Arıkayası Şelalesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Arıkayası Şelalesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Temmuz 2025 Pazar

KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli belirsizdi. Derken gök gürledi, orman çınladı. Yağmurun senfonisi başladı. Yanı başımızda gürül gürül akan suların ve derenin sesi boğuldu. Yağmur tüm ormana kendi şarkısını dinletiyordu. Yapraklar kendi ritmini tuttu ve o an sanki tüm çadırların içi hayallerle doldu. Oysa birkaç saat önce gökyüzü yıldızla doluydu. Çadırların biraz uzağında bir ateş yanıyordu. Ateşin etrafında toplananlar vardı; sekiz, dokuz ya da on, on bir, yok yok tam on iki kişi... Yıldızlar desen sanki ağaçların dallarından sarkıyordu. Biri içinde çalan gitarla "Yıldızların Altında"yı söylüyordu. Güzel Bilgemiz, "yağmur kaçta yağacak" diye sordu, küçük kızın şarkısından önce miydi ya da çok sonra mıydı? "Üçte" dedi birisi, "Beşte" dedi bir başkası. Kimse bilemedi. Çünkü buraların yağmuru saat kullanmıyordu. Alabalıklar coşkun akan sulara doğru zıplarken kuş olup gökyüzüne uçuyordu. Çadırın altına gizlenmiş bir yengeç ise yolunu şaşırmış, ormana doğru kaçıyordu. Dışarıda ayak sesleri vardı; "Sen kimsin ya da nesin", çağır çocukluk korkularını saklandığı yastığının altından. Sular sel olup akar mı, bu çadır bir sal gibi bizi uzaklara salar mı, düşün uyuma ya da hiç düşünme uyu. Böylesine güzeldi bu hikaye, Kumluca'da geçen bir gecede...  




Yaz Geldi, Yola Çıkıyoruz
 
Uzun zamandır özlediğimiz kamp ve beklediğimiz yaz zamanı nihayet geldi. Yılın ilk kampını yine geçen yılki aynı yerde ve yine üyesi olduğumuz BARDOKS74'ün (Bartın Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü) değerli ekibi birlikte yaşayacak olmanın heyecanıyla çıktık yola. Bartın'dan yaklaşık 1 saat süren yolculuğun ardından yeşilin bin bir tonuna ev sahipliği yapan Kumluca Beldesi'ne bağlı Zafer Köyü'ndeki Arslan Alabalık Tesisleri'ne ulaştık. 





Doğanın Kalbinde İlk Adım: Arslan Alabalık Tesisleri

Varır varmaz, bizden önce kamp alanına gelmiş olan ekip arkadaşlarımızın bizim için ayırdığı çimenlik alana hızlıca çadırımızı kurduk. Sandalyelerimizi ve masamızı, alabalıkların yüzdüğü gölete nazır, yemyeşil bir manzaranın içine yerleştirdikten sonra biraz soluklandık ve doğanın sunduğu o eşsiz huzurun tadını çıkarmaya başladık. Ekibimizin aynı bölgede gerçekleştirdiği yürüyüş planına geç kaldığımız için, onlar dönüşe geçene kadar kamp alanında bizi karşılayan Orhan Salman Bey ile oldukça keyifli bir sohbete koyulduk.



Kampın Ritmi: Doğa, Sessizlik ve Gülümseyen Yüzler

Doğanın iyileştirici gücü, herkesin yüzüne bir gülümseme olarak yansımıştı. Yürüyüşten dönen ekibimiz, yüksek bir enerjiyle kamp alanına ulaştı. Onlar akşam hazırlıklarına koyulurken, biz ise biraz daha göletin kenarındaki ahşap piknik alanında kalıp, tertemiz havanın ve yemyeşil ormanın büyüsü altında ruhumuzu dinlendirmeyi tercih ettik. Gündelik hayata dair ne varsa artık geride kalmıştı. Öyle ki, çadırlarımızı kurduğumuz çimenlik alan, bizim için adeta başka bir gezegene dönüşmüştü.





