yürüyüş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yürüyüş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ekim 2024 Salı

ARDIÇ YAYLASI

Bartın 74 Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü (BARDOSK 74) ekibi ile birlikte geçtiğimiz hafta sonunda sonbaharın ilk uzun doğa yürüyüşü için Ardıç Yaylası'nın yolunu tuttuk. Doğa ananın sonbaharın tüm renklerini sergilediği yürüyüş boyunca ormanın derinliklerine doğru ilerlerken Karabük- Bartın il sınırlarından geçiş yaparak 1500 m yükseklikteki Jandarma Mezarlığı Yaylası'ndan 1300 m yükseklikteki Ardıç Yaylası'na kadar yürüdük. Yazdan kalma bir günde yükseklere çıkıp tüylerimizi diken diken eden yayla serinliğini hissetmenin ve uçurumlarla birbirinden ayrılan dağların tıpkı bir kartpostal gibi görünen güzelliğinin seyrine dalıp muhteşem manzaranın keyfini çıkardık. Doğa ananın kucağından ayrılırken arkamızda sadece ayak izlerimizi ve gökyüzünden ödünç aldığımız masmavi düşlerimizi bıraktık.



Hafif sisli bir pazar sabahına uyandık. İçimizde uzun zamandan sonra Bardosk 74 ekibiyle yeniden bir araya gelecek olmanın tatlı heyecanı vardı. Nedense aynı ekiple yaz aylarında gerçekleştirdiğimiz kamplardan birine gidiyormuş gibi hissettik. Hatta doğru kamp malzemelerini almak için kafamda plan yaparken buldum kendimi bir an. Meğer bizi mutlu hissettiren ne güzel şeyler yapmışız birlikte, işte bunlar hep onun yansıması dedim kendi kendime... 

Erken kalkmamıza en çok kedimiz Lokum sevindi. Sabahın köründeki seslenişleri nihayet karşılık bulmuş ve oyun arkadaşlarını kendisinin istediği saatlerde ayakta gördüğü için ne yapacağını şaşırmıştı.:) Heyecanlandığı an çıkardığı seslerle ayaklarımıza dolanırken biraz onunla ilgilenip ufak bir kovalamaca oynadık. Sonra hızlıca hazırlanmaya başlayıp sırt çantalarımıza yedek kıyafetlerimizi ve yiyecek-içeceklerimizi yerleştirdik; o bizden yeni oyunlar beklerken. Tabii hazırlanırken zaman da çabucak geçiverdi ve bu yüzden Lokum'un sevinci de maalesef kısa sürdü. Evden ayrılıp pazar sabahının o saatinde çıt çıkmayan sokaktan ekibi taşıyan araca binmek için Ulus Durağı'na geldik. Araca binerken de üzerimize tüm ağırlığını bırakan nem yüklü sabah serinliği yerini sıcacık gülümseyişlerle 'Günaydın'lara bıraktı.


Yürüyüş parkuruna doğru 1 saat süren yolculuğumuzda ilk olarak Bartın-Safranbolu yolundaki ağaç tünelinde kısa bir fotoğraf molası verdik. Yazdan kalma bir günün aydınlığında sonbaharın en güzel karelerini yakalamaya uğraştık. Ekip olarak da fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedik. Ardından nefis bir manzaraya nazır çay ve kahvaltı molasına geldi sıra...

BARDOSK 74



Ahmet Usta Geçidi'ne geldiğimizde araçlarımızdan ayrıldık ve gün boyu süren uzun yürüyüşümüze başladık. Hava sıcaklığı 27°C ve gökyüzü pırıl pırıldı. Yükseklere tırmandıkça bembeyaz bulutlar gökyüzünde dans eder gibi bir görünüp bir kayboldu.



Ormanın sessizliğinde içimizdeki sesleri daha yüksek duymaya başladık. Gündelik yaşamın sırtımıza ve omuzlarımıza yükleyip ruhen kamburumuzu çıkarttığı ne varsa hepsi geride kaldı. Bu yüzleşmeyle robotlaşmış yönlerimizi adeta resetledik. Tertemiz havayı ciğerlerimize çekerek beynimizdeki bulanık suları arındırdık. Vücudumuz kendi ritmini buldu. Orman kendi şarkısını söyledi. Duyabilen duydu. Bir ağaç yongasına dokunansa hissetti. Zehirli mavi bir dumansa genzimizi yaktı, büyüyü bozdu.






1500 m yükseklikteki Jandarma Mezarlığı Yaylası'na çıkarken gerçek bir ağaç mezarlığının içinden geçeceğimizi doğrusu hiç düşünmemiştim. Orman mühendisi, kütük yüklü TIR'ın kapladığı yoldan bize Ardıç Yaylası'na giden bir geçit açarken kesim motorlarının ve iş makinelerinin içimizi ürperten sesinden bir an önce uzaklaşmak istedik. Ayakta kalan ağaçların yaprakları ise sanki rüzgardan değil korkudan titriyordu. Sıra onlara ne zaman gelecekti kim bilir... 




