz, Bartın’a gelen doğa severlerin kamp yaparak, önceden belirlenmiş ve işaretlenmiş bu güzel yollarda güvenle yürüyebilmesini sağlamak.

Bu projelerin hayata geçmesi için çalışmalarımız devam ediyor. Aynı zamanda bu rotaların birer kültür rotası olarak tescillenmesi yönünde de girişimlerimizi sürdürüyoruz.




Ve Son Söz

Gülsen Salman Hocamız ile tanışmış olmak, doğada onun liderliğinde ve izlerinde yürümek büyük bir şans. Ayrıca BARDOSK 74'ün bir üyesi olmak, fırsat buldukça onun sarı renk formasıyla yürüyüşlere ve tırmanışlara katılmak bana ayrı bir mutluluk veriyor. Biz her şeyimizi doğanın içinde paylaştık.




Bizi buluşturan, doğa ananın kucağıydı:
Rüzgarda bir yaprak hışırtısı,
Kamp çadırının üzerine düşen yağmur damlalarının sesi,
Derelerin çığlığı,
Yaban hayvanlarının ayak izleri,
Kamp ocağında demlenen çayın buharı,
Gece yürüyüşünde kafa lambalarımıza üşüşen sineklerin kıpırtıları
Ve yıldızların altındaki muhabbetler...

Ve eminim, yaylalarda gecenin karanlığını bölen dolunay ışığında,
Bir ormanın kuytusundaki mor renkli çiçeklerde
Varlığını hep sürdürecek bu kulüp.

Kuzeyde, kıyıda, bu hikaye sürecek...


Teşekkürler, Güzel Bilgemiz Gülsen Salman!



KİTAP KARDEŞLİĞİ GALAKSİ YOLCULUĞUNDA

Bartın’da kitap severleri bir araya getiren ve kente alternatif bir kültür adası kazandıran Kitap Kardeşliği Bartın Topluluğu , sekizinci bu...