Ekibimizin güzel ve bilge lideri Gülsen Hocamız, geride hiçbir iz bırakmayacağımız kamp ateşini bize fısıldadı. Kamp ateşi demek, burada sadece ateşin etrafında toplanmak demek değil; aynı zamanda yeni dostluklar kurmak, öğretici sohbetlere katılmak ve paylaşmanın değerini hissetmek demekti. Sözleştiğimiz saatte, gürül gürül akan kapkaranlık derenin kenarında, adeta medeniyetin meşalesi gibi yükselen ateşe doğru yürüdük. 





Ateşin Etrafında Bir Çember

Ateş çoktan yakılmıştı ve ekip arkadaşlarımız kamp sandalyeleriyle ateşin başında toplanmıştı. Herkes, havanın kararmasıyla birlikte artan serinliği kıran alevlerin sıcaklığında sohbetin keyfini çıkarıyordu. Ateşin ritmik kıpırtısı, yanan kuru dalların çıtırtısı ve çektiğimiz her fotoğraf karesinde yakalamaya çalıştığımız dans eden alevler, zihnimizde tıpkı akan su gibi bir meditasyon hali yarattı. Bu sıcacık görsel şölen ve oluşturduğumuz çember, içimizdeki ilkel yönleri ortaya çıkardı: ısınma çabası, karanlıkta ve doğada birliktelik, dayanışma ve güven hissi... Hepsi bir hare gibi etrafımızı sarıp sarmaladı.




Şarkılar Gökyüzüne Yükselirken

Sohbet, bir süre sonra yerini şarkılara ve türkülere bıraktı. Sanki içimdeki tüm kırık gitarlar ve hemen arkamda akıp duran karanlık dere, bir orkestra gibi söylediğim her şarkıya eşlik ediyordu. Ekipten sesi güzel bir arkadaşımız ve minik bir dostumuz da geceye birer şarkı armağan etti. Doğanın içinde, en doğal enstrümanımız olan sesimizle, Kumluca’da gökyüzüne şarkılar gönderdik.




Derken, içimizden biri “yat borusunu” çaldı. Uyku, göz kapaklarımızdan bir yaprak gibi düşerken ateşin başından sessizce ayrıldık. Yaz mevsiminde içimizi titreten bir soğukluk, olanca ağırlığıyla üzerimize çökmüştü. Yağmurun geleceğinin haberini çoktan almıştık. Çadırımıza çekilmeden önce biraz daha tadını çıkaralım diyerek bir şeyler içip içimizi ısıtalım istedik. Ama çok uzun kalamadık. Çok da ısınamadık. Alabalık havuzlarına akan tazyikli suyun sesini duymamak için kulak antrenmanına bile gerek kalmadan, uyku tulumunun içindeki sıcaklık bizi rüyalar alemine götürdü. Ta ki yağmur “Ben geldim diyene kadar...

Yağmurun Senfonisi ve Geceye Dair Sorular

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli belirsizdi. Derken gök gürledi, orman çınladı. Yağmurun senfonisi başladı. Yanı başımızda gürül gürül akan suların ve derenin sesi boğuldu. Yağmur tüm ormana kendi şarkısını dinletiyordu. Yapraklar kendi ritmini tuttu ve o an sanki tüm çadırların içi hayallerle doldu. Oysa birkaç saat önce gökyüzü yıldızla doluydu.




Nasıl uyunur bu sağanakta… Kafamda belli belirsiz sorular, yarı uykuda yarı uyanık gözler… Hava aydınlandı mı, yoksa hala çadırın içi gibi karanlık mı? Çadırın içine su sızar mı, birazdan hiçbir şeyi umursamadan dalacağımız rüyaları da ıslatır mı bu yağmur? Ne güzeldi oysa… Sadece yağmurun çadırın üstünde çıkardığı ses vardı. Hep aynı ritimde. Her damla kararlı...Uyuyalım hadi… Bir sağa bir sola, bir sağa bir sola dönüp uyuyalım. Uyuyalım ki sabah olsun. Ve sonra kalkmaya üşenelim. Şimdi bir bülbülün ötüşü başladı. Seher vakti demek. Az kaldı... Bırak telefonu… Zaten çekmiyor burada. İyi ki çekmiyor. Gelmesin hiçbir bildirim. Paylaşılmasın hiçbir hikaye. Çünkü asıl hikaye burada. Şimdi, tam burada yaşanıyor.