İnsan faktörünün olduğu her yerde risk de beraberinde geliyor. Çünkü insan doğadan nasıl faydalanacağına dair tercihini sağlı sollu sıra sıra dizilmiş ağaç kütükleriyle de gösterebiliyor, sadece çamurlara bata çıka bıraktığı ayak izleriyle de... 





Bu arada yayla yolları boyunca mantar toplamak için gelenlerle de karşılaştık. 'Doğanın mucizesi'ni bulmak için ellerindeki küçük plastik kovalarla ormanın derinliklerine daldılar.




1300 m yükseklikteki Ardıç Yaylası'na geldiğimizde bizi yaylanın yeşilliklerinden beslenen ve Milka reklamındakine benzeyen inekler karşıladı. İneklerin boyunlarındaki çanlardan art arda yükselen sesler ise bir yayla senfonisi gibiydi.




Ardıç Yaylası'nda verdiğimiz dinlenme molası aynı zamanda ekipten yeni arkadaşlarla da tanışma fırsatıydı. Geçtiğimiz yaz motosikletiyle yollara çıkıp bir buçuk ay boyunca solo tırmanışlar gerçekleştiren ve önemli bir misyon üstlenip Sokak Hayvanları Yasası'na tepkisini Türkiye'nin sekiz farklı yüksek zirvesinden gösteren Değerli Mustafa Çorak Hocamızın hikayesini dinledik.




Ardıç Yaylası'na geldiğimiz aynı güzergahı takip ederek yürüyüşe başladığımız noktaya geri döndük. Toplamda 19 kilometrelik bir yürüyüş gerçekleştirdik. Dönüşte yorgunluk iyice kendisini hissettirse de keyfimizden hiçbir şey eksilmedi. 




Günden bize kalanlar ise kışın habercisi 'Vargit Çiğdem'i, yol kenarındaki yeşillikler içinde kendisini gizleyen şifa kaynağı 'Kara Mürver' ve bir süre durup dalındaki güzelliğini hayranlıkla izlediğimiz kıpkırmızı 'Kuş Üvezi' ile yeni arkadaşlar oldu. 

Kara Mürver
Vargit Çiğdemi











Kuş Üvezi



Etkinlik boyunca bize yol gösteren ve destek olan çok değerli Bardosk 74 yönetim kurulu üyelerine ve tüm bu güzellikleri birlikte paylaştığımız yürüyüş ekibine sonsuz teşekkürler. 




Her etkinlikte bizim yeni farkındalıklar edinmemizi sağlayan Sevgili Gülsen Salman Hocamızın sözleriyle bu yazıyı bitirmek istedim:

 "...Umudumuzu kaybetmeden ve sessizce biz bu yollara revan olduk."

Teşekkürler Dünya!

 


29 Temmuz 2024 Pazartesi

HORMA KANYONU


Bu gezimizde son zamanlarda turistlerin fazlaca ziyaret ettiği Horma Kanyonu’ndayız. Kastamonu il sınırları içerisinde kalan bu turistik bölge, Dünyanın en derin ikinci kanyonu olan Valla Kanyonu, Dünyanın en büyük dördüncü mağarası olan Ilgarini Mağarası ile Ilıca Şelalesi ve Horma Kanyonu’nu bünyesinde barındırıyor.

Aybars Dağ 





Biz Bartın’dan yola çıkıp Eflani üzerinden Pınarbaşı’na geldik ve gezimize buradan başladık. Bu rota üzerindeki yollar bir nebze daha düzgün ve sürüş konforu açısından daha iyi. Pınarbaşı’ndan geldiğimiz rotanın devamında Horma Kanyonu’nun otoparkı karşıladı bizi. Otopark ücreti 50 TL. Kanyona giriş ücreti ise yetişkin 25 TL, öğrenci 15 TL. Biletlerinizi aldıktan sonra kaybetmeyin. Parkurun devamında Ilıca Şelalesine ulaştığınız zaman bu biletleri göstererek şelaleye giriş yapabiliyorsunuz.






Parkurun uzunluğu 3 kilometre. Başlangıç noktasından Ilıca Şelalesi’ne ilerliyorsunuz ve aynı rotayı geri dönüyorsunuz. Eğer yorulduysanız veya geri dönmek istemiyorsanız, Ilıca Şelalesi’nin 400 metre yakınında bulunan köyden taksiye binebilirsiniz. Taksi ücreti 290 TL. Aynı zamanda buradaki servislere de binebilirsiniz. Servis ücreti de kişi başı 50 TL. Servisin belirli bir hareket saati yok, araç dolduğu zaman hareket ediyor.




Parkur başlangıçta oldukça kolay. Şelaleye doğru ilerlerken manzaranın tadını çıkara çıkara ilerleyin, çünkü dönüş yolu oldukça meyilli olduğundan sizi zorlayabiliyor. Ama işin güzel ve keyifli yanı da bu parkurun biraz zor olması. Parkur gerçekten keyifli ve çok güzel manzaralar yürüyüş boyunca size eşlik ediyor. Ayrıca dağa çakılmış tahtalar üzerinde ilerliyorsunuz bu da adrenalini yükseltiyor. Yükseklik belirli noktadan sonra oldukça artıyor ve yine muhteşem manzaralar kendini gösteriyor. 