Sabahın Islak Yeşilliği

Dışarıda ayak sesleri... Kahvaltı hazırlıkları başlamış. Yattığımız yerden, “Kim konuşuyor acaba?” diye isim isim tahmin yürütüyoruz. Sonra “Hadi biz de katılalım” deyip çıkıyoruz çadırdan. Ve çıkmadan önce, her kamp sabahında olduğu gibi o klasik açılış videomu çekiyorum: fermuarı yukarı doğru çekerken yavaşça açılan çadır kapısı… Islak bir yeşillik karşılıyor bizi. Göletin üzerinde yüzer vaziyette duran, sanki bir annenin yola fırlamasın diye çocuğunun elini sımsıkı tuttuğu gibi kıyıya bağlanmış bir piknik masasının etrafında başlıyor nefis bir kahvaltı. Sonrasında, közde pişirilen çifte kavrulmuş Hatay kahvesi eşliğinde uzun yudumlarla gelen keyif... Ve ardından, göletin kenarında kısa ama huzur dolu bir yürüyüş. Ayaklarımızın altındaki ıslak toprak, kuş sesleri ve gece boyunca yağan yağmurun ardında bıraktığı o taze, mis gibi hava... Her şey olması gerektiği kadar…




Su Yürüyüşüne Alternatif

Geçen yıl bu zamanlar, hava mevsim normallerinin üzerinde bir sıcaklığa sahipti. Bu yıl ise farklıydı. Gecenin serinliği, gelen yağmurla birlikte daha da arttı. Sabaha karşı soğuk hava kendini iyice hissettirdi. Bu yılki su yürüyüşüne katılmamaya, onun yerine köyün içinden Arıkayası'na kadar gidiş-dönüş toplam 5 kilometrelik daha sakin bir yürüyüş yapmaya karar verdik. Ekip arkadaşlarımızın bir kısmı su yürüyüşü için son hazırlıklarını yaparken biz de yavaş yavaş eşyalarımızı aracımıza taşımaya başladık.


Su Yürüyüşü - 2024


Su yürüyüşü, BARDOKS74'ün organize ettiği, orijinal, zorlu ama oldukça keyifli bir deneyim. Yürüyüş, dere içinde yürümeye uygun ayakkabılarla başlıyor. Yaklaşık 5 kilometrelik parkur boyunca suyun içinde ilerlenerek Arıkayası Şelalesi’ne ulaşılıyor. Yürüyüşün en güzel ödülü ise şelalenin havuzlarında biriken sularda serinlemek.




Dönüş Yolları

Biz ise köy içindeki yürüyüşümüzü tamamladıktan sonra Arıkayası’na uzanan köprünün üzerinde son birkaç fotoğrafımızı çekip, bu kamp macerasını bir yenisine kadar sonlandırdık ve dönüş yoluna koyulduk. Bu kez Bartın’a dönüşü Abdipaşa üzerinden yaptık. Yolun büyük bir bölümü ne yazık ki adeta kaderine terk edilmiş gibiydi. Ancak tek tesellimiz, Abdipaşa yönlendirme levhalarının her yol ayrımına konulmuş olmasıydı.



Kumluca’da geçen bu harika hafta sonu kampı, doğasıyla, sessizliğiyle, sohbeti ve yağmurlu gecesiyle ruhumuzda uzun süre yankılanacak bir notaya çoktan dönüştü bile...


Teşekkürler Dünya!



 

KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...