Çok küçük yaştaki çocuklarınızı bu parkura getirmenizi önermiyoruz. Gözlemlediğimiz kadarıyla parkura gelen çocukların çoğu yüksekten korktu. Belirli mesafeden sonra yorgunluğun belirtisiyle yürümek istemediler ve ebeveynlerine zor anlar yaşattılar. Bunun yanında bazı ebeveynler bebek arabalarıyla bu parkura gelmiş. Ne kadar zorlandıklarını kendi gözlerimizle gördük.





Yürüyüş boyunca birbirinden farklı ve insanı kendisine hayran bırakan manzaralar ile karşılaşacaksınız. İnsan gerçekten kendini başka bir dünyada gibi hissediyor. Kendinizi özgürleşmiş ve doğaya ait hissediyorsunuz. İçimizdeki benlik duygusu uyanıyor ve doğada kendini buluyor. 




Ilıca Şelalesi’ne varmadan önce şelalenin en üst noktasına geliyorsunuz. Buradaki manzara gerçekten oldukça etkileyici. Uzun merdivenlerde Ilıca Şelalesi’ne doğru iniyorsunuz. Tahmin edersiniz ki geri dönüş yolunda bu merdivenleri çıkmak oldukça zor oluyor. Şelale’ye girmek yasak ve tehlikeli ama çoğu kişi bu uyarıyı maalesef dikkate dahi almıyor. Siz siz olun kurallara uyun ve kendinizi tehlikeye atmayın.





 Biz sadece ayaklarımızı suya sokarak sıcak havanın da etkisi nedeniyle biraz ferahlamaya çalıştık. Buz gibi su parkurun yorgunluğunu aldı üzerimizden. Biraz mola verdik ve banklarda oturduk. Yanımızda getirdiğimiz kuruyemiş ve keklerden atıştırdık. Benim size tavsiyem yanınıza mutlaka enerji veren yiyecek-içecek alın. Temiz havanın da etkisi ile insan aniden acıkıyor. Yanınızda mutlaka su bulundurun. Biz iki kişi üç saatlik gidiş-dönüş süremizde yaklaşık 3-4 litre kadar su tükettik. Ayrıca yanınızda yedek kıyafet bulundurmanızı tavsiye ederim. Terleyeceğiniz için üst değişimi yapma ihtiyacı hissedeceksiniz.  Buraya gelmek isteyen ama yürüyemeyeceğini düşününler için sadece tek taraflı yürümeyi tavsiye edebilirim. Yine de yaklaşık 3 kilometre kadar  yürümeniz gerekli bunu da belirteyim.




Molanın ardından dönüş yoluna geçiyoruz. Meyil fazla olduğu için biraz yorucu oluyor ama anın tadını çıkarmaya ve keyif almaya odaklanıyoruz. Manzara oldukça keyifli kılıyor bu parkuru. Sadece yürüyüş biraz uzun sürdüğü  için kendimizi zaman sarmalına kapılmış gibi hissediyoruz. Sanki bir geçtiğimiz yeri yeniden geçiyoruz ve kendimize bir dejavu filmi senaryosu çıkartıyoruz. Yanımızdan bile aynı insanlar geçiyor sanki. Burada zaman ve mekan algınız değişiyor ve bambaşka bir atmosfer yaşıyorsunuz. Hava kararmaya başlıyor ve yol bir türlü bitmeyecekmiş gibi hissediyorsunuz. Ancak bu uzun yürüyüş mesafesi yemyeşil bir rüyadan çıkmış gibi sonlanıyor. 









Sonunda parkuru tamamlıyoruz ve bunun gururu ile birbirimize sarılıyoruz kız arkadaşım İldem ile. Buranın bizim için özel bir anlamı var. Bundan yaklaşık üç yıl kadar önce Valla Kanyonu’nu ziyaret ettiğimde mesaj yazmıştı İldem. Mutlaka Horma Kanyonu’na gitmelisin orası da çok güzel demişti. Bir hafta sonra Horma Kanyonu’nu ziyaret ettim ve onunla arkadaşlığımız bu şekilde ilerledi. Üç yılın ardından her şeyin başladığı yere birlikte gelmek istedik ve bu yürüyüşle birlikte aşkımızı mühürledik. Elbette yorulduk ancak her anı keyifli ve eğlenceli bir parkur oldu bizim için. Horma Kanyonu'na gideceklere keyifli zaman geçirmelerini diliyorum.







KUMLUCA'DA BİR HAFTA SONU KAMPI: ARIKAYASI ŞELALESİ SU YÜRÜYÜŞÜ

Önce bir yağmur damlası düştü. Sonra ikincisi... Sonra bir baykuş öttü. Gecenin tam üçüydü ya da ikisiydi... Zamanın akışı o anlarda belli